KHK ile 6 yıl önce atılan İzmir başbaleti, davayı kazandı
İzmir Devlet Opera ve Balesi Başbaleti Yücel Emre Kaynarsu, Bank Asya'ya para yatırdığı iddiasıyla 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname ile memuriyetten atıldı. Haksızlığa uğradığını ve FETÖ ile iltisaklı olmadığını belirten Kaynarsu, avukatı Çiler Nazife Koşar aracılığıyla girdiği hukuk mücadelesinde haklı olduğunu kanıtladı. Ankara Bölge Adliyesi 15. Daire Mahkemesi göreve iade edilmesi yönünde karar verdi.
Bahri Karataş (KHA)
İzmir Devlet Opera ve Balesi Başbaleti Yücel Emre Kaynarsu, 2016 yılında kamuda 50 bini aşkın personelin atıldığı kanun hükmünde kararnameyle (KHK) memuriyetine son verilenler arasında yer aldı. Yücel Emre Kaynarsu, büyük bir yanlışlığın kurbanı olduğunu, bir an önce bu yanlıştan dönülmesini beklediğini belirterek, mesleğine geri dönebilmek için yasal yollara başvurdu.
Başbalet Kaynarsu, “Ben sanatçıyım. Başbalet olarak ülkemi defalarca temsil ettim. Benim herhangi bir terör örgütüyle bağım olması mümkün değil. Küçük yaşlardan itibaren hayatımı bu sanata adadım. Benim için bu yanlıştan en kısa sürede dönülmesinin bir önemi daha var. Meslekten uzak kaldığım her gün bedenim soğuyacak. Sahneden uzak kaldığım her gün beni geri götürecek” dedi.
AVUKAT KOŞAR: BANK ASYA İDDİASI ASILSIZ
Avukatı Çiler Nazife Koşar, Kaynarsu’nun adının geçtiği Bank Asya hesabıyla ilgili iddiaların doğru olmadığını belirterek şunları söyledi:
“Eviyle ilgili söylenenler doğru değil. Evini Bank Asya üzerinden satmamış. Ziraat Bankası’ndan 10 yıllık krediyle ev almış. 8 yıl daha ipoteği olduğu için satması mümkün değil. Tapu kayıtlarında da bunlar mevcut. Başarılı genç yetenekler arasında olduğu için devlet Amerika’ya gönderiyor. 2006’da dönüyor. Biriktirdiği 14.000 doları, o dönem ev almak isteyen ablasına borç veriyor. 2014 Haziran’da ablası ve eniştesi İstanbul’a yerleştikleri için evlerini satıyorlar. Satış bedelini aldıktan sonra kardeşine parayı iade etmek istiyor ancak masraf alınmasın diye kendi hesapları olan adı geçen bankada Emre adına da hesap açıp parayı oraya aktarıyorlar. Belki İzmir’de olsalar elden vereceklerdi. Kendisi adına hesap açıldığı tarihte yani tahminen 2014’ün temmuz ya da ağustos aylarında, ilgili bankanın İstanbul Maltepe şubesinin kayıtları incelendiğinde, hesap açma işlemi sırasında ya da başka bir zamanda müvekkile ait ıslak imzanın bulunmadığı kolaylıkla tespit edilebilecek bunu da belirttik.”
"HAKLI OLDUĞUNU KANITLADI"
Başbalet Yücel Emre Kaynarsu, Avukatı Çiler Nazife Koşar aracılığıyla, FETÖ ile bir bağının olmadığını kanıtlamak ve mesleğine iade edilebilmek için Ankara 22.İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
Ankara 22. İdare Mahkemesi 2020 yılında mesleğe iade kararını reddetti. Avukat Çiler Nazife Koşar, kararın kaldırılması için İstinaf Mahkemesi'ne başvurdu. İstinaf Mahkemesi verilen kararın kaldırılmasına, 2577 sayılı Yasanın değişik 45/4 maddesi uyarınca yeniden yapılan inceleme sonucunda, dava konusu işlemin iptaline karar verdi.
