15 kişinin öldüğü kaza, Anayasa Mahkemesi'nde
BALIKESİR'de geçen yıl 15 kişinin öldüğü 17 kişinin de yaralandığı otobüs kazasında kovuşturmaya yer olmadığı kararının ardından yaşanan adli süreç, Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. Kazada yaşamını yitiren yolculardan 11'inin ailesi, 'Etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine karar verilip, yeniden yargılama yapılması' talep edip, otobüs firmasının ihmalinin araştırılmasını istedi.
Efe Tur'a ait Zonguldak-İzmir seferini yapan Kerem Başol'un kullandığı 41 EF 283 plakalı yolcu otobüsü, geçen yıl 8 Ağustos'ta Balıkesir-Edremit kara yolu organize sanayi bölgesi kavşağında virajı alamayarak takla atıp, boş araziye yuvarlandı. Kazada otobüsün şoförleri Kerem Başol ve Cengiz Umut'un da aralarında bulunduğu 15 kişi hayatını kaybetti, 17 kişi de yaralandı. Kazanın ardından Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan 15 Ocak 2022 tarihli raporda, 'şoför, yola gereken dikkati vermediği, virajı uygun hızla geçmesi için hızını uygun seviyeye düşürmediği için asli kusurlu, yolcular emniyet kemeri takmadığı için tali kusurlu bulundu' denildi. Raporla firma yetkililerinin kusurunun bulunmadığı belirtildi.
BİLİRKİŞİ OTOBÜS FİRMASINI TALİ KUSURLU BULDU
16 Mayıs'taki 2022 tarihli bilirkişi incelemesinde de 'Otobüs şoförü 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 13'üncü maddesine göre çalışmaktan kaçınma hakkını' kullanmadığı ve aracın hızını uygun seviyeye göre azaltmadığı için asli kusurlu bulundu. Bilirkişi, şoförün uykusuz ve yorgun araç kullanmasına göz yuman, kontrol etmeyen, denetlemeyen gerekli iş güvenliği eğitimlerini vermeyen firmanın ise tali kusurlu olduğunu raporunda belirtti.
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı'nın raporunu dikkate alıp, firma yetkililerinin kusurlu bulunmaması, otobüs şoförünün de vefat etmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
KARARA İTİRAZ EDİLDİ
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Bilge Toker'in ziraat mühendisi olan babası Hüseyin Toker'in de aralarında bulunduğu kazada yaşamını yitiren yolculardan 11'inin ailesi, Balıkesir 2'nci Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurup, karara itiraz etti. 2'nci Sulh Ceza Hakimliği, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ile bilirkişi raporlarındaki çelişkinin giderilmesi için raporları Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu'na gönderdi. Buradan gelen raporda da otobüs şoförü asli, yolcular tali kusurlu bulundu. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu'nun bu raporu üzerine 2'nci Sulh Ceza Hakimliği, ölenlerinin yakınlarının yaptığı itirazı reddetti. Toker'in bu defa da otobüs firmasının kazada ihmalinin bulunduğunun araştırılması için yaptığı itiraz da yine aynı mahkeme tarafından reddedildi.
ANAYASA MAHKEMESİ'NE BAŞVURDU
Yaşanan bu gelişmelerin ardından kazada yakınını kaybedenler, 'Etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine karar verilip, yeniden yargılama yapılması' talebiyle önceki gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Kazada kızı ölen Hüseyin Toker, her şeye rağmen umutlarını yitirmediklerini, adaletin sağlanacağına inandıklarını söyledi. Kızı Bilge'nin ablası gibi doktor olmak için eğitim gördüğünü, ancak kazada hayatını kaybettiğini anlatan Toker, "Artık sınavlarını tamamlamıştı, intörn doktordu. Bu yıl 6'ncı sınıfı da okuyup, mezun olacaktı ama kısmet olmadı, trafik canavarları kızımı bu dünyadan söküp aldı. Kazanın ardından açılan soruşturmada birçok detay nedense dikkate alınmadı. Mesela kazanın ardından otobüsün şoförü Kerem Başol'un üvey ağabeylerinin pek çok ulusal medya organında yer alan iddialarına göre; o gün şoför Kerem Başol'un bir başka seferden yeni döndüğü ve evinde banyo yaptıktan sonra firma sorumlusunun kendisini arayarak apar topar Zonguldak-İzmir seferine çıkması gerektiğini söylediği belirtildi. Başol'un da sadece ekmeğini kaybetmemek için yorgun argın bu sefere çıkmak zorunda kaldığı da haberlerde yer aldı. Hatta Başol'un kullandığı otobüsün sağ kısmında bir arızanın olduğuna ilişkin firma yetkilileri ve ağabeyi ile yaptığı WhatsApp mesajlaşmasında yazdıkları da ulusal medyada yer aldı. Bu haberleri yapan gazetecilerin ulaştıklarına nedense savcılar ulaşamadı. Oysa ulaşmaları gerekirdi" diye konuştu.
