Akçay Sulak Alanı, molozla katlediliyor!

Türkiye'nin Uluslararası Ramsar sözleşmesi ile koruma altına aldığı sulak alanlar, vandallık kurbanı. Yüzlerce canlı türüne ev sahipliği yapan sulak alanlar, harfiyat ve atık dökümüyle yok ediliyor. Doç. Dr. Erol Kesici, 'Su kaynaklarını taşla toprakla dolduruyorlar. Sulak alanlar, bizim suyu üreten kaynaklarımız. Kuşların, börtü böceğin, kelebeğin yaşam alanı. Atılan harfiyatın içinde masum şeyler yok' dedi.

Yüzlerce kuş türüne, nesli tehlike altında olan canlılara ve yüzlerce bitki türüne ev sahipliği yapan sulak alanlar, atılan çöpler, harifyatlar ve atıklar nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye’nin Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ile koruma altına aldığı sulak alanlar, vandallığın kurbanı olmuş durumda. Harfiyat ve atık dökümünün pandemiyle birlikte arttığına dikkat çeken uzmanlar, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dö8emlerde kaçak dökümlerin de arttığını söylüyor. “Suyun kıymetini bilelim’ diyen uzmanlar, “Dünya susuzluktan kırılıyor, biz su kaynaklarımızı taşla, toprakla dolduruyoruz” diyerek, bu duruma son verilmesi gerektiğini söylüyor.

AKÇAY SAZLIĞI TEHLİKEDE

Kuzey Ege bölgesinin önemli sulak alan ekosistemlerinden biri olan Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı’nın ve bir kısmının Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaklaşık 1 yıldır hafriyat alanı olarak kullanıldığının ortaya çıkması üzerine çevre örgütleri, buna son verilmesi için geçen hafta kampanya başlatmıştı. 37 çevre örgütü yaptıkları ortak açıklamada, Türkiye’nin toplamında kaydedilmiş olan 487 kuş türünün yüzde 30’una, nesli kritik derecede tehlike altında olan yılan balıklarına ve yüzlerce bitki türüne ev sahipliği yapan Akçay Sulak Alanı, Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı’na yapılan moloz dökümünün acilen durdurularak alanın rehabilite edilmesini istemişti. Açıklamada, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Akçay Sulak Alanı’nın hafriyat alanı olarak kullanılmasının hem hukuka hem de Türkiye’nin taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirtildi ve bunun Çevre Kanunu’nun 9’uncu maddesinin “e” fıkrası ve 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4’üncü maddesinin sulak alanların korunmasını kesin hükme bağladığı hatırlatıldı.

‘BELEDİYE YASA TANIMIYOR’

Bölgenin Türkiye imza atarak taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi kapsamında korunması gerekirken yerel yönetimin alana hafriyat döktüğünü belirten Hassas Ekosistemler ve Koruma Alanları Daire Başkanı ve Doğa Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Osman Erdem, yerel yönetimleri eleştirdi:

“Ramsar ile Türkiye sınırları dahilindeki tüm sulak alanları koruyacağını taahhüt etti. Sonra da yasal düzenlemeler yapıldı. Hazırlanan yönetmelikle sulak alanların, hiçbir şekilde doldurulamayacağı, kurutulması yoluyla arazi kazanılamayacağı hükme bağlandı. Ama maalesef kurumaya devam ediyorlar. Yanlış uygulamalardan biri de Edremit’teki Akçay Sazlığı’nda yaşanıyor. Alana hafriyat dökülüyor. Pek çok alanımızda benzer örnekler var. Bunu kamu kurumu olan yerel yönetim yapıyor. Yasaları uygulamaktan sorumlu olan kurum yasaya aykırı işlem yapıyor. Yerel yönetimde kararları alanlar hiç bu yasaları okumazlar mı? Akçay Sazlıkları’nın aynı zamanda tescilli mera alanı. Suya erişmek insan haklarının en üst sıralarında yer alıyor. Orada yaşayan 100’ün üzerinde kuş türü var. Ayrıca nesli tehlike altındaki yılan balıkları da o alanda yaşıyor.”

‘SUYU ZEHİRLİYOR’

Sulak alanlara bir çöpün atılmasının dahi yasak olduğunu dile getiren göl uzmanı Doç. Dr. Erol Kesici de şunları söyledi:

“Sulak alanlar, bizim suyu üreten kaynaklarımız. Aynı zamanda kuşların, börtü böceğin, kelebeğin yaşam alanı. Bu canlılar tarımsal mücadelede de bize faydası sağlıyor. Balıkesir Ayvalık, İzmir Gediz havzasına konaklamak için gelen kuşlar, tarıma çok büyük fayda sağlıyorlar. Biz bu canlıların yaşam alanlarını yok edersek, tarımda da karşılığını görürüz. Artık suyun kıymetini bilelim. Dünya susuzluktan kırılıyor biz su kaynaklarımızı taşla toprakla dolduruyoruz. Sulak alanların kurutulması sera gazlarından daha tehlikeli. Atılan hafriyatın içerisinde çok masum şeyler yok. Hepsi sularımızı kirletecek kimyasallar barındırıyor. Bunlar yeraltı sularından tekrar bize ulaşıyor. Özellikle sokağa çıkma yasağının olduğu cumartesi-pazar günlerinde bu tür atıkların daha yoğun bir şekilde atıldığını görüyoruz. Bu konuda çok fazla şikâyetler geliyor.”