Ankara Bölge Adliye 15 Daire Mahkemesi verdiği kararda şöyle yazıldı:
"Kayıtlarının tetkikinden, davacı hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması bulunmadığı, davacının Bank Asya'daki tespiti yapılan meblağın kendisi tarafından yatırılmadığı gibi katılım hesabına çevrilmesi yönünde de imzalı bir talimatının bulunmadığı yönündeki iddiası üzerine, dairemizce yapılan 27.01.2023 günlü ve 23.02.2023 günlü ara kararlarına MASAK ve TMSF tarafından verilen cevaplar ve eki olarak sunulan hesap ekstreleri ile dekontların incelenmesinden, davacının 892878 müşteri numarası ile ilk olarak 2006 yılında hesap açıp 2007'de hesabı kapattığı; bu hesaba davacının eniştesi (E.G.) tarafından 19.08.2014'te 100.000-TL yatırıldığı ve aynı gün bu meblağla katılım hesabı açıldığı, hesabın katılıma çevrilmesi yönünde davacının talimatının imzalı onayının bulunmadığı,yine aynı meblağın katılım hesabında değerlendirilmesi akabinde 12.01.2015 gününde bu hesabın davacı talimatıyla kapatılarak döviz hesabına dönüştürüldüğü, bu hesabın da 03.09.2015 gününde kapatıldığı, netice itibariyle söz konusu hesaba davacı tarafından para yatırılmadığı, eniştesi tarafından yatırılan meblağın değerlendirilmesi kastıyla 12.01.2015 gününde (talimat dönemi sayılmayacak bir dönemde) döviz hesabına çevrildiği görülmektedir.
Öte yandan, başkaca iltisak nedeni olup-olmadığının tespiti amacıyla Dairemizce yapılan ara kararına gelen cevaplardan, iltisakı ortaya koyacak mahiyette bir bilgi ve belgenin bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının başka bankadan 05.09.2014'de çektiği krediyi Bank Asya hesabına yatırdığı yönünde iltisak nedenine yer verilmiş ise de, söz konusu meblağın söz konusu tarih ve sonrasında Bank Asya hesabına yatırılmadığı görüldüğünden bu gerekçede isabet bulunmamaktadır. Uyuşmazlıkta,yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere, davacının Bank Asya hesap hareketlerinin olağan bankacılık faaliyetlerinden kaynaklandığı kanaatine varılmakla, bu hususun terör örgütü ile irtibat ve iltisak için neden sayılamayacağı, öte yandan yapılan araştırmada başkaca bir iltisak nedeninin bulunmadığı görüldüğünden , kamu görevine iade edilmesi talebiyle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, aksi gerekçe ile verilen mahkeme kararında da hukuki isabet görülmemiştir.Bu nedenle, istinaf istemimizin kabulüne, Ankara 22. İdare Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, 2577 sayılı Yasanın değişik 45/4 maddesi uyarınca yeniden yapılan inceleme sonucunda, Kamu Görevinden Çıkarılma İşleminin iptaline karar verildi."
Avukat Çiler Nazife Koşar, “Müvekkilim Yücel Emre Kaynarsu, dava konusu işlem sebebiyle, işlemediği bir suçtan dolayı terör örgütü üyeliği ile suçlanmıştır. Kamu görevinden çıkarılmak, memuriyet hayatında karşılaşılabilecek en ağır yaptırımdır. Olağanüstü hal döneminde dahi olsa, kamu görevinden çıkarma gibi ağır bir yaptırım ile ilgili kararın verilmesinde, idareye tanınan takdir yetkisi şüphesiz ki keyfi, sınırsız ve mutlak bir yetki değildir ve bu yönüyle de yargının denetimine tabidir.
Hiçbir somut gerekçe bulunmadığı halde bu şekilde bir yaptırımla karşı karşıya bırakılmasından dolayı, 6 yıldan fazla süren yargılamada, müvekkil ve ailesi açısından maddi ve manevi anlamda telafisi imkansız zararlar söz konusudur. Kişisel ve mesleki itibarı son derece ağır biçimde zedelenmiştir. Geç de olsa adalet yerini bulmuştur. Müvekkilimin göreve iadesi, hakkaniyet gereğidir. Ancak Anayasa’nın 125. maddesinde yer alan 'İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür' hükmü uyarınca, hukuka aykırı olan haksız işlemden dolayı, müvekkilimin uğradığı maddi hak kayıplarının da idare tarafından telafisi gerekmektedir” dedi.