109 dönümlük Kadifekale, 900 metrekarelik türbe için belediyeden gitti
İzmir'in önemli tarihi bölgelerinden olan ve Bayraklı'dan sonra İzmir'in ikinci yerleşim yeri Kadifekale, 2019 yılında Vakıflar Müdürlüğü'nün mülkiyetine geçti. Buna karşın İzmir Büyükşehir Belediyesi dava açtı. Dava halen devam ediyor. Peki bu duruma nasıl gelindi? Vakıflar, belediyenin elindeki Kadifekale'yi neden aldı? İşte hikayesi...
04 Mayıs 2021 - 18:05 - Güncelleme: 04 Mayıs 2021 - 18:52
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından son yıllarda yapılan çevre düzenlemeleri, restorasyonlar ve Tunç Soyer'in başkan seçilmesi sonrası yıl hayata geçirilen Pagos Üretici Pazarı ile İzmir'in cazibe merkezi olan Kadifekale, 2 yıl önce İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü envanterine alındı. Kullanım hakkı uzun yıllardır İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bulunan Kadifekale’de yer alan dokuma tezgahları ve yeni hayata geçirilen Pagos Üretici Pazarı için belediye Vakıflar'a kira ödemeye başladı. Ayrıca belediye Vakıflar'ı dava ederek, kaptırdığı Kadifekale'yi geri almak için adım attı. Peki Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Kale'yi hangi nedenle aldı:
Edinilen bilgilere göre; İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Kadifekle içinde yer alan Yusuf Baba Vakfı'na ait olduğu belirtilen türbe ve mescidi restore etmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden talepte bulundu. Vakıflar, mescidin ve şu an üzerinde İnkılap Ortaokulu'nun bulunduğu belirtilen türbenin bulunduğu alanın bölünerek kendilerine verilmesini istedi. Ancak bu dönemde belediyenin bu talebi cevapsız bırakması nedeniyle 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. maddesine istinaden 900 metrekare alandaki mescidi ve mescit ile aynı parselde bulunan Kadifekale'nin tamamını devraldı. Tapu kaydında 'Yusuf Baba Vakfı’ndan mukatalıdır' şerhi bulunması nedeniyle 109 bin metrekarelik Kadifekale'nin tamamı Vakıflar'a geçmiş oldu.
Müslümanlara ait İzmir'deki ilk ibadethane olduğu iddia edilen mescidin restore edilerek yeniden ibadete açılması planlanırken İzmir Büyükşehir Belediyesi de Kale'yi geri alabilmek için yasal yollara başvurdu.
Bu aşamada şu konuyu da aktarmak gerek, alanda mescidin kalıntıları bulunurken ayrıca Yusuf Baba Vakfı'na adını veren Bektaşi şeyhi Yusuf Baba'nın da mezarı, yani türbesinin de burada olduğu dile getiriliyor. Hatta türbenin zamanla yok olduğu, üzerine İnkılap İlkokulu ve Ortaokulu'nun inşa edildiği araştırmacılar tarafından belgeleriyle ortaya koyuluyor.
Bu aşamada araştırmacı Yaşar Ürük'ün elde ettiği bulgular da ilginç. Ürük araştırmasında; Yusuf Baba'nın aslında olmadığı, mezarının da MS. 155 yılında hançerlenerek öldürülen 86 yaşındaki Hristiyan azizi St. Polycarp'a ait olduğu yönünde bulgular elde eder.
Aynı şekilde Araştırmacı/ Yazar Mustafa Üzel, kentin tarihine ışık tutarak eski Osmanlı kayıtlarında bulunan belgelerle birlikte bu konuyu aydınlatan önemli çalışmalara imza atarak Yusuf Baba Tekkesi’nin tarihi ile ilgili ilginç bilgileri ortaya koydu. Mustafa Üzel, 2 bin yıl öncesinde yani Hrıstiyanlığın erken dönemlerinde Romalılar'ın Hrıstiyan avında olduklarını ve buldukları Hrıstiyanları inanılmaz işkencelerle katlettiklerini söyleyerek İzmir’in Pagos Dağı’nda ise Romalıların eğlence mekanı olan ve bugünkü İnkilap İlkokulunun çapraz arkasına gelen yerde bulunan stadyumda ise Aziz Polycarp’ı kimine göre yakarak kimine göre hayvanlara parçalatarak katledildiğini aktardı.
