İNSAN ALDATILMAK İSTER Mİ?

Ayşem KALYONCU

Sürekli ve şiddetli bir aldatılma korkusu içinde olan kimilerinin içinde biraz olsun aldatılmak isteği olabilir mi? Belki de bu gerçeğin farkında değiller.

Olaya şu gözle bakın; Aldatılmış olmak kişiyi tüm sorgulamalardan ve aslında içinde mutlu olamadığı ilişkiden, özellikle de bu ilişkiyi batırmış olmanın sorumluluğundan bir çırpıda kurtarır.

Hooop aldattın beni işte! Artık mağrur bir mağdur olarak yerden göğe kadar haklı duruma geçtiniz.

Hem kendi hem de başkalarının gözünde yüzde yüz haklı ve masumsunuz.

 Bir dönem bu çıkmazın içinden çıkamadığımı itiraf etmeliyim.

“Sen aldatılmak istiyorsun” demiş bir arkadaşıma psikiyatrı.

 Bu psikiyatrlar da amma enteresanlar, hep tuhaf şeyler iddia ederler.

“Hiç aklı başında bir insan aldatılmak ister mi? Nasıl bir yorum sizin ki?“ şeklinde oldukça terslenmiş .

“Aldatılıp da üzülmekten ne kazancım olabilir ki?" diye sormuş.

NEDEN HUZURSUZSUN?

Aslına bakarsanız nasıl biri olduğumuzu sorgular ,başkalarının gözünde nasıl bir olarak gözüktüğümüze sık sık kafa yorarız. Doğal olarak da kendimizi başkaları ile kıyaslarız. Uzmanlar tarafından da kendimizi başkaları kıyaslamamız gerektiği ise bize önemle  tembihlenir. Oysa nasıl biri olduğunu anlamaya çalışan birinin, kendini başkaları ile kıyaslamaktan başka şansı yoktur.

Çünkü hayatla doğrudan ilintili olduğundan dışlanmak korkusu insanın en ağır korkularında biridir. Toplumun ,arzu ettiği kadar iyi olmadığını fark eden bir  insan, kendinden memnun olmaz .Kendinden memnun olmayan insan da huzursuz olur ve çareler arar.

En kolay çare başkalarının da iyi olmadığını düşünmek olur. İnsanlar bambaşka nedenlerin yanı sıra sırf bu yüzden dedikodu yaparlar. Başkalarının hatalarını, yanlışlarını söylerken aslında kendimizin öyle olmadığını ima etmiş oluruz.

Kadın ve erkek ilişkilerinde takdir gören ve onaylanan “ tek eşli , uzun süreli ve sadık “ bir ilişki şeklidir.

Toplumsal düzende en uyumlu tutum bu olduğundan diğer istikrarsızlıklara ve çatışmalara hoş gözle bakılmaz. Sürekli eş değiştiren ,kısa süreli ilişkiler kuran kişi diğerlerinin ilişkileri adına tehdit oluşturacağından “ kötü “ biri olarak algılanır.

YA TERK EDERSE?

Oysa bir çok insan sevebilmek, aşık olabilmek ve uzun süreli yakın ilişkiler kurabilmek konusunda önemli zorluklara sahiptir. Kendine güveni olmayan ve kendini yeterince değerli hissetmeyen kişiler, nasılsa çok sevilmeyeceklerini, terk edileceklerini düşündüklerinden kendilerini aşkın kollarına bırakmazlar. Hep temkinli davranmak zorunda kalırlar. Sürekli şüphe içindedirler. Beğeni ve hayranlık ihtiyacı çok fazla olan biri de başkasına hayranlık duymak ve aşık olmakta zorlanır. Sürekli karşısındakini değersizleştirerek o hayranlığı kendi elleriyle yok eder ve güç bela elde ettiği aşkı törpüleyerek öldürür.

Başkalarını kullanmak, suistimal etmek, aldatmak gibi arzuları olan kişilerde ilişki uzadıkça bu isteklerini bastırıp başkalarına yansıttıkları için kimseye tam olarak güvenemezler. İlişkiyi batırmak için ellerinden geleni yaparlar.

Ve işte ilaç geliyor…

Kişi kendisinde ne sorun olursa olsun aldatıldığı an ilişkinin yürümemesi adına kendi üzerine düşen sorumluluktan kurtulmuş olur mu? Tabi ki ... Yani  bu tipler içten içten aldatılmayı bekler, hatta karşısında ki insanı başka tarafa itmek için elinden geleni yapar. Aldatan linç edilir, aldatılan ise aklanır.

Karmaşık gelse de aslında son derece mantıklı bir çözüm yolu.

Neden  mi?

Sütten çıkmış ak kaşık gibi bir ilişkiyi sonlandırıp yürüyüp gidebilmek için. Sizlere bu teşhisi açıklamaya çalışırken  anladım ki ; Psikiyatr meğerse ne kadar doğru bir gözlemde bulunmuş.