28’DEN 1 ÇIKINCA…
Soru basit, ancak bizim Kayserilinin mantığı ile yaklaşınca cevap çatallaşıyor. Hani
Kayseriliye sormuşlar: “2 kere 2 kaç eder?”
O cevap vermek yerine, karşı soru yöneltmiş: “Alırken mi? Satarken mi?”
Avrupa Birliği büyürken, üyelerine yenilerini eklerken matematik gibiydi. Şimdi üye
kaybederken bildik matematiğin işlemeyeceğini iddia edebiliriz.
AB’nin 27 üyesi vardı. 2013 yılında Hırvatistan eklenince üye sayısı 28 oldu. Peki 1
Şubat 2020 itibariyle İngiltere ayrılınca kaç üyesi kaldı? Herhalde 27 değil. 27’den daha
küçük bir sayı! Bu işlemin sonucunun tam ne çıkacağı önümüzdeki yıllarda belli olacak.
Bu hesabı böyle yaptıran AB düşmanlığı değil. Hayatın mantığı, eşyanın tabiatı böyle.
47 yıllık üye olmasına karşılık İngiltere’nin AB ile ilişkisi zaten hep mesafeli idi. Eski
ihtişamlı günlerin gururu İngilizlerin yakasını hiç bırakmadı, her aşamada önlerine
bariyerler çıkardı. Hep ayak sürümelerine sebep oldu. En önemlisi ‘AB içinde, ancak
euro bölgesi dışında’ olma tercihi ile İngiltere kendisini hep farklı hissettirdi. AB’nin
kendi savunma gücünü oluşturma girişimlerini her zaman yavaşlattı.
A8 ülkeleri olarak bilinen Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Estonya, Polonya, Letonya
Slovakya ve Slovenya’nın AB’ye üye olması, İngiliz muhafazakarlarını daha da
endişelendirdi. Mülteciler sorununa dair karanlık öngörüler hassasiyetleri daha da
yükseğe taşıdı ve buna bir de 2008’de yaşanan kriz eklendi.
İngiliz kamuoyu AB’ye itiraz etme yolunda epey ilerlemişti. 2016'da yapılan
referandumda, seçmenlerin yüzde 52'si AB'den ayrılmayı seçti. Müzakereler 2 yıl sürdü.
2018 sonunda Brexit anlaşmasına varıldı. Ancak anlaşma bir türlü parlamento
onayından geçirilemedi. 3 kez ertelendi. Ve Boris Johnson, Aralık 2019’daki erken
seçimde tek başına iktidara gelince anlaşma yasalaştı ve kopuş resmen başladı.
31 Ocak gecesi İngilizler için özeldi. Bir yanda, ellerinde İngiltere bayrakları Brexit
yanlıları vardı. "Ayrılık Ayrılık Demektir" sloganları atıyorlardı. Diğer yandaki Brexit
karşıtlarının ellerinde yaktıkları meşaleler vardı ve “Karanlığa Karşı Işık Yak" sloganları
ile karşılık veriyorlardı.
Ve gece yarısı İngiltere AB’den ayrıldı. Başbakan “yeni bir çağın şafağı” dedi. Sadece
İngiltere’yi kast etmediği açıktı.
Bu ayrılık İngiltere için olduğu kadar AB açısından da kritik bir eşik. En azından şimdilik
bu kabul üzerinden analiz edilmek durumunda. Çünkü İngiltere’nin 3,5 yıl süren
‘ayrılacak-ayrılıyor-ayrıldı’ süreci boyunca ‘bir ülkenin ayrılması’ konuşuldu. Ayrılabilir
mi? Bunun maliyetine katlanabilir mi? soruları soruldu. ‘Son dakikada yine AB şemsiyesi
altında kalmak ağır basar’ umuduyla beklendi. Hele sürecin zorluğu, ardı ardına İngiliz
başbakanlarını yemeye devam etmesi, hep ‘mutlu son’ yorumlarını getirdi. Ancak
olmadı.
Bu ayrılık bildiğimiz bir dönemin sonu, sürprizlere açık bir yeni dönemin başlangıcı
anlamına geliyor.
Bu ayrılık ‘büyüyen, genişleyen, güçlenen Avrupa’ fikrinin bir süre için dondurulması,
neşeli bir tırmanışın durması demek. ‘Birleşik Avrupa’ fikrinin üzerine bir büyük soru
işaretinin gölgesinin düşmesi, bir ‘sorgulama molası’