Üzel, konu ile ilgili şu ifadelere yer veriyor:
“Aziz Polycarp öldürüldükten sonra bir mezar yapıldı mı yapılmadı mı ya da Hrıstiyanlara özgü bir şekilde kemikleri toplanarak bir kiliseye mi kaldırıldı, bilinmiyor ve halen de bilinmemekte. Bu olaydan yaklaşık bin 500 yıl geçtikten sonra, 1622 yılında İzmir’e bir misyoner gelir ve o dönemde Kadifekale’de bir Müslüman tekkesi olan Yusuf Baba Edhemi Tekkesi’nin merkezini teşkil eden bir mezar görür ve burasının Polycarp’ın mezarı olduğunu söyler, sonra da bütün Hrıstiyan alemi bir anda bunu sahiplenir, Türkler kötülenir ve ortalık ayağa kalkar.”
Üzel, “Bugüne kadar konusunda uzman arkeologlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından eğer gerçekten varsa yeri halen bulunamayan Aziz Polycarp’ın mezarı nedense, dinsel kimliğinin haricinde bir özelliği olmayan bu misyonerin içine doğar ve hiçbir mesnete dayanmadan söylediği bu iki cümle yüzünden burası kısa zamanda bir hac mekanı haline gelir. Her ne kadar arada ciddi araştırmacılar buna karşı çıksa da, dini liderler onları görmezden gelir. Yaklaşık 400 yıl boyunca Müslüman kesim de dahil kimse bu iki cümlenin gerçekliğini sorgulama ihtiyacı duymamış, batılılar da; Yusuf Baba’nın mezarının binlerce fotoğrafını çekip üstüne de ‘Tomb of St.Polycarp’ yazısını kondurarak ve bu konuda kitaplar yazarak burayı iyice sahiplenirler, yüzyıllar boyu burada dualar edip, ayinler düzenlerler” açıklamalarında bulunuyor
İlkses Gazetesi'ne iki yıl önce bir demeç veren Üzel açıklamalarını sürdürmüştü.
İSLAMİ BİR MERKEZ OLDUĞU BELİRTİLMELİ
Araştırmalara başlayınca, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde ve Vakıflar arşivlerinde bahsi geçen Yusuf Baba’ya ait bol miktarda evrakla karşılaştığını belirten Üzel, “Arşiv evraklarında misyonerin geldiği tarihlerde burası bir Müslüman Tekkesi olarak gözüküyordu hatta vakıftı. Tekkenin adı da ‘Yusuf Baba Edhemi Tekkesi’ olarak geçmektedir. Arşiv belgelerine göre bırakın 17. yüzyılı 15. yüzyılda dahi burada bu tekke ve mezar mevcuttur ve imarethanesiyle, gelir getiren mülkleriyle burası bir vakıftır” dedi. Araştırdıkça konu hakkında daha enteresan bilgiler çıkmaya başladığını dile getiren Üzel, “Burada bulunan Yusuf Baba Tekkesi’nin, vakıf ve binalarını inşa ettirenin ise 1425-26 yıllarında şimdiki adıyla Doğanbey eski adıyla İpsili olan yerde bulunan kalede kardeşi Bayezid ile beraber öldürülen Aydınoğullarından olduğu söylenen ve fetret döneminin baş aktörü olarak kabul edilen İzmiroğlu Cüneyd Bey olduğu ortaya çıktı. Yani, burasının Aziz Polycarp’ın mezarı olduğunu söyleyen misyonerden ve Polycarp’ın adını Yusuf Dede olarak değiştirmişler diyen seyyahtan 200-250 yıl önce dahi Yusuf Dede burada ve ismi de aynı. Bunu ben değil devletin resmi evrakları söylüyor” diyerek “Edhemi tarikatına bağlı bir tekke olan bu mekan zamanla Bektaşi Tekkesi’ne dönüşmüş ve Padişah ikinci Mahmut döneminde diğer Bektaşi tekkeleri gibi kapatılmıştır fakat vakıf olarak faaliyetini daha sonra sürdürse de bu da çok uzun süreli olmamıştır” ifadelerini kullanmıştı.
Üzel, “Kadifekale bir inanç merkezidir. Hristiyan inançlarının, İslam inançlarının, zenci kültürlerinin, Bektaşi ve Mevlevilerin yüzyıllarca mekanı olmuştur. Bu açıdan bu bölgenin bir inanç merkezi olması ve bu yönüyle turizme açılmasının faydaları inanılmaz düzeyde olacaktır. Okulun yıkılması gibi bir şey elbette ki söz konusu olamaz fakat hemen yakınında katledilen Aziz Plycarp için, bu mezarın olduğu yerin duvarında eskiden İslami bir merkez olduğuna dair yazı yazılabilir. Şu anda din adamlarının bile bu durumdan haberi yok. Kadifekale’nin bir inanç merkezi olduğu ön plana çıkartılmalıdır” açıklamasını yapmıştı..