'TAKOGRAF CİHAZINDA 1 SAAT 23 DAKİKALIK BİR BOŞLUK OLDUĞUNU ÖĞRENDİK'
"Kazayla ilgili bilirkişi raporunda, 1 saat 23 dakikalık bir süre otobüsün takograf cihazında boşluğun olduğunu öğrendik" diyen Toker, şöyle devam etti:
"O süreçte otobüsü kimin kullandığı belli değil. Belki yedek şoför, belki de hayatını kaybeden Kerem Başol kullanıyordu. Bu detay net değil. Eğer otobüsü o sırada Başol kullanıyorsa, zaten günlük araç kullanma sınırını da aşmış oluyor ki bu bile firmanın bu kazada ihmali olduğunun kanıtı olabilirdi. Bununla birlikte bilirkişi raporunda 'Kazanın ardından otobüsün önü ve alt tarafından görülebildiği kadarıyla' ibaresiyle yapılan incelemenin bile yeterli olmadığı anlaşılabiliyor. Oysa 15 kişinin öldüğü, 17 kişinin yaralandığı böylesi büyük bir kazada teknik donanımlı daha ayrıntılı incelemeler yapılmalıydı" dedi.
Hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceklerini vurgulayan Toker, "Adaletin tecelli etmesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Bu kazada şoförün de suçu mutlaka vardır. Ama onu bu otobüsün direksiyonuna geçirip, söz konusu seferi yapmasına izin veren firmanın hiç mi suçu yok?" ifadesini kullandı.
Kazada hayatını kaybedenlerin kemerlerini takmadıkları gerekçesiyle tali suçlu ilan edilmesine de tepki gösteren Toker, "Kızım özel aracımıza bindiğinde bile aracın arkasındaki kemerleri takardı. Böyle bir alışkanlığı vardı. Belki de o gün kazada kemerleri de takılıydı. Bunu bilmiyoruz ama otobüs firmaları yolcuların kemer takmaları konusunda da ciddiyetsiz tavır sergiliyorlar. Oysa hava yollarında hosteslerin yolcuların mutlaka kemerlerini bağlamaları gerektiğine ilişkin telkinleriyle kıyaslandığında, otobüs firmaları bu konuda son derece ciddiyetsiz davranıyorlar" dedi.
Kazanın ardından otobüs firmasının ulusal ve yerel medyada en ufak bir açıklama bile yapmadığına dikkat çeken Toker, şöyle konuştu:
"O kazada hayatını kaybeden 15 kişiden biri olan kızımızın, canımızın bizden koparılmasının ardından bizim psikolojimiz çok bozuk. Yaşam boyu biz bu acıyla birlikte yaşayacağız. Bu evde her yerde kızımızdan kalan hatıralar olduğu için eşim Ayvalık'a gelemiyor. Şu anda psikolojik tedavi görüyor. Kızımın ablası da son derece üzgün. Ben de perişanım. O nedenle de o kazada hayatını kaybeden 15 kişi ve yaralanan 17 kişinin adına söylüyorum; adalet mutlaka tecelli etmeli. Biz yandık başkaları da yanmasın. Bunun mücadelesini veriyoruz insanlık adına." (DHA)
YORUMLAR