ADÜ'de mucize bir kalp doktoru…

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Uygulama ve Araştırma Hastanesinde görevli Doç Dr. Ufuk Eryılmaz, Uluslararası Gazeteciler ve Televizyoncular Federasyonu (UGTF) Genel Başkanı Ahmet Tübcel'in köşe yazısına konu oldu.

Doç Dr. Ufuk Eryılmaz’ı “Hastasına ruhuyla dokunan doktor” diye tanımlayan 30 yıllık gazeteci Ahmet Tübcel köşe yazısında şu görüşlere yer verdi:

ADÜ’de Mucize Kalp Doktoru...

Evet, tam tamına 30 yılı gazetecilik mesleğinde geride bıraktık, meslek hayatım boyunca rutin haberlerden hoşlanmadığım için hep özel dosyalar üzerinde ihtisaslaştım. Dile kolay tam tamına 30 yıl, bu memleketin parasını çalanların, bu milletin evlatlarının geleceğini çalanların, kamuyu milyonlarca zarara uğratanların peşinden koş, araştır, belgeleri toparla, onları haber yapıp deşifre et, yakalanmasını sağla cezaevine girişini takip et, işin bittikten sonra rahat bir uyku ve bir sonraki gün yeni bir hırsız!

Memleketin hırsızı biter mi?

Bitmez ama bu memleketin babayiğidi de bitmez bu böyle biline.

Yani anlayacağınız aksiyon, heyecan ve gerilim dolu tam 30 yıl. Eee tabii ki buna KALP dayanır mı?

Yıl 2011 Ocak. Yaş 42, yer Bursa.

TV programı çekiyorum ve çok ciddi kalp krizi geçirdim. Oysaki haftalardır çektiğim göğüs ağrısı şikâyetiyle Bursa Uludağ üniversitesi aciline gittim ve muayene olayım dedim. Acildeki doktor muayene ederken tekrar göğüs ağrısı gelerek başımdaki doktor kılıklı şahsa ‘‘ işte böyle göğüs ağrısı hocam diyerek 1 veya iki dakika kıvranarak acı içinde göğüs ağrısını anlatmaya çalıştım’’ oda bana en yakın zamanda bir kardiyoloji hekimine görünmemi söyledi ve gönderdi. Bu olayın sabahında ben kalp krizi geçirdim.
İşte o günden beri hasarlı kalp ile yüzde 20-25 performansla yaşıyorum. Yani ileri derecede kalp yetmezliği. O doktoru da Allah’a havale ediyorum. (İşini aşk ve sevda ile yapan bütün doktorların önünde eğiliyorum) Gazetecilik mesleğini yaptığımdan dolayı birçok hoca ile tanışma fırsatım oldu ve hastalığım hakkında geniş bir bilgi alış verişim oldu. Geçtiğimiz günlerde tekrar bir nefes darlığı çektiğimde başıma gelmeyen kalmadı. (Neyse bu konuyu uzun bir TV programı yapmayı düşünüyorum.) Dedim ya araştırmacı gazetecilik ruhumuzda var diye. Uzun araştırmalar ve uğraşlardan sonra Aydın Adnan Menderes Üniversite hastanesi kardiyoloji bölümünde görevli Doçent Dr. Ufuk Eryılmaz hoca ile tanıştım. (nasıl tanıştığımı daha geniş bir biçimde size anlatacağım)

Aman Allah’ım birde ne göreyim!

30 yıllık gazeteciyim daha önce neden bu hocayı bulamadım neden böyle bir insan ile tanışmadığım için kendimi sorguluyorum. Bütün sektörlerde ve mesleklerde olduğu gibi işini aşk ve sevda ile yapan insanlar vardır. İşte ufuk hocada kendini mesleğine ve insan sağlığına adamış bir hekim. Her şeyden önce müthiş bir insan, sonra hekim.

