9 kadın, 9 başarı öyküsü

İZMİR Ticaret Odası'nın (İZTO) 9 kadın meclis üyesi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için verdikleri mesajda hemcinslerine 'mutlaka çalışın, üretin' çağrısında bulundu.

Mimarlıktan demir ticaretine, kuyumculuktan lastikçiliğe kadar birbirinden farklı sektörlerde başarılı olan İZTO'nun 9 kadın meclis üyesi, azim dolu öyküleriyle rol model oldu. Erkeklerin çoğunlukta olduğu mesleklerde de isimlerinden söz ettiren iş kadınları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajı verdi. İş dünyasında olduğu gibi İZTO'nun meclisinde de kadınların temsil gücünün önemine dikkati çeken İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Odamız çalışanlarının yüzde 56.3'ü kadınlardan oluşuyor. Ayrıca 9 kadın meclis üyemiz var. Enerjisinden, çalışkanlığından, her konuya farklı bakış açısıyla çözüm bulma yetisinden yararlandığımız kadınlar, Odamızda bizim en büyük destekçimiz. Odamızın organlarındaki kadın sayısını daha da artırmak istiyoruz. Ülkemizin ve İzmir'imizin gelişimi için çalışan, yüzlerce kişiye istihdam imkanı yaratan, her zorluğun üstesinden gelerek şehrimizin itici gücü olan kadın meclis üyelerimiz, genç nesiller için de güçlü bir ilham kaynağı. Biliyoruz ki, kadınlarımız güçlüyse gençlerimiz de, çocuklarımız da, ekonomimiz de, ailemiz de daha güçlü. İZTO olarak bu bilinçle hareket ediyor, kadınlarımızı destekleyen projeler üretiyoruz. Yeni kadın girişimcileri ülkemize ve şehrimize kazandırmak için çalışmaya devam edeceğiz dedi.

'İZMİR'DE BİR İLK'

Başarı hikayelerini anlatan iş kadınlarından Adile Dilek Mutlutürk, Kariyer yolculuğum ortaokulda ne yapmak istediğimi keşfettiğim an başladı. Makyajla ilgili iş yapmak, makyajın tüm dallarını öğrenmek istiyordum. İzlediğim filmler, tiyatro oyunları, resim çalışmalarım beni uzun bir yol hikayesine hazırlıyor gibiydi. Lise bitti ve görsel sanatların bir dalı olan makyaj sanatının, ülkemizde yüksekokulu olmadığı için güzellik uzmanı olarak işe başladım. Uzun zaman çalıştıktan sonra, İzmir artık bana yetmiyordu. 2000 yılında TV kanallarında dizi, belgesel, sinema sektöründe çalışmaya başladım. 2011 yılında kendi ismimle 'makyaj atölyesi' firmasını kurdum. Bu İzmir'de bir ilkti. Türkçe-İngilizce workshoplar düzenlemek, yurt dışından İzmir'e öğrenci gelmesini sağlamak, üniversitede makyaj bölümü oluşturabilmek için proje hazırlamak, iyi bir makyaj fırçası üretebilmek, İzmir'de saç ve makyaj festivali düzenlemek gibi hayallerim var. İş dünyasında kadının var olması, her ne kadar uzun zamandır konuşulan, tartışılan bir konu olsa da uygulamada yetersiz kalındığını; çifte standardın, cinsiyetçiliğin iş hayatında hala engel teşkil ettiğini biliyoruz. Hayatın her alanında ve anında kadınların var olmasını ve artık sayılarının tartışılır olmaktan uzak, hak edilen, kabul edilmiş seviyeye gelişini görmek istiyorum dedi

KENDİ MARKASINI YARATTI

Kendi markasını yarattığını anlatan Ayşe Duygu Elçi, Mezuniyet sonrası 'garanti bir işin olsun' baskısıyla kurumsal bir şirkette mimar olarak işe girdim. Ekibin en küçük mimarı olarak kısa sürede inşaattan sorumlu bir konuma geldim. 'Kendi işimi yapmalıyım' isteği ağır basınca da 3 yıl sonra şirketten ayrıldım. Önce fuar standı dekorasyonu işine yoğunlaştım. Daha sonra bir marka ile olmayanı yapma felsefesiyle dekoratif seramik ürünler üretip pazarlamaya başladım. Geçen yıl ikinci markamızı yarattık, ahşap ve seramiği buluşturduk. Bugün, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'nde bin metrekareye yakın alanda üretim yapıyoruz, 256 bin adetlik üretim kapasitesine sahibiz. Kadınların toplumda istenilen yere ulaşabilmeleri için toplumun kadına bakış açısının değişmesi gerekiyor. Kadın, iş dünyasında ne kadar çok yer alırsa, bu bakış açısının değişmesi o kadar hızlanacaktır. Son yıllarda ivme kazanan, kadınlara yönelik mesleki eğitim, iş edindirme kurs ve programları kadın istihdamının artmasında büyük önem taşıyor ifadelerini kullandı.