EKİNOKS BELEDİYEYE DAVAYI SORDU
İzmir'in değerlerine sahip çıkan Başak Yasemin Kumaş başkanlığındaki Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği de bu konuyu sürekli gündemde tutuyor. CİMER'e durumu aktaran Ekinoks, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden detayleı açıklama isteyen dilekçeler yazdı. Son dilekçe şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Makamına
02.07.2019 tarih 1901482552 sayılı Başvurumuz, 30.04.2021 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Emlak Yönetimi Dairesince cevaplanmış,
(ayrıca aynı başvurumuz 09.08.2019 tarihinde İz. BŞBelediyesi- Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şub. Md. nce cevaplanmıştı)
https://www.mansetturkiye.com/kadifekale-yi-kaptiran-belediye-bir-de-kirasini-oduyor/14600/
Konak İlçemiz 1625 ada 2 nolu parselde kayıtlı 109.860 m2 İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Halkının Tarih ve Kültür varlığı KADİFEKALE taşınmazının 5737 sayılı Vakıflar Kanunu 30. maddesine istinaden,
Belediyemiz uhdesinden alınıp Vakıflar Bölge Müdürlüğü adına tescil edildiği,
Gerekçe kanun maddesine istinaden KadifeKale içinde sonradan bir Vakıf eliyle yapılı bir adet Mescit Binasının bulunduğu, bu Mescit'in içinde yer aldığı tüm taşınmaz üzerinde hak sahibi kabul edildiği,
Mülkiyetin tekrar Belediyemiz adına tescil edilmesi amacı ile hukuki işlemlerin başlatıldığı ve yargı sürecinin devam ettiği ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda aşağıda yer alan 4982 suallerinin cevaplanması istenmektedir
1- Kadifekale tarihi yapısı içine yapılan Mescit Binası hangi Vakıf tarafından Hangi tarihte yapılmıştır?
2- 109.860 metrekare alana sahip Kadifekale içinde yer alan söz konusu Mescit Binasının yerleştiği alanın metrekare olarak büyüklüğü nedir?
3- Mescit Binası hangi gerekçe ile Kadifekale mülkünden "İFRAZ" edilmemiştir?
4- İzmir halkına ait tarihi varlığın akıbeti- devam eden yargı süreci- durum meydana geldiği an ve sonrasında - izmir halkına bildirim yapılmış mıdır?
5- İzmir yerelde çalışma yapan Odalar- Baromuz Kültür ve Çevre platformları- sivil toplum kuruluşları ve İzmir halkı durumdan haberdar edilmiş midir?
6- yargı süreci hangi aşamadadır
Saygılarımızla
Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği
Edinilen bilgilere göre; İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Kadifekle içinde yer alan Yusuf Baba Vakfı'na ait olduğu belirtilen türbe ve mescidi restore etmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden talepte bulundu. Vakıflar, mescidin ve şu an üzerinde İnkılap Ortaokulu'nun bulunduğu belirtilen türbenin bulunduğu alanın bölünerek kendilerine verilmesini istedi. Ancak bu dönemde belediyenin bu talebi cevapsız bırakması nedeniyle 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. maddesine istinaden 900 metrekare alandaki mescidi ve mescit ile aynı parselde bulunan Kadifekale'nin tamamını devraldı. Tapu kaydında 'Yusuf Baba Vakfı’ndan mukatalıdır' şerhi bulunması nedeniyle 109 bin metrekarelik Kadifekale'nin tamamı Vakıflar'a geçmiş oldu.
Müslümanlara ait İzmir'deki ilk ibadethane olduğu iddia edilen mescidin restore edilerek yeniden ibadete açılması planlanırken İzmir Büyükşehir Belediyesi de Kale'yi geri alabilmek için yasal yollara başvurdu.
Bu aşamada şu konuyu da aktarmak gerek, alanda mescidin kalıntıları bulunurken ayrıca Yusuf Baba Vakfı'na adını veren Bektaşi şeyhi Yusuf Baba'nın da mezarı, yani türbesinin de burada olduğu dile getiriliyor. Hatta türbenin zamanla yok olduğu, üzerine İnkılap İlkokulu ve Ortaokulu'nun inşa edildiği araştırmacılar tarafından belgeleriyle ortaya koyuluyor.
