İzmir'in altında dere unutulmuş!
DOKUZ Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Halil İbrahim Alpaslan, İzmir'in erken dönem harita ve planlarını incelediği sırada, Alsancak'ta derenin geçtiğini keşfettiğini söyledi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Halil İbrahim Alpaslan, İzmir'in erken dönem harita ve planlarını incelediğinde, Alsancak'ın ortasından geçen bir derenin olduğunu fark etti. Günümüzde İzmir'in önemli yerleşim yeri olan Alsancak'ta eski dönemlerde bir dere geçmesi ilgisini çeken Dr. Halil İbrahim Alpaslan, yaptığı araştırmada, eski harita ve planlarda söz konusu derenin Boyacı Deresi olarak gösterildiğini öğrendi. Boyacı Deresi'nin tarihini araştıran Dr. Alpaslan, bulduğu bütün verileri bir araya getirdi. Boyacı Deresi'nin kentin altında unutulan bir su yolu olduğunu belirten Dr. Alpaslan, Mimarlık tarihçisi olduğum için, mesleğim gereği İzmir'in erken dönemlerdeki harita ve planlarını aşinayım. Çeşitli çalışmalar vasıtasıyla bu belgelere başvuruyorum. Bu süreçte Alsancak'a İzmir'in bugün yoğun olarak yerleşilmiş bir alanında eskiden bir dere olması ilgilimi çekti. Adını çevresindeki boya imalathanelerinden alan Boyacı Deresi'nin izlerine İzmir'in gezginlerin güzergahlarına dahil olduğu 17'nci yüzyıldan başlayarak rastlamak mümkündür. Bugünkü Alsancak'ı düşündüğümüzde doğal bir derenin olabileceğini ihtimal vermiyoruz. Alsancak'ın ortasından dere aktığını hayal etmek bugün bile çok zor dedi.
AVRUPALI SEYYAHLARIN HARİTALARINDA RASTLANIYOR
Boyacı Deresi ile ilgili ilk bulguların 17'nci yüzyılda İzmir'e gelen Avrupalı seyyahların haritalarında rastlandığını dikkat çeken Halil İbrahim Alpaslan, İzmir, 17'nci yüzyıldan itibaren Akdeniz'in en önemli limanlarından birine dönüşüyor. Dolayısıyla birçok gezgin uğruyor. Onların yaptığı haritalar ve aktarımları var. 17'nci yüzyıldan itibaren sık sık Boyacı Deresi'ne değinen belgeleri rastlayabiliyoruz. Boyacı Deresi bugün Kemer bölgesi dediğimiz bölgeden, denize kadar uzanan 500 metrelik alandan akıyor. 17'nci yüzyıldan itibaren bu veriler takip edilebiliyor. O dönemdeki çizimler günümüz standartlarına yakın değil, kroki şeklinde olduğu için çok net bilgiler edinilemiyoruz. Ama 18 ve 19'uncu yüzyıllarda daha profesyonel insanlar çizimler yapmaya başladığından çok daha net verilere ulaşabiliyoruz. Tam olarak nereden aktığını, bugün nerelere tekabül ettiğini daha iyi anlayabiliyoruz. Boyacı Deresi, Meles Çayı'nın kollarından biri. Bugün Kemer bölgesi dediğimiz Kervan Köprüsü'nün olduğu bölgeden Meles Çayı'ndan ayrılıyor. Daha sonra Basmane Garı'na doğru Kapılar bölgesinden ilerliyor. Basmane Garı'nın oradan kuzeye doğru dönerek Kültürpark'ın içine giriyor. Daha sonra ise Vasıf Çınar Bulvarı aksına gelerek buradan denize dökülüyor diye konuştu.
ÖNCE YER ALTINA ALINDI, SONRA TAMAMEN KAYBOLDU
Boyacı Deresi'nin 18'inci yüzyılların sonlarından itibaren denize kavuştuğu yerden başlayarak yavaş yavaş yer altına alınmaya başlandığını aktaran Alpaslan, Önce kuruyup yok olmasından ziyade yer altına alınması süreci var. 18'inci yüzyıl sonlarına doğru İzmir kent merkezi çok büyüyor. Punta bölgesine kadar, yani bugünkü modern liman bölgesine kadar yapılaşma yayılmaya başlıyor. Dolayısıyla buralarda yapı alanı ihtiyacı doğuyor. Bu süreçte Boyacı Deresi yer altına alınıyor, son birkaç yüz metrelik kısmı yer altından akmaya başlıyor. Tam olarak kaybolması ise 19'uncu yüzyıla denk geliyor. İzmir büyük yangını yaşadıktan sonra özellikle Alsancak bölgesi yeniden yapılaşıyor. Yeniden yapılaşırken eski izlere riayet edilmiyor, yeni bir planlama ile yapılaşma yapılıyor. Yeni planlama yapılırken eski dokuların izleri hem Boyacı Deresi'nin aktığı güzergah, hem de yapı adalarının ve sokakların izleri günümüze taşınamıyor. Bu süreçte Boyacı Deresi tamamen yok oluyor. Günümüzde ne yazık ki bir iz kalmıyor dedi.
'DERENİN AKTIĞI GÜZERGAH BELLİ BİR TONDA BOYANABİLİR'
Boyacı Deresi'nin kent hafızası için önemli olduğunu vurgulayan Dr. Alpaslan, fiziki olarak yeniden ortaya çıkartılmasının mümkün olmadığını, ancak çeşitli uygulamalarla kentte yaşayanların hafızasında yer edilebilmesinin sağlanabileceğini söyledi. Boyacı Deresi'nin güzergahının belli bir tonda boyanarak veya çeşitli tabelalar konularak kentliye sunulabileceğini aktaran Dr. Halil İbrahim Alpaslan, şöyle konuştu:
Kentler, tarihleriyle birlikte yaşayan organizmalardır. Kentler belleksiz mekanlar değildir. Bir kentin belleği, tarihi, zenginliği günümüze ne kadar aktarılabiliyorsa, insanlara o kadar zengin bir yaşantı sunuyor. Bu gibi verilerin günümüze aktarılması çok önemli. Boyacı Deresi'ni yeniden ortaya çıkarmak mümkün değil. Ancak günümüzde çok ciddi teknoloji imkanlar var. Sanal görselleştirmeler veya cep telefonu uygulamaları gibi birçok imkan var. Boyacı Deresi ve onun gibi birçok tarihte kalan günümüze yansıyamamış birçok kentsel hafıza günümüze taşınabilir. Bunun için uygulamalar yapılabilir. Sanal imkanlar kullanılarak, görselleştirmeler kullanılabilir. Kent merkezinde gezerken 100 yıl önce burada ne olduğunu bu tip uygulamalarla deneyimlenebiliriz. Bu bizim kentsel yaşantımızı zenginlik katar. Aynı zamanda kentte gezerken karşımıza çıkacak birtakım bilgilendirmeler de bu konuda yararlı olacaktır. Bunlar çeşitli tabelalar veya yüzeylerde boyama ve işaretler olabilir. Örneğin, Meles Çayı'ndan denize kadar Boyacı Deresi'nin aktığı güzergah belli bir tonda boyanabilir. İnsanlar önce merak eder, daha sonra insanlar bu bilgilendirme tabelalarına ulaştıklarında tarihlerine dair önemli bir veriyle karşılaşırlar ve kentsel hayatlarına bir zenginlik katar.(DHA)