Yaşanan sıkıntılar sağlık sistemi için risk içeriyor!
Sağlık-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Ekrem Özdemir, sağlıkta yaşanan sorun ve sıkıntıların devam etmesinin sağlık sisteminin geleceği adına önemli riskler içerdiğini vurguladı.
Sağlık-Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Ekrem Özdemir, yazılı bir basın açıklaması yaparak hem 14 Mart tıp bayramını kutladı hem de sağlıkta yaşanan sorun ve çözüm önerilerini paylaştı.
Özdemir, “Sağlık çalışanları; aşırı iş yükü, ücret adaletsizliği, düzensiz ve uzun çalışma süreleri, malpraktis ve şiddet gibi sorunlarla uzunca bir zamandan beri mücadele ediyor. Bunun yanında, pandemi ile iş yükü kat be kat artan sağlık çalışanları, insanımıza şifa dağıtmak için insanüstü bir gayretle çalıştı ve halen de bu şekilde çalışmaktadır. Şunu net bir şekilde ifade edebiliriz ki salgın bizlere ülkemizde kısıtlı insan gücü ile yüksek düzeyde sağlık hizmeti sunulduğunu gösterdi. Elbette bu sağlık çalışanlarının üstün fedakarlığıyla oldu. Ancak gelinen son noktada, bunun bu şekilde sürdürülebilir olmadığı açıkça ortada. Bugün kamuda görevli başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları tek tek istifa etmekte, sağlık hizmetlerinin sunumunda önemli sıkıntılar yaşanmaktadır. Sorunların ve sıkıntıların devam etmesi Türkiye “sağlık sisteminin” geleceği adına önemli riskler içermektedir. Sağlık çalışanlarının sorunlarının temelinde istihdam yetersizliğinin önemli rol oynadığı ise bilinen bir gerçektir. Bu sorun, ücret yetersizliği ve adaletsizliği ile desteklendiğinde ise içinden çıkılmaz bir hale dönüşmektedir. Buna karşın başta hekimler olmak üzere sağlık emekçileri çareyi özel sektöre veya yurt dışına gitmekte bulmaktadır” dedi.
Özdemir açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ülkemizdeki sağlık hizmetindeki istihdam yetersizliğini daha iyi anlatabilmek adına; hekime müracaat sayısı hemen hemen ülkemizle aynı olan Almanya ile bir kıyaslama yapmak istiyorum.
Almanya’nın Türkiye’ye göre hemşire ve ebe sayısı yaklaşık 4.4, hekim sayısı ise yaklaşık 2.2 kat daha fazladır. Bu demektir ki, Türkiye’de hemşire ve ebeler 4.4, hekimler ise 2.2 kat daha fazla çalışmaktadırlar. Benzer durum diğer sağlık personeli için de geçerlidir. Ayrıca, ülkemiz hemşire ve ebe sayısı bakımdan AB ve OECD ülkeleri arasında son sırada yer almaktadır.
Bu veriler Türkiye’nin mevcut sağlık personeli kapasitesinin uluslararası standartların oldukça altında olduğunu net bir şekilde göstermektedir. Unutulmamalıdır ki sağlıkta istihdam yetersizliğinin getirdiği problemler beraberinde sağlık hizmet sunumunu da olumsuz etkilemektedir. Bu noktada, nitelikli sağlık hizmetinin sürdürülmesi için istihdamın artırılmasına yönelik politikaların bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca son iki yılda 62 bin sağlık çalışanı istihdamı gerçekleştirilmiş olmasına rağmen bazı branşlarda sağlık çalışanı sayısının yaklaşık 5600 kişi azaldığı görülüyor. Zamanı gelen emekli oluyor fırsatını bulan başka kuruma geçiyor. Bunun en önemli nedeni çalışma sürelerinin uzunluğu ve iş yoğunluğudur.
Her fırsatta ve her platformda dile getirdiğimiz düzenli aralıklarla her yıl 60-70 bin sağlık çalışanı istihdamı yapılması gerekliliğini buradan bir kez daha yineliyoruz.
Hekimler, doğası gereği sağlık hizmetlerinin omurgasını teşkil etmektedir. Her branştaki çalışanlar gibi hekimlerin de birtakım sorunları bulunmaktadır. Kamuda hastanelerindeki istifalar ile bu sorunlar bir defa daha gündeme gelmiş olsa da sorunların temeli birkaç yılla sınırlı değildir.
Sorunlar tıpkı diğer sağlık emekçilerinde olduğu gibi aşırı iş yükü, düzensiz ve uzun çalışma süreleri, ücret adaletsizliği, malpraktis ve şiddet gibi sorunlardan oluşmaktadır.
Yapmış olduğumuz çalıştaylar, saha incelemeleri ve anketlerle bu durum çok net bir şekilde ortaya konmuştur.
Bu sorunlar karşısında bir arayış içine giren hekimler çareyi büyük ölçüde özel hastanelere geçişte bulmaktadır. Elbette yurt dışına gidenler de olmaktadır.