Mucizevi bir doktor

Neden mi mucizevi bakın size anlatayım biraz. Her şeyden önce yazımın başında belirttiğim gibi hastasına elini bırak, ruhuyla dokunan doktor. Tam dokuz kardeş kendisi Anadolu’nun mutfağı ile meşhur Antakyalı yani Anadolu’nun yağız delikanlısı. Küçükken kafaya koymuş bir sefer doktor olmayı ve başarmışta. Türkiye’nin en köklü üniversitesi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu.

Mesleğini büyük bir aşk ile yapan doktor

Kendisi ile tanıştığımda hastalığımı benim anlayacağım şekilde, tıp terimlerinden uzak herkesin anlayacağı bir biçimde anlatarak beni bilgilendirdi. Anlattıklarına kalben mutmain olduğum için kendimi önce Allah’a sonra Ufuk hocaya emanet ettim. Onun sözünden çıkmamaya karar verdim. Hastaneye yatışım, kontroller, anjiyo, pil takma dönemim ve tekrar anjiyo süreci devam ediyor. Ufuk hoca hastalarına o kadar yakın ilgi gösteriyor, onlarla sohbet etmeyi ilgilenmeyi ve dinlemeyi o kadar seviyor ki bu sevgi ona pahalıya mal oldu. Sonunda oda covit 19 hastalığına yakalanarak 14 gün karantina sürecine girdi.  Aynı evde değerli eşi dünyalar tatlısı yavrucakları ve kayınvalidesi de yakalanmıştı bu hastalığa. Ne yazık ki kayın validesi hastalığının verdiği dayanılmaz acıyla yere yığılıp o an hayata gözlerini kapadı. Bu durumu gören Ufuk Hoca ve yavrucakları anneanne başına koşarak torunlar ile beraber Ufuk Hoca’da hastalığını unutarak başladı güçlü bir şekilde kalp masajı yapmaya. Tek derdi yavrucaklarının anneannesini kıymetli eşinin ve kendinin annesini hayata döndürmekti, ama maalesef bu mümkün olmuyordu bir türlü. Saniyeler bile çok çok önem arz ediyordu.

EVET, EVET BİR MUCİZE GEREKİYORDU…

İşte uzun süren bir kalp masajı ve uğraştan sonra önce Allah sonra buna vesile olan ve elleriyle on binlerce kişiye şifa dağıtan Ufuk Eryılmaz Hocaya sonun da bu hünerlerini annesi için kullanmakta nasip olmuştu. Ufuk Eryılmaz hocanın Allah’ın kendisine bahşettiği el hünerlerinden, bilgisi ve tecrübesinden, sonunda annesi de fayda görmüş tekrar hayata merhaba demişti.

 (‘‘Olaydan sonra Ufuk Hocanın evde yürüyüşünü çok merak ediyorum:)

Hayata tekrar gözlerini açan anneannenin de Ufuk Hocaya ne hediye alacağını da merak ediyorum ayrıca:)

Gelelim konumuza şunu söylemek ve anlatmak istiyorum

Doktor ne söyler? Hasta ne anlar?

Muayenehaneden çıkınca kaçımız hastalığımızla ilgili net bir fikir sahibi olabiliyor ya da kaç hasta doktorun sorularına doğru ve yeterli cevaplar verebiliyor?

Ne gibi?

Mesela bilgi verirken doktorun tıbbi terimler kullanması sonucunda Hasta kişi çekingense soru da soramıyor. Söylenenleri anlıyormuş gibi yapıp kafasında bir sürü soru işaretiyle çıkıyor. Bunun tersi de mümkün. Hasta kendini iyi ifade edemeyebilir. Eksik bilgi verebilir. İşte bu yüzden Doç.Dr Ufuk Eryılmaz Hoca gibi doktorların teşhis koyarken hastanın söylediklerinin ötesine geçebilmesi şart. Benim Doktor anlayışımda; Ufuk hoca gibi hastasına saygı duyacak, onu etkin bir şekilde dinleyecek “Söylediğimi içeceksin, dediğimi yapacaksın” gibi üst perdeden bir tavır takınmayacak... Hastasını tedavi sürecine katacak. Ona verdiği ilaçların ne işe yarayacağını, ne tür bir süreçten geçeceğini anlatacak. Ve en önemlisi hastasıyla empati yapacak.