'890 MESLEKTAŞIMI TEMSİL EDİYORUM'

İletişim ve tasarım sektöründe 25 yıllık deneyime sahip olduğunu belirten Filiz Avcı Belet, sözlerini şöyle sürdürdü: Hayal ile gerçeğin kol kola olduğu, üretimin de mesaisinin olmadığı bir alanda faaliyet gösteriyorum. İZTO meclis temsilciliği görevini meslektaşlarımın vekaletiyle 2 dönemdir sürdürüyorum. Yaşamak ve üretmek, iz bırakıyorsa anlam kazanıyor. Yaşamımda, iş hayatımda ve şu anda sayıları 890'a ulaşan meslektaşımı temsil ederken de inancım ve ilkem budur. İZTO, üyenin ihtiyacı olan her konuya karşı duyarlı ve çözüm sağlama konusunda kararlılığa sahip. Son 2 yıldır içinden geçtiğimiz pandemi, deprem ve sel felaketlerinde mensubu olduğum İZTO, bu zor zamanlarda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve yapmaya da devam ediyor, bu refleksi tüm STK'lar içinde çok kıymetli bir örnek olmuştur. Siyasi, ekonomik, toplumsal koşulların ticarete ve sosyal hayata tartışmasız bir etkisi oluyor. Her ne kadar bu koşulları oluşturan biz insanlar olsak da 'katılım ve örgütlenme' noktasında kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın; herkesin insani ve mesleki haklarının farkına varmasını çok önemsiyorum.

'43 YAŞINA KADAR EV HANIMIYDIM'

Kuyumculuk işi yaptığını dile getiren Güler Handan Baransel, Ben 24 yaşında anne oldum. 43 yaşına kadar ev hanımıydım. İş hayatına ev yemekleri yapan bir lokanta açarak başladım. Ancak daha sonra eşimin ve oğlumun ısrarıyla aile mesleğimiz olan kuyumculuğu öğrenmeye başladım. Mesleği bana oğlum öğretti. Daha sonra 1 yıl kadar dükkanı tek başına idare etmem gerekti. Bu süreçte çok zorlandım, hata yapmaktan korktum. Ama daha sonra alıştım. Bugün eşimden ve oğlumdan bağımsız olarak tek başıma kuyumculuk yapıyorum. Bizim sektörde kadın sayısı yok denecek kadar az. Ama bugün zorlu ekonomik koşullara rağmen hala ayaktaysak demek ki başarabildim. Ürünlerin seçiminde kadın olmanın avantajlarını yaşıyorum. Ev hanımlığını da bilen biri olarak çalışma hayatının her anlamda bana büyük katkılar sağladığını gördüm. Çocuklarınızın, eşinizin bile size bakış açısı değişiyor. Sağlığım izin verdiği müddetçe çalışmaya devam etmek istiyorum dedi.

'KADINLARIN ŞİRKET İMAJINI POZİTİF YÖNDE ETKİLEDİĞİ İSPAT EDİLDİ'

Verimli, başarılı ve yenilikçi bir kadın olarak hep ilerlemek istediğini vurgulayan Güleylem Akduman, İş hayatım, İstanbul'da 90'lı yıllarda aile şirketimizde başladı. Baba mesleği benim de mesleğim oldu. İzmir'e yerleştikten sonra, mesleğimizi sürdürmek için eşimle birlikte bir şirket kurduk. Şirketimiz daima yükselmeyi ve ilerlemeyi hedefleyen yenilikçi bir aile şirketi oldu. Yurt dışından ithal ettiğimiz numaralı ve numarasız gözlük camlarının, Ege Bölgesi'ndeki gözlükçülere satışının gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda gözlük yedek malzemelerinin tamamının satışı da şirketimizde yapılıyor. Birçok akademik çalışmada kadınların şirket değerlerini ve imajını doğrudan pozitif yönde etkilediği ispatlanmıştır. Kadın istihdamını artırmak ve kadınların her sektörde başarılı olabileceğini gösterebilmek için bizlerin iş dünyasında çoğalarak var olmamız çok önemli ifadelerini kullandı.

'EKMEĞİMİ TAŞTAN DEĞİL DEMİRDEN ÇIKARDIM'

Yıllarca ekmeğini taştan değil demirden çıkardığını söyleyen Hümeyra Çözel, Dedem sıcak demirciydi, babam da soğuk demirci. 1967 yılında Manisa'da küçük bir işletmemiz vardı. Ben 15 yaşımdan itibaren babam Riza Çözel'in yanında çalıştım. Manisa Sanayi'de bulunan işyerimizde muhasebeye baktım, satış ve pazarlamada yetiştim. 1993 yılında İzmir'de de şube açtık. Çok sevdiğim ağabeyim Ahmet Çözel'i 1996 yılında 26 yaşındayken kaybettik. Abimin ölümüyle tarifsiz bir acı yaşarken kendimi işlerin başında buldum. Erken büyümek zorunda kalmıştım, acı beni hızlı olgunlaştırdı. İzmir'de işlerin başına geçtim. Ben demir alıp, satıyorum. Bazen kamyonun tepesindeyim bazen vincin üstünde. Kaynak da yapıyorum, yurt dışı fuarlara da katılıyorum. 'Erkek işi' denilen bir mesleği kadın gibi yaptım ve başardım. Erkeklerin dünyasında erkekleşmeden var oldum. Kadın iş dünyasında olmalı. Çünkü bir kuş tek kanatla uçamaz. Sürdürülebilir ekonomi kadınsız olmaz. Köylerden eski bindallıları topluyorum. Elimde 500 yıllık bir bindallı vardı onu yatak örtüsüne dönüştürdüm. Antika biriktiriyorum. İzmir Ticaret Odamızın sergi salonunda Türk geleneksel el sanatları sergisi açmak en büyük hayalim açıklamalarında bulundu.