Bu aşamada araştırmacı Yaşar Ürük'ün elde ettiği bulgular da ilginç. Ürük araştırmasında; Yusuf Baba'nın aslında olmadığı, mezarının da MS. 155 yılında hançerlenerek öldürülen 86 yaşındaki Hristiyan azizi St. Polycarp'a ait olduğu yönünde bulgular elde eder.
Aynı şekilde Araştırmacı/ Yazar Mustafa Üzel, kentin tarihine ışık tutarak eski Osmanlı kayıtlarında bulunan belgelerle birlikte bu konuyu aydınlatan önemli çalışmalara imza atarak Yusuf Baba Tekkesi’nin tarihi ile ilgili ilginç bilgileri ortaya koydu. Mustafa Üzel, 2 bin yıl öncesinde yani Hrıstiyanlığın erken dönemlerinde Romalılar'ın Hrıstiyan avında olduklarını ve buldukları Hrıstiyanları inanılmaz işkencelerle katlettiklerini söyleyerek İzmir’in Pagos Dağı’nda ise Romalıların eğlence mekanı olan ve bugünkü İnkilap İlkokulunun çapraz arkasına gelen yerde bulunan stadyumda ise Aziz Polycarp’ı kimine göre yakarak kimine göre hayvanlara parçalatarak katledildiğini aktardı.
Üzel, konu ile ilgili şu ifadelere yer veriyor:
“Aziz Polycarp öldürüldükten sonra bir mezar yapıldı mı yapılmadı mı ya da Hrıstiyanlara özgü bir şekilde kemikleri toplanarak bir kiliseye mi kaldırıldı, bilinmiyor ve halen de bilinmemekte. Bu olaydan yaklaşık bin 500 yıl geçtikten sonra, 1622 yılında İzmir’e bir misyoner gelir ve o dönemde Kadifekale’de bir Müslüman tekkesi olan Yusuf Baba Edhemi Tekkesi’nin merkezini teşkil eden bir mezar görür ve burasının Polycarp’ın mezarı olduğunu söyler, sonra da bütün Hrıstiyan alemi bir anda bunu sahiplenir, Türkler kötülenir ve ortalık ayağa kalkar.”
Üzel, “Bugüne kadar konusunda uzman arkeologlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından eğer gerçekten varsa yeri halen bulunamayan Aziz Polycarp’ın mezarı nedense, dinsel kimliğinin haricinde bir özelliği olmayan bu misyonerin içine doğar ve hiçbir mesnete dayanmadan söylediği bu iki cümle yüzünden burası kısa zamanda bir hac mekanı haline gelir. Her ne kadar arada ciddi araştırmacılar buna karşı çıksa da, dini liderler onları görmezden gelir. Yaklaşık 400 yıl boyunca Müslüman kesim de dahil kimse bu iki cümlenin gerçekliğini sorgulama ihtiyacı duymamış, batılılar da; Yusuf Baba’nın mezarının binlerce fotoğrafını çekip üstüne de ‘Tomb of St.Polycarp’ yazısını kondurarak ve bu konuda kitaplar yazarak burayı iyice sahiplenirler, yüzyıllar boyu burada dualar edip, ayinler düzenlerler” açıklamalarında bulunuyor
İlkses Gazetesi'ne iki yıl önce bir demeç veren Üzel açıklamalarını sürdürmüştü.
İSLAMİ BİR MERKEZ OLDUĞU BELİRTİLMELİ
Araştırmalara başlayınca, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde ve Vakıflar arşivlerinde bahsi geçen Yusuf Baba’ya ait bol miktarda evrakla karşılaştığını belirten Üzel, “Arşiv evraklarında misyonerin geldiği tarihlerde burası bir Müslüman Tekkesi olarak gözüküyordu hatta vakıftı. Tekkenin adı da ‘Yusuf Baba Edhemi Tekkesi’ olarak geçmektedir. Arşiv belgelerine göre bırakın 17. yüzyılı 15. yüzyılda dahi burada bu tekke ve mezar mevcuttur ve imarethanesiyle, gelir getiren mülkleriyle burası bir vakıftır” dedi. Araştırdıkça konu hakkında daha enteresan bilgiler çıkmaya başladığını dile getiren Üzel, “Burada bulunan Yusuf Baba Tekkesi’nin, vakıf ve binalarını inşa ettirenin ise 1425-26 yıllarında şimdiki adıyla Doğanbey eski adıyla İpsili olan yerde bulunan kalede kardeşi Bayezid ile beraber öldürülen Aydınoğullarından olduğu söylenen ve fetret döneminin baş aktörü olarak kabul edilen İzmiroğlu Cüneyd Bey olduğu ortaya çıktı. Yani, burasının Aziz Polycarp’ın mezarı olduğunu söyleyen misyonerden ve Polycarp’ın adını Yusuf Dede olarak değiştirmişler diyen seyyahtan 200-250 yıl önce dahi Yusuf Dede burada ve ismi de aynı. Bunu ben değil devletin resmi evrakları söylüyor” diyerek “Edhemi tarikatına bağlı bir tekke olan bu mekan zamanla Bektaşi Tekkesi’ne dönüşmüş ve Padişah ikinci Mahmut döneminde diğer Bektaşi tekkeleri gibi kapatılmıştır fakat vakıf olarak faaliyetini daha sonra sürdürse de bu da çok uzun süreli olmamıştır” ifadelerini kullanmıştı.