30 yıllık bir gazeteci gözüyle baktığımda kendisinde bunları gördüğüm için bunları yazıya döküp dile getirmek istedim.

Sadece hastalarıyla mı böyle?

Yok yok gözlerimle şahit oldum tıp fakültesinde ders verdiği staj yaptırdığı öğrencileriyle tek tek ilgilenip onları hem hayata hazırlayıp hem de mesleki anlamda bilgi ve tecrübelerini anlatıp kendimizi emanet edeceğimiz evlatlarımızı kutsal doktorluk mesleğine hazırlıyor.

Söz doktordan açılmışken doktorlar genellikle temiz, hijyenik, sağlıklı beslenen hassas, kullandığı malzemeye çok fazla itina gösteren insanlar topluluğudur

“Neden?” dediğinizi duyar gibiyim.

Bir kere mesleğin egosu yüksek

Adının önünde doktor unvanı olsun diye farklı bilimlerde doktora yapan bir topluluk. Toplumda beyaz gömleğe inanılmaz bir hürmet var. Doktorlar mucizevi bir şeyi başardıklarının farkındalar. Latince terimler doktorluğunu vurgulamasına imkân sağlıyor. Yıllarca o dilde eğitim aldıklarından bir alışkanlık da var tabii.

Çünkü doktorluk mesleğinin doğuştan bir çekiciliği vardır toplumda.

Kız vereceksen doktora…

Araba alacaksan doktordan…  (Kullanılmış olması bile bir kalite göstergesidir)

Eee boşuna şarkısını bile yapmamışlar ‘’doktor doktor civanım, neler istiyor canım, ne istersen alayım ben senin olayım’’ diye şarkı bile var bu memlekette.

Hangi meslek türüne böyle övgü dolu şarkı yapılmıştır sizce?

Siz hiç duydunuz mu mühendise, gazeteciye, siyasetçiye, sporculara sektör olarak bir şarkı yapılsın kızlar tarafından.

Siz hiç duydunuz mu kız babalarının gazeteciye kız vermek istediklerini!

Kadınlarımız arasında ‘’beni ne doktorlar istedi’’ diye atasözü bile vardır.

Siz hiç ‘‘beni ne gazeteciler istedi’’ diye bir atasözü duydunuz mu:)?

Unutmayın ki bu memleketin ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakanı bile çok basit bir aspirin reçetesini bile yazmaya yetkisi yoktur. Ancak mesleğine yeni başlamış bir pratisyen hekim bile reçete yazabilir. Onun için çok önemli olduğu kadar hayalleri süsleyen kutsal bir meslektir doktorluk. Onun içindir ki sizlere bir çağrı yapmadan önce kısa bir süre önce görevi başında Hastasının bıçaklı saldırısına uğrayan Doktor Ertan İskender, "Hiç beklemediğimiz ve ekstra ilgi gösterdiğimiz bir hastadan böyle bir şey gelince ciddi anlamda insan mesleğinden soğuyor. Mesleği bırakmayı çok ciddi anlamda düşünüyorum." Diyerek topluma şiddete maruz kalan doktorların sesi olmaya çalıştı.

Şimdi size soruyorum şiddete maruz kalan bu doktorun feryadı gerektiği kadar ülke gündeminde kaldı mı? Cevabı sizde.

Çok ama çok ihtiyacımız var hele şu zamanda. Omurgalı karakterli fakir fukara babası olan Dr. Ufuk Eryılmaz gibi hekimlere.

Ne demek mi istedim

Karaktersiz hekim yok mu? Var elbette... Ne kadar karaktersiz gazeteci, ne kadar karaktersiz avukat, ne kadar karaktersiz esnaf varsa, o kadar karaktersiz hekim var... Ama Rabbim herkese nasip etmiyor merhameti ve gözyaşlarını.

Parası olmayanı bile tedavi edip sağlına kavuşturan vicdanlı fakir fukara babası hekimler de var bu ülkede, aynen Ufuk Eryılmaz gibi…

“Sizi kalbinizin sahibine emanet ediyorum.”

adü’de mucize bir kalp doktoru…