İzmir dayanışması! 

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve İntedisipliner Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Karabulut, İzmir'de yaşanan deprem sonrası halkın nasıl, birlik ve beraberlik içerisinde yardıma koştuğunu dile getirdi. 


Bahri Karataş (KHA) 

Prof. Dr. Bülent Karabulut, depremde İzmirliler'in tek yumruk olduklarını gözlemleriyle anlattı: 

İzmir’de depremi yaşadık. Büyük acılar gördük. İnşallah son olur bu güzel ülkem için. Gerçekten yıkılan binalara yapılan müdahaleler, yapılan kurtarma operasyonları, kamunun işbirliği için söylenecek söz yok. Bir İzmirli olarak teşekkür ederim. 

Ama.... öncelikle kaybettiklerimiz için çok ama çok üzgünüz. Allah’ tan rahmet diliyorum. Yaralılara da acil şifalar. Şehirde çok ciddi bir psikolojik travma var. Bunun yaraları da zamanla sarılacak, hayat normale dönecek, güneş yeniden doğacak. Acılarımızı hep birlikte saracağız, omuz omuza. İzmir burası. Birlik ve beraberlikten bahsedilince ilk akla gelen şehirdir İzmir.

 Kurtuluş savaşı’nda ilk kurşunu da, son kurşunu da atan şehirdir İzmir. Bizler birlikte sevinir, birlikte üzülür, birlikte ağlarız. Evet rakıyı seveni de severiz, sevmeyeni de. İnsanların diline, dinine, inançlarına, giyimine kuşamına, yaşam tarzına karışmayız. Herkes istediği gibi yaşar. İzmir’ i sadece yaşayan bilir.

 Depremde de neler oldu biliyor musunuz?

 Kan anonsu yapıldığından iki saat sonra tüm kan bankalarının stokları doldu, kan bağış isteği durduruldu. Pek çok İzmir’ li yazlıklarını depremzedelere hiçbir karşılık beklemeden açtı. Oteller değil fahiş fiyat vermek, ücretsiz konaklama ilanları verdi. Hiçbir üründe fahiş fiyatlar uygulanmadı. Hatta sonra ödersin dendi, çünkü cüzdanlar evlerinde kalmıştı insanların. Ama sonsuz bir güven vardır İzmir’ linin İzmir’ liye karşı.

 Kurtarma ekiplerine yemekler yapılarak gönderildi. Cep telefon şarjları için şarj cihazları götürdü dışarda kalan insanlara, iletişimleri bozulmasın diye. Bu arada sadece yazlıkları değil, şehirdeki evlerine de mağdurları aldı İzmir’ liler.

 Sivil toplum örgütleri hızla organize oldu. Dayanışma örneği verdi. Söz konusu İzmir olunca, kimsenin mağduriyetler üzerinden siyaset yapılmasına izin verilmedi. Kimse kimsenin ne olduğuna bakmadı İzmir’ de. Siyasi zemin oluşturulmadı, bu dayanışma nedeni ile.

 Yani İzmir, acısı ile tatlısı ile yaşanası blr şehir. Bizler belki bir daha bu şiddette deprem yaşamayacağız. Ama ülkemiz depremler ülkesi ve maalesef belki başka bir yerde, yine bu depremler olacak.

 Yaşadığımız coğrafyanın kuralı bu. Bu tür felaketlerde, bazı art niyetli kişiler dışında kimsenin iyi niyetinden şüphe etmiyoruz. Bir kaç nokta önemli, bunların daha sonra yaşanabilecek bu tür olaylarda çok önemli faydası olacağını düşünüyorum.

 Birebir yaşadıklarımdan çıkardığım sonuçlar bunlar. Herşeyden önce bina güvenliği, kentsel dönüşüm, her yerde hızlandılmalı. Bir kez daha gördük ki, deprem değil, bina öldürüyor insanları. Diğer konu insanların deprem, yangın gibi olaylara karşı eğitim düzeyleri hızla artırılmalı. Sıklıkla bunlar tatbikat halinde yapılmalı, bilgiler tazelenmeli. O kadar önemli bir konu ki. Bu depremde de bir kez daha gördük ki, depremden hemen sonra herkes panikle telefonlarına sarılıp yakınlarına ulaşmaya çalışıyor, sistem kitleniyor. Bunun yanlış olması yanısıra, telefon açanların ise çok ama çok kısa bir konuşma sonrası derhal telefonunu kapatması gerektiğini öğrendik bir kez daha.