Üzel, “Kadifekale bir inanç merkezidir. Hristiyan inançlarının, İslam inançlarının, zenci kültürlerinin, Bektaşi ve Mevlevilerin yüzyıllarca mekanı olmuştur. Bu açıdan bu bölgenin bir inanç merkezi olması ve bu yönüyle turizme açılmasının faydaları inanılmaz düzeyde olacaktır. Okulun yıkılması gibi bir şey elbette ki söz konusu olamaz fakat hemen yakınında katledilen Aziz Plycarp için, bu mezarın olduğu yerin duvarında eskiden İslami bir merkez olduğuna dair yazı yazılabilir. Şu anda din adamlarının bile bu durumdan haberi yok. Kadifekale’nin bir inanç merkezi olduğu ön plana çıkartılmalıdır” açıklamasını yapmıştı..
EKİNOKS BELEDİYEYE DAVAYI SORDU
İzmir'in değerlerine sahip çıkan Başak Yasemin Kumaş başkanlığındaki Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği de bu konuyu sürekli gündemde tutuyor. CİMER'e durumu aktaran Ekinoks, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden detayleı açıklama isteyen dilekçeler yazdı. Son dilekçe şöyle:
Cumhurbaşkanlığı Makamına
02.07.2019 tarih 1901482552 sayılı Başvurumuz, 30.04.2021 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Emlak Yönetimi Dairesince cevaplanmış,
(ayrıca aynı başvurumuz 09.08.2019 tarihinde İz. BŞBelediyesi- Tarihsel Çevre ve Kültür Varlıkları Şub. Md. nce cevaplanmıştı)
https://www.mansetturkiye.com/kadifekale-yi-kaptiran-belediye-bir-de-kirasini-oduyor/14600/
Konak İlçemiz 1625 ada 2 nolu parselde kayıtlı 109.860 m2 İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Halkının Tarih ve Kültür varlığı KADİFEKALE taşınmazının 5737 sayılı Vakıflar Kanunu 30. maddesine istinaden,
Belediyemiz uhdesinden alınıp Vakıflar Bölge Müdürlüğü adına tescil edildiği,
Gerekçe kanun maddesine istinaden KadifeKale içinde sonradan bir Vakıf eliyle yapılı bir adet Mescit Binasının bulunduğu, bu Mescit'in içinde yer aldığı tüm taşınmaz üzerinde hak sahibi kabul edildiği,
Mülkiyetin tekrar Belediyemiz adına tescil edilmesi amacı ile hukuki işlemlerin başlatıldığı ve yargı sürecinin devam ettiği ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda aşağıda yer alan 4982 suallerinin cevaplanması istenmektedir
1- Kadifekale tarihi yapısı içine yapılan Mescit Binası hangi Vakıf tarafından Hangi tarihte yapılmıştır?
2- 109.860 metrekare alana sahip Kadifekale içinde yer alan söz konusu Mescit Binasının yerleştiği alanın metrekare olarak büyüklüğü nedir?
3- Mescit Binası hangi gerekçe ile Kadifekale mülkünden "İFRAZ" edilmemiştir?
4- İzmir halkına ait tarihi varlığın akıbeti- devam eden yargı süreci- durum meydana geldiği an ve sonrasında - izmir halkına bildirim yapılmış mıdır?
5- İzmir yerelde çalışma yapan Odalar- Baromuz Kültür ve Çevre platformları- sivil toplum kuruluşları ve İzmir halkı durumdan haberdar edilmiş midir?
6- yargı süreci hangi aşamadadır
Saygılarımızla
Ekinoks Çevre ve Kültür Derneği
YORUMLAR