Siz çok yaşayın çocuklar

İzmir depreminde tepelerine dünya yıkıldı. Günler geçti. Direndiler. Kimse inanmadı ama onlar ölmemeye yeminliydiler. Kahramanlar geldi, onları kurtardı. O çocuklar şimdi bu ülkenin kara günlerini bir güneş gibi aydınlattılar

(MANŞET TÜRKİYE-ÖZEL)

Günay...

Tonlarca molozun altındaydı.

Ne korktu ne ağladı.

Video çekti, ses kaydı gönderdi.

"Kurtarın" dedi.

Ve kahramanlar geldi.

Kurtardılar.

***

İdil...

Kardeşi İpek oturur vaziyetteydi.

O çekyatın yanında sırtüstü yerdeydi.

İpek'le konuşuyordu. 

Saatler geçti.

İpek öldü.

O direniyordu.

Kırılan kemanına, ölen kardeşine ağlıyordu.

Ve kahramanlar geldi

Kurtardılar.

***

Buse...

Kolunu dahi kımıldatamıyordu.

"Orada kimse var mı" diye bağırdılar.

Onları duydu.

Arama kurtarma köpeklerinin sesi de geliyordu.

"Köpekleri gönderin, ben kedi sesi çıkarayım, beni bulsunlar" dedi.

Ve kahramanlar geldi.

Kahraman köpek de geldi.

Kurtardılar.

***

Elif...

Üç yaşındaydı.

Abisi ölmüş, ikiz ablaları ve annesi o molozlardan sağ çıkarılmıştı.

Günlerce bekledi.

Bir lokma yememişti.

Bir yudum su içmemişti.

Ve kahramanlar geldi.

Gelen kahramanlardan birisinin parmağını eliyle kavradı.

Ölmeyecekti.

***

Ayda...

Üç buçuk yaşındaydı.

O molozların altındayken güneş dört kez doğdu, dört kez battı.

Üstünde tonlarca moloz ve toz vardı.

Aslında üstündeki sadece molozlar değildi.

Sayısız imar affı vardı.

Üç kağıtçı müteahhitler vardı.

"Sorumlu ben değilim, falanca" diyen cibiliyetsizler vardı.

Yalan dünya vardı.

"Güvensiz binalara girmeseydiler" diyen sözüm ona 'devlet adamları' vardı.

Olsun.

Ölemezdi.

Ölmüş olan anasının dizinin dibine, çamaşır makinası yanındaki boşluğa kıvrılmıştı.

Ve kahramanlar geldi.

O çelik kadar güçlüydü.

"İyiyim ben" dedi.

"Köfte-ayran" istedi.

***

Biz yapamadık.

Suyu, toprağı, havayı ve insanlığımızı kaybettik.

Onları çürük binalara mahkum ettik.

Ama onlar yaşayacak.

Hem çok yaşayacaklar.

Bu kara tabloyu yırtıp, atacaklar.

Demedi, demeyin.

(Beş inanılmaz enkaz öyküsü... Kalemi kırmıştım, yazmayacaktım. Bu istisna oldu. Yine yazmayacağım. Ağlayarak okunur diye, ağlayarak yazdım.)