 Deprem anında herkesin evinde bir deprem planı oluşturması, eşyalarını mümkün olduğunca duvara sabitlemesi gerekiyor. İnsanların evlerinde deprem çantası hazır bulundurmalarının öneminin sürekli vurgulanması faydalı olacaktır. Çok önemli bir gözlemim ise, depremde hemen sonra okullardan velilere gönderilen mesajlar. Gelip çocuğunuzu alın diye. Zaten depremden hemen sonra arabalara binip yollara düşmenin yanlış olduğunu biliyoruz, okullardaki bu mesaj, ortalığı daha karıştırdığını gördük. Buna bir çözüm üretilmelidir.

 Öncelikle depremden hemen sonra herkesin olduğu yerde kalması, yardım ekiplerinin ihtiyacı olan herkese ulaşmasını sağlayacak, belki de çok sayıda can kaybının önüne geçileceğini düşünüyorum. Bunları da bir daha İzmir depreminde yaşadık. 

Çok önemli bir gözlemim ise, çöken binalar, enkaz bölgelerine ne kadar fazla yoğunlaşıyorsa, diğer alanlara ulaşmada geç kalındığını gördük. Enkaz çalışmaları ne kadar başarılı ise, evlerine giremeyen vatandaşların unutulduğunu düşünüyorum. Aslında çok hızla çadırlar kuruldu toplanma alanlarına. Kağıt üzerinde herşey doğru görünüyordu. Ama insanlar evlerini bırakmak istemiyordu. Toplanma alanlarına gitmeyi değil, evlerinin önünde nöbet tutmayı tercih etti. Haklılar da. Herseyleri o evlerde. Nasıl gitsinler. Evleri veya binaları  hırsızlıklara karşı kim koruyacaktı. Bakın bu durum kargaşayı daha arttırmakta, yardımların organize şekilde ulaştırılmasında sorunlar oluşturdu, hasarlı binaların önünde bekleyerek bir kez daha hayatlarını riske attılar, beslemediler, ısınamadılar, unutamadılar. Enkaz alanlarının dışında da bu tür mağduriyetleri gördük. Oysa şehitlerin eylem planlarında, güvenlik güçlerinin, bu binaların önüne veya sokak girişlerini kontrol etmeleri, insanların orada beklemelerini engeller, herşeyin daha iyi organize edilmesini sağlar, karmaşa da azalır. 

Çok daha önemlisi ise insanların ağır hasarlı binalara girip eşyalarını alma çabaları. Acılarımzın daha da artmasına neden olacaltır. O karmaşa içinde bu binalara ulaşmak zor olabilir. Deşiğim gibi güvenlik güçlerinin yapacağı çalışmanile bunun önüne geçmek mümkün olacaktır. Polis, Jandarma ve diğer askeri birlikler ile bu kolayca yapılabilir. 

Pek çok soruna çözüm olur.  Eğer bunu yapmak mümkün olamayacaksa hasar tespiti sürecinin uzun olması nedeni ile kurulacak ekipler ile sadece ağır hasarlı binaların hızla tespit edilip binalara giriş ve çıkışlarının yasaklanması ve bu binaların güvenliğinin sağlanması da hiç yoktan daha iyi bir çözüm olacaktır. 

Yani bu deprem bizlere iyi olan, gelişmekte olan yönlerimiz kadar, eksik olan pek çok şeyi de gösterdi. Bun eksikleri ne kadar hızla giderirsek, acılar ve mağduriyetler de o kadar hızla çözülür. 

Kabul edelim, biz bir DEPREM ülkesiyiz. Bunları yapmak zorundayız. Bunun için devletimize, milletimize ve sivil toplum örgütlerine çok önemli görevler düşmektedir. En önemlisi yapılacak doğruları hızlı bir refleks ile yerine getirebilecek organizasyonları oluşturmaktır. Geçmiş olsun. Kayıplarımıza Allah’ tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.