Antalya kıyılarında 3 yılda 125 batık bulundu
Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Enstitüsü Akdeniz Sualtı Kültür Mirası Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz, son 3 yılda Antalya kıyılarında yürütülen arkeolojik su altı araştırmalarında 125 batığa ulaştıklarını bildirdi. Öniz, 5 bin yıllık ticari geçmişi bulunan Akdeniz'de halen 50 bin batık bulunduğunu tahmin ettikleri bilgisini verdi.
Akdeniz Üniversitesi Kültür Varlıkları Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz ve ekibi, arkeolojik sualtı tespit çalışmalarında, antik çağlardan bu yana deniz ticaretinin en önemli merkezlerinden Antalya kıyılarında 125 gemi batığına ulaştı. 3 yıl gibi kısa sürede ulaşılan bu sayının dünyada iddialı bir rakam oluğunun altını çizen Öniz, buldukları batıkların yüzde 80- 85'inin amfora yüklü olduğunu ve bu amforalarda zeytinyağı, şarap, kurutulmuş et ve balık ile bakliyat olduğunun belirlendiğini söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığıyla birlikte Akdeniz'de denizin altında ve kıyıda su altı araştırması yapan AÜ Sualtı Arkeolojisi Araştırma Merkezi olduğunu dile getiren Öniz, Bu merkezde Arkeo araştırma gemisi, sonar botları ve basınç odasıyla dünyada en iyi su altı arkeolojisi alt yapısına sahip merkezlerden birisiyizdiye konuştu.
Öniz, Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde Antalya-Mersin kıyılarının yanı sıra 2018'de Adana Müzesiyle su altı fotoğraf ve belgeleme çalışmalarını diğer kıyılarda da yürüttüklerini kaydetti.
3 bin 600 yaşından, 100 yaşına kadar batıklar
Batıklar hakkında bilgi veren Hakan Öniz, Herhangi bir nedenle denizin altına batmış gemiler veya batık kentler olabilir. Bunların hepsi bir nedenle su altında kalmış, insanın geçmişine ait olan her şey bizim su altı arkeolojisi araştırma alanımıza yer alıyor. AÜ'nün su araştırmaları sırasında son 3 senede bulunmuş olan batık sayısı 125'e ulaştı. Bu çok iddialı bir rakam ama bizi de şaşırtan bir rakam değil. İlk tarih, ilk destanlar, ilk coğrafya, ilk ticaret ve savaş gemileri bu sularda ortaya çıkıyor. Akdeniz kıyılarında insanlar yaklaşık 50 bin yıldır denizi kullanarak Kıbrıs, Rodos'a, Girit'e Anadolu kıyılarından ulaşıyorlar. Bu 50 bin yıllık insanın geçmişine ait deniz taşıtlarının, batıklarından başlayarak doğal olarak tunç çağı adı verilen son 5 bin, 3 bin yıllık periyottan itibaren batmış ticaret gemileri, savaş gemileri bizim araştırma kapsamımızda yer alıyor ifadelerine yer verdi.
3 bin 500 yıllık yelpaze
Öniz açıklamalarına şöyle devam etti: Ulaştığımız 125 gemi batığı M.Ö. 16. 15. YY'dan geç Osmanlı döneminde kadar olan geniş bir yelpazeyi barındırıyor. Yaklaşık 3 bin 500 yıllık yelpazede batmış olan ticaret gemileri, bu gemilerin içinde amfora adı verilen çift kulplu toprak testilerden, son 100 sene öncesinde batmış savaş gemilerine kadar çok geniş yelpazedir. Bunları sonar ve sualtı robotlarıyla, su altı arkeologlarının dalarak yaptığı keşiflerle belgeliyoruz.
3 yılda 125 batık önemli bir rakam
Denizin dibindeki batıklar hakkında genel bir tahmin yaptıklarını aktaran Hakan Öniz, Her sene kış aylarında Marmara, Karadeniz'de Ege'de fırtınada gemiler batıyor. Geçmişte makinelerin olmadığı insanların bir yerden bir yere kürek ve yelkenlerle ulaştığı dönemlerde gemiler çok daha kolay batıyordu. Gemici ne kadar usta olursa olsun akıntı ve fırtınada gemiler batıyordu. Her sene Akdeniz kıyılarında 100 gemi batsa en az beş bin yıldır ticaretin yapıldığını düşünürsek karşımıza çıkan gemi 50 bin belki çok daha üstündedir. Doğal olarak 125 batık rakamı büyük bir rakam. Evet dünyada 3 sene içinde bulunmuş 125 batık iddialı bir rakamdır. Belki geride 50 bin batık bizi bekliyor. Bunları da bulmak için çalışmalar yürütüyoruzdiye konuştu.