Ancak hekimlerin bu tercihini “kaçış” olarak değerlendirmek doğru değildir. Bu durum tamamen daha iyi şartlarda ve daha güvenli ortamda çalışma isteğinin bir sonucudur.
Durumun bu noktaya geleceğini aylar, hatta yıllar öncesinden ifade ettik. Ne yazık ki sorunların üzerine kararlılıkla gidilmedi.
Gelinen noktada ise Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın ve Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’ın ‘Sağlık Çalışanlarının Hukuken Korunması Sempozyumu’nda şiddet ve malpraktise bağlı tazminat sorununun giderilmesine dair yapmış oldukları açıklamaları anlamlı ve yerinde buluyoruz.
Sözde kalmayıp icraata dönüşmesi süreci dikkatle takip edeceğiz.
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın bir haber ajansına yapmış olduğu açıklamada kendisi dahil dört bakanın görevlendirildiğini ve tüm sağlık çalışanlarının haklarının teslim edileceği bir 14 Mart tıp bayramı kutlanacağına dair sözlerinin yerde kalmamasını temenni ediyoruz.
Ülkemizdeki sağlıkta yetişmiş insan gücünü kaybetmemek ve nitelikli sağlık hizmetinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına “Bulma ve Tutma Stratejisi” geliştirilmesini önermekteyiz.
Bu stratejimizin detaylarını raporumuzda görebilirsiniz. Salgın süreci, sağlık hizmetlerinin önemini hepimize bir defa daha göstermiştir. O nedenle, bu süreçten de dersler çıkararak sağlık sisteminin yükünü kaldıracak daha çok sağlık personelin istihdam edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Elbette tek başına istihdam yeterli değildir. Başta hekimler olmak üzere tüm çalışanların özellikle ücret noktasında bir sorunu olmamalıdır.
Raporumuzda önce çıkan bazı çözüm önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Türkiye’nin nüfus durumu ve hizmet potansiyeli dikkate alınarak sağlıkta insan gücü istihdamı artırılmalıdır.
- Sağlık emekçilerinin motivasyonlarının ve iş doyumlarının arttırılması ve istifa sayılarının azaltılması adına ekonomik özlük hakları ve sosyal hakları özel sektör ile rekabet edecek şekilde güçlendirilmelidir. Çalışanların artan iş yüklerinin azaltılması amacıyla mevcut işleyiş kapsamlı bir şekilde ele alınarak gerekli müdahaleler yapılmalıdır
- Hekim işgücünden verimli şekilde istifade edilebilmesi için makul ve kabul edilebilir ücret düzeyinin sağlanmasına ilişkin gerekli düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
- Sabit ek ödemeler 2,5 kat arttırılmalı, merkezi bütçeden ödenerek hastane bütçesinden ödemeye son verilmelidir.
- Halen Sağlık Bakanlığı sağlık tesislerinde uygulanan performans sisteminin rehabilite edilmesi ve yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
- Hekimlerin ve de diğer sağlık çalışanlarının maruz kaldığı mobbing olgusunun azaltılması için gerekli çözümler üretilmelidir. SABİM ve CİMER‟e ait şikayetlerin Mobbing amaçlı kullanılmasının önüne geçecek tedbirler alınmalı, yapılan şikayetler ön elemeden geçirilmeden ya da doğruluğu kesinleşmeden doğrudan sağlık çalışanlarına soruşturma açılarak işleme alınmamalıdır.
- Malpraktis davalarının getirdiği tazminat ödemelerine karşı tüm sağlık çalışanları tam koruma altına alınmalıdır.
- Kamuda çalışan hekimlerin mesai saatlerindeki hizmetlerinde etkililiği sağlamak kaydıyla, mesai dışı çalışmaları ile ilgili kısıtlamaların azaltılması veya kaldırılması düşünülmelidir.
- Sağlık hizmetine başvurudaki aşırılıklar kontrol altına alınmalı ve hekim hemşire gibi sağlık çalışanlarından insanüstü bir performans beklemek yerine verimliliğin esas alındığı çalışma standartları belirlenmelidir.
- İstihdam probleminin önüne geçebilmek adına tıp fakültelerinin kontenjanları arttırılmalıdır.
- Hemşire ve ebe eksikliğini gidermek adına bu alanda daha çok istihdam sağlanmalıdır.
- Tıbbi sekreterden uzman hekime kadar bütün sağlık meslek profesyonellerinin dengeli bir şekilde istihdamı sağlanmalı, gelişmiş ülkelerdeki sayılarla kıyaslanarak kısa, orta ve uzun vadeli bir istihdam politikası geliştirilmelidir.
- Konuya ilişkin yasal düzenlemeler gözden geçirilerek şiddet uygulayanlara daha etkin ve caydırıcı cezalar verilmelidir.
- Şiddet olaylarının sağlık kurumlarında izlenmesi, değerlendirilmesi, vakaya özgü çözüm önerileri getirilmesine yönelik olarak meslek profesyonelleri istihdamı (sosyolog, sosyal çalışmacı, psikolog vb.)