'300 ERKEĞİN ARASINDA TEK KADINDIM'

İş hayatı hakkında bilgi veren Jülide Tutan Hergül, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 1994 yılında kendi şirketimi kurdum. 31 yıldır çalışma hayatının içindeyim. Gün içinde çok önemli bir toplantıya katılmam gerekebiliyor, hemen ardından iş kıyafetlerimi giyip şantiyeye gidiyorum. Şantiye alanında 300 tane erkeğin arasında tek başına olduğum günlerim oldu. Kadın kimliğimi kaybetmeden, mesleki kimliğimle her ortamda var oldum. İşimi çok seviyorum. Ne yazık ki iş hayatında hem yönetimsel hem maddi anlamda bir ayrımcılık var. Bu nedenle kadınlar iş dünyasından uzak duruyorlar. Çağdaş ve eşitlikçi bir dünya için kadının işgücüne katılımı çok önemli. Bu uğurda kendi mesleğim alanında da bir takım şeyler yapmaya çalışıyorum. İZTO 70. Mimarlık grubu olarak şehir plancısı, mimar ve iç mimar kız öğrenciler ile kadın iş sahiplerini buluşturduğumuz bir mentorluk programı yaptık. Şimdi de Çiğli Belediyesi ile Kadın Dostu Kent projemizi yürüyoruz dedi.

'KADINLAR DÜNYANIN EN GÜÇLÜ VARLIKLARIDIR'

Bergama'nın bir köyünde doğduğunu ve yaşadığı köyde kısıtlı imkanlarla okuduğunu belirten Mukaddes Başakcı ise 1968 yılında 1991 yılında eşim Ali Başakcı ile birlikte bir firma kurduk. Otomotiv yan sanayi lastik tamir malzeme pazarlaması yaptık. Eski kırmızı bir arabayla dağ bayır demeden satış yapıyor, siparişler alıyor, geceleri de evimizde paketleme yapıyorduk. Daha sonra işler ilerledi, panelvan minibüs alıp Aydın'dan Manisa'ya tüm Ege Bölgesi'ndeki lastik tamircilerine malzeme temin etmeye başladık. Yıllar sonra 12 araç ile tüm Türkiye'yi dolaşmaya başlamıştık. Lastik camiasının 'yengesi' oldum. Bundan onur ve gurur duyuyorum. Kadınlar dünyanın en güçlü varlıklarıdır. Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı fetheder. Hem 3 çocuk annesi hem de işveren olmak hiç kolay değil. Bu sektör kadınların kolay kabul görüldüğü bir alan değildir maalesef ki. İnsan ilişkilerinde istikrarlı olmak, azmetmek gerekiyor. Biz kadınlar daha zeki ve daha planlayıcı olduğumuzdan başarı zor değil ifadelerini kullandı.

Kadının sadece iş dünyasında değil toplumun her kademesinde bulunmasını önemsediğini dile getiren Saniye Fıçı da İş hayatıma 1987 yılında kamuda sözleşmeli personel olarak başladım. Çalıştığım dönemde Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı Hizmetiçi Eğitim kursuyla engelli bireylerin eğitimi ile tanıştım. 2000 yılında kendi özel eğitim ve rehabilitasyon merkezimi açtım. İş İnsanları dünyasına böylelikle girmiş oldum. Sivil toplum hareketini fazlasıyla önemsediğin için 'Özel Eğitim Kurumları Derneği'nin kurucusu ve ilk yönetim kurulu üyesi olarak yıllarca sektöre hizmet verdim. . Özellikle de kadının sosyal güvencesinin ve ekonomik özgürlüğünün olması ve ayaklarının üzerinde durmayı başarması sağlıklı bireyler yetişmesinde etkili olacağına inanıyorum. Kısaca hayatın her alanında 'eşit temsiliyetin önemli olduğunu düşünmekteyim. Ben aynı zamanda bir siyasi partinin İzmir il başkan yardımcılığı görevini sürdürmekteyim. Hemcinslerime rol model olmayı başarabildiysem ne mutlu bana. İnsan önüne çıkan imkanları değerlendirerek, bazen de şartları zorlayarak hedeflerine ulaşabilir. Bir kadın gülerse bir nesil güler diye konuştu.