Soykırım mı iyi dinleyin! 1915 olaylarının tanığı Rus General her şeyi anlattı

ABD Başkanı Joe Biden'ın, 1915 olaylarını skandal şeklinde değerlendirmesinin yankıları sürüyor. Dönemin tanıklarından olan Rus Kurmay General J. Mayeski, "Türk vahşeti bir hakikat olmayıp, bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir." diyor. İşte Ermeni çetelerin Osmanlı Devleti tarafından kayda alınan saldırıları ve dönemin tanıklarının anlattıkları...

ABD Başkanı Joe Biden'ın, 1915 olaylarını skandal bir siyasi tutumla 'soykırım' olarak adlandırması ilişkileri gerdi. Türkiye, tarihçilerden bir konsorsiyum oluşturulması ve ülkelerin ellerindeki arşivleri açması çağrısı yapıyor. Lobileri ile iftira kampanyası yürüten Ermenistan ise Türkiye'nin açık çağrısından her defasında kaçıyor. Peki, tarih 1915 olayları ile ilgili ne diyor? Dönemin önde gelen komutanlarından Kazım Karabekir sözde soykırım iddiaları ile ilgili tüm tanık olduklarını ve kayıtları arşivledi. 1915 olayları döneminde bölgede Rusya'nın bölük kumandanlığını yapan Nikola, Türklerin değil, Ermenilerin soykırımda bulunduğunu açıkça raporluyor. Nikola, Türk genç kızlara ve kadınların birçoğuna Ermeni çetelerce tecavüz edildiğini belirtiyor, bu duruma maruz kalmayan yalnızca 100-200 kadın kaldığını aktarıyor. Nikola, "Bunu söylerken mübalağa etmiyorum" diyerek Ermeni mezaliminin kan donduran boyutunu gözler önüne seriyor.

Yine, 8-9 yaşlarında Ermeniler tarafından esir alınarak Erivan'a kaçırılan Ali Ayrım tanık olduğu vahşeti, "Köme köme, yığın yığın ölülerle dolmuş Müslüman köyleri, yerle bir olmuş, sokaklar pıhtılaşmış, katran rengini almış kanla örtülmüş, badanalı evlerin duvarlarına, müslüman kadın ve kızlarının her duygu sahibi yaratığa acı, utanç veren çirkin, çırılçıplak resimlerini çizmiş, öldürdükleri insanların erkek ve dişi organlarını iplere dizerek kolyeler halinde ağaçlara, kapılara asmışlardı" sözleri ile anlatıyor.

Dönemin bir başka tanıklarından Rus Kurmay General J. Mayeski'nin yazdığı, "Türk vahşetine hiçbir yerde tesadüf edilemez(rast gelinemez). Türk vahşeti bir hakikat olmayıp, bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir" ifadeleri de soykırımın Türklerin üzerine atılan bir iftira olduğunu kanıtlıyor.

İşte o sözde soykırım iftirasını çürüten ve Ermeni mezalimini gözler önüne seren dönemin dikkat çeken belgeleri...

Kazım Karabekir'in, 'Ermenilerin Yaptığı Soykırım' isimli kitabında Rus Bölük Komutanı Nikola Ermeni mezalimini şöyle anlatıyor:

Erzurum'da Rusların muhalefet ve olabildiğince dikkatine rağmen malum yerde mühim yağma ve kıtal yapıldı. Gözler önünde fena iğrençlikler ve kötülükler gerçekleştirildi.

Tecavüz edilmedik bir-iki yüz kız ancak kaldı desem abartmamış olurum.

Ez-cümle, şu vakayı asla unutamam:

Ermeniler Erzurum'un güneyinde bir mahallede bir eve giriyor, genç bir anneyi bir direğe, babayı da diğer direğe bağlıyorlar. Bunların bir yaşında olan çocuğunu, evin ortasına çaktıkları kazığa geçiriyorlar.

"Çocuğun cenazesini ben bizzat gördüm. Çocuğun annesi delirmişti, Erzurum'da serseriyâne geziyordu. Kocası, bu halinden dolayı kadını evine almak istemiyordu; fakat, hükümet mecbur tuttu.

Çok daha beter ve kan donduran olaylara tanık olduğunu ifade eden Rus Bölük Kumandanı Nikola'nın şu ifadeleri de oldukça dikkat çekici:

"Ermenilerin bu harekâtı eseri kin olmaktan ziyade karakter yapısıdır. Rus ordusunda ne kadar yolsuzluk olduysa hemen hepsini Ermeniler yapmışlardır. Bir kavga, bir hırsızlık, bir öldürme, bir fuhuş vukubulsa, saldırgan taraf kesinlikle Ermeni'dir. Ruslar da bu fikirdedir. Herhangi bir Rus'a, hatta Kazak'a, Türk ile Ermeni mukayese ettirilse, Türk'ü on kere daha mülayim, medeni ve saygı duymaya değer bulur.