500 ve bin metrede çalışma hedefi
Su altının aydınlatılmasında iki yönlü bir çalışma yürüttüklerinin altını çizen Öniz, Kültür ve Turizm Bakanlığı müzelerine ve diğer birimlerine hizmet edecek uzmanları yetiştirirken, diğer taraftan da derin sularda çalışacak su altı robotlarının yüksek lisans tezleri kapsamında yapılmasını sağlıyoruz. Hedefimiz 500 ve bin metrede batmış olan gemileri belgelemek ve robotlar kullanarak bunlar üzerinde su altı kazılarını yapmak. Bizim elimizdeki robotlarla şu an 150 metreye kadar inebiliyoruz. Normal dalış yaparak 50-60 metrede yapmış olduğumuz çalışmalar var. Su altı kazıları maksimum 60 metrede cereyan ediyor. 60 metre burada çok önemli hava soluyarak yapılan dalışlarda 60 metrenin altında çalışmak ciddi bir risk ifadelerine yer verdi.
Amfora yüklü
Buldukları batıkların içeriği hakkında bilgi veren Öniz, Bizim bulduğumuz batıkların yüzde 80-85'i amfora yüklü. Amforalarda zeytin yağı, şarap, her türlü kurutulmuş meyve, bakliyat taşınan bir malzeme. Çift kulplu toprak testiler ve formalara bakarak hangi dönemlerde kullanıldığını anlayabiliyoruz. Ama diğer taraftan tabak yüklü batıklar var çok sayıda bulduğumuz. Lahit yani mermer mezarlar taşıyan batıklar var. Ham cam taşıyan batıklar var. Ticaret gemilerinin yükleri bunlar. Çatı kiremitleri, tuğlalar var. Savaş gemileri buluyoruz. O gemilerde Osmanlı savaş gemilerinde top buluyoruz. Daha önceki savaş gemilerinde organik olmayan materyal bulmak çok zor. Çünkü ahşap materyallerle beslenen bir kurtçuk her türlü yükü yok ediyor dedi.
Deniz dibinde bilim adamlarının çalışması
Gidemediğin yer senin değildir mantığıyla denizin dibine de inemiyorsan o ülkenin kıyıları gene senin değildir diyen Öniz, Günümüzde mavi vatan kavramı var. Mavi vatan kavramında o denizin kültürel mirasını aydınlatmak da bilim adamlarının görevidir. Sınırlar sadece askerlerle korunmaz bilimsel sınırlar da bilim adamlarıyla korunur. Bu ülkenin en derinlerine bile inen çalışan Türk bilim adamları var. Bu ülkenin binlerce yıldır deniz ticaretine konu olduğunu, binlerce yıldır medeniyetlerin yaşadığını, varlığını deniz yolunu kullanarak bizler aydınlatıyoruz. Bu çalışmaların turizm açısından faydası olduğu gibi bilimsel açıdan da faydası var ifadelerine yer verdi.
Balık adamların desteği
Öniz, 2018 yılından beri Türkiye Su Altı Sporları Federasyonu ile birlikte su altı kültürel mirasının koruması eğitim programını gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, Buna göre Türkiye'de tecrübeli tüm balık adamlar bu eğitim programını almak zorunda. Biz bugüne kadar 400 balık adam eğitmenine eğitim verdik. Onlara, bir batık bulunduğu zaman nasıl korunur, neler yapılır yönünde bilgiler verdik. Bu balık adam eğitmenleri de bu bilgileri kendi öğrencilerine aktarıyorlar. Bir iki sene içinde tüm dalış gruplarında, su altında kültürel miras nasıl korunur, bunu bilen sertifikası olan dalıcılar olacak. Bizde bu arkadaşlar vasıtasıyla daha çok bilgiye ulaşacağız. Deniz büyük, bizim sayımız küçük. Balık adamlar vasıtasıyla daha çok batık bilgisine ulaşıp bunların bilimsel çalışmalarını yapar bir kısmını turizme kazandırır hale geldik açıklamasını yaptı.