KELEBEK ETKİSİ VE TÜRKİYE
Gündem yine çok yoğun.. Hem ekonomik, hem de siyasal alanda...
Bir şeyler de yoluna girse bu ülkede yaşamak biraz daha kolaylaşsa diyorum fakat gün geçtikçe her olumsuzluk birbirine daha çok yaklaşıyor ve tahrip gücü eskisinden daha kuvvetli oluyor.
Amerikan seçimlerini Trump ve Biden ikileminde izler ve sonucunu merak ederken, doların tüm dünyada değer kaybetmesi fakat bizim ekonomimizin dolar talebi...
Batı Karadeniz’de çıkarabileceğimizi düşündüğümüz doğal gaz ile sevinip, "yaşasın artık kefeni yırttık" nidaları ile havalara uçtuktan sonra Akdeniz’de tarihten kalma bir sahne ile Türk-Yunan-Fransa krizi yaşamamız…
Tam "bitti, anlaşıyorlar" derken patlak veren Azerbaycan-Ermenistan çatışması…
Yahu bize okulda jeopolitik öneminden bahsetmişlerdi ülkenin.. Neden biz bu önem konusunun karlı bir avantaj hususu aşamasına geçemiyoruz…
Merkez Bankası, sonunda faiz oranlarını arttırarak bir nebze TL’yi değerli kılarız amacı da pek işe yaramamış olacak ki; Maliye Bakanı Albayrak yeni bir ekonomik plan açıkladı bugün…
Tüm bunları seyretmek ve biraz kafa yormak ortalama bir Türk vatandaşının görevi…
Neden mi?
Çünkü 'yarın’ı yani geleceği, orta sınıf bir Avrupa vatandaşı gibi değil de ondan. Tasarrufunu, harcamasını, tuttuğu partisinin durumunu, çocuğunun eğitimini, arabasını-evini, emekliliğini düşünmek zorundadır benim insanım…
Haaa tabi bir de kafasını işine son derece takıntılı halde yormak zorunda çünkü o da belirsizlik kara deliğinden pandemi sürecinin katkısı ile nasibini almış durumda.
Geçmiş zamanlarda orta sınıf bir Alman vatandaşı ile sohbet etmiştim. Adama ne sorsam bilmiyorum veya kısa cümleli cevaplarıyla beni şok etmişti.
Şimdi şimdi düşünüyorum ki; bizler gerçekten aşırı politize edilmiş insanlarız… Kendi işimizle gücümüzle uğraşmak dışında her şeyle biraz biraz uğraşmaktan tam olarak kendimizi de ülkeyi de geliştiremiyoruz.
Oysa ne kadar az endişe ve kaygı uyandıran bir cevaptır, bilmiyorum kelimesi…
“Bilmemek de bir erdemdir, mutluluğun anahtarıdır”.
Nietsche