Ermenilere esir düşen Ali Ayrım da dehşete düşüren manzaraları anlatıyor

8-9 yaşlarında iken düşman saldırısına uğrayıp sağ kalanlarla birlikte kaçarken Ermenilerce esir alınarak Erivan'a götürülen, özellikle Kazım Karabekir'in Doğu'da açtığı okullarda okuyan Ali Ayrım, bizzat şahit olduğu Ermeni vahşetlerini şöylece anlatmaktadır:

"Kurşunluyor, hançerliyor, yağmalıyor"

Çarlık çöktükten sonra ortaya çıkan az süreli, geçici olan bu yönetimlerin birisini de, Taşnakyan komitecilerinin önderliği ve zoru ile Erivan'daki Ermeniler kurmuş (...) Ermeni birliklerini Rusların çekilirken bıraktıkları silahlarla donatmış, Türklere karşı gösteri yapıyor, caka satıyor, bu kez de Araş nehri ötesinde Ermenistan içinde bulunan yüzlerce Azerî Türk ve Müslüman köylerini bastırıyor; yağmalatıyor, insanlarını kurşunlatıyor, hançerletiyor, başlarını baltalarla kestiriyor, güçlerini göstermek için kanlı baltalarını kanlı kütükler üstüne saplatıyorlardı...

"Öldürdükleri Müslüman ve Türklerin sayısı ile övünüyorlardı"

Köme köme, yığın yığın ölülerle dolmuş Müslüman köyleri, yerle bir olmuş, sokaklar pıhtılaşmış, katran rengini almış kanla örtülmüş, badanalı evlerin duvarlarına, Müslüman kadın ve kızlarının her duygu sahibi yaratığa acı, utanç veren çirkin, çırılçıplak resimlerini çizmiş, öldürdükleri insanların erkek ve dişi organlarını iplere dizerek kolyeler halinde ağaçlara, kapılara asmışlardı...

İçleri gibi kömür karası giysiler giymiş, göğüsleri sıra sıra fişeklerle sarılı, bellerinde tabanca, hançer, bıçak, bombaları asılı, omuzlarında tüfek, ellerinde sapları kan rengine boyanmış baltaları ile saldıran gözü dönmüş komutacılar, hiç boş durmuyor, her gün yeni bir canavarlık yapıyor; elleri böğürlerinde, öldürdükleri Türk, müslüman sayısının çokluğu ile övünüyor, şişiniyor, tüyleri kabarmış kara hindiler gibi kanat açıyor, koltuk kabartıyor, 'Hurra! Hurra!' diye cûşa(gaza) gelerek homurdar gibi bir sesle; 'Anadolu! Anadolu! Anadolu da Anadolu!' diye sayıklıyor, dayılarına dayanarak, ellerini çabuk tutmak, Doğu Anadolu'yu, Sivas'ı, Erzurum'u, Van'ı, Muş'u, Ağrı'yı, Bitlis'i tümü ile yutmak istiyorlardı...

Rus kurmay generali J. Mayeski'nin yazdığı bir başka belgede yine sözde soykırımın nasıl bir iftira olduğu gözler önüne seriliyor.

Rus kurmay generali J. Mayeski'nin yazdığı belge Truva Yayınları'nın, Kazım Karabekir'in bıraktığı belgelerden oluşan 'Ermenilerin Yaptığı Soykırım' isimli kitabında şu şekilde yer alıyor:

Türk vahşetine hiçbir yerde tesadüf edilemez(rast gelinemez). Türk vahşeti bir hakikat olmayıp, bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir.

Çünkü, çoğu kez göz önünde gerçekleşen olaylara dair Avrupa basınındaki, bizzat gözlem edenler imzasıyla yazılan satırları okuyunca insanın gözüne inanamayacağı geliyor.

Hakikat gözüyle bakıp da hakikati olduğu gibi söylemek icap ederse, Doğu'da vahşeti Müslümanlar değil Doğu Hıristiyanlarının yaptığını itiraf etmek gerekir. Her türlü fenalığı Doğu'daki Hıristiyanlar gerçekleştirmiş, sonra da koruma altında olmayan Müslümanların başına yüklemişlerdir.

"Türklerden namus ve doğruluk görürler"

Bir Türk'le bir Ermeni bir iş görecek olsa, Doğu Hıristiyanlarının göz içinden fikir anlamak derecesinde yaltaklanmalarına karşılık, bu Türklerden namus ve doğruluk görür. Eğer bir Türk'ten bir iş sözü alacak olursa, emin olmalıdır ki, bu söz en kuvvetli noterlerin tasdikini içeren kontrattan daha sağlamdır.

Ermenilerin yaptığı katliamlar resmi Osmanlı Belgesi’nde

General Odişelidze'ye Kafkas cephesi Osmanlı orduları kumandanı tarafından yazılan malumat mektubunda Ermeni katliamlarından bazıları isim isim şöyle bildiriliyor.

"1. Anaslin Zazalar karyesi ahalisinden olup Erzincan'da ikâmet eden Kara Mehmed'in oğlu ile dört refiki(arkadaşı) mâh-ı hâl evâilinde Haşhaş değirmeninde Ermeniler tarafından parçalanmışlardır;

"2. Erzincan'da Demirciler civarında Kürt Mehmed Ağa'ya Ermeniler taarruz etmişler ve aynı mahallede ikâ¬met eden bir İslâm kadınını cebren(zorla) alıp götürmüşlerdir;

"3. Mukaddimâ Erzincan'da belediye katibi bulunan Mehmed Efendi'yi Ermeniler esir alarak bir semt-i meçhule(bilinmeyen bir yere) götürdükleri gibi, vâlidesiyle zevcesini ve dört yaşındaki çocuğunu parçalamışlardır;

"4. Ermeniler, Ardoslu Gülbahar oğlu Veysi'nin zevcesini cebren almak istemişler ve muhalefeti üzerine Veysi'yi katleylemişlerdir;

"5. Ermeniler, Mezraa karyesinde Şaşo'nun Hüseyin oğlu Dursun'u yine kendi hanesinde katletmişlerdir;

"6. Paçiçli Mahmud oğlu İsmail Ermeniler tarafın¬dan öldürülmüştür;

"1. 12 Kânun-ı Sâni (l)334'te Ermeniler Geleraş karyesini basarak, onyedi müslümanın kollarını bağladıktan sonra kurşuna dizmişlerdir;

"8. 7 Kânun-ı Sâni (13)34'te, Rus elbise-i askeriyyesini lâbis(rus elbisesi giyen) Ermenilerin Karadeniz sahilinde, Ful kasaba¬sında elliye yakın kadın ve erkeği Trabzon cihetine götürdükleri ve bunlardan, Şarlıpazarı'nın dört kilometre cenûb-ı şarkîsindeki Şah Melek karyeli Çakıroğulları'ndan Hüseyin Çavuş'un cenazesi(nin) bilahare Ful deresinde bulunduğu anlaşılmıştır;

"10. Karslı Rum milletine mensup bir zabit(asker) birkaç Ermeni ve Rum askerlerini de teşvik ederek, Ful kasabası camiinin minaresine çıkmış ve attıkları silahların mermileri kasabada dolaşan dört Müslüman’a tesadüfle vefatlarını mucip(tesadüfen ölmelerine neden) olmuştur;

"11. Torul'un Erikler karyesinden olup Görele'de mutavattın bulunan Cenbelioğulları'ndan Vasil ve Kasti, Rum ve Ermeni askerleriyle civar kurâdaki ahali-i İslâ- miyye'yi katliama başlamışlar ve bu kıtâle Ful kasabasındaki Rus askerleri de maatteessüf(istemeden) kısmen iştirak(etmiş) ve bu vekâyi' esnasında kadınlara alenen icrayı şenâat(çirkin eylemlerde bulunmuşlardır) eylemişlerdir;

"12. Bir aydan beri Rus asker üniforması altında Rum ve Ermeni çeteleri Şarlıpazarı'nın garbında Nefs-i Şarlı, Akkilise, Eynesil karyeleri ahali-i İslâmiyye'sini kati, emval ve eşyalarını yağma ve namuslarına tecavüz etmişlerdir;

"13. 5 Kânun-i Sâni(ocak) (1)334 tarihinde Çavuşlu'nun yedibuçuk kilometre cenûbundaki Kırıklar karyesini ve Görele şarkında, Filizoğlu ile Gögeli arasında bulunup Aralıkos tesmiye edilen İslâm köyünü Ermeni ve Rumlardan mürekkep çeteler basarak yağma etmişlerdir;

"14. Elli kişilik bir Ermeni çetesinin Ardese'yi basa¬rak kasabayı yağma ve çarşıyı ihrak eyledikleri istihbar(haberi gelmiştir) edilmiştir.

"9. Şarlıpazarı'nın yedi kilometre cenubundaki(güneyindeki) Kızı¬lağaç köyünden iki İslâm'ın, Ermeniler tarafından elleri ve kolları bağlanmış ve sonrasında süngülenmiş oldukları halde cesetleri bulunmuştur;

Kaynak: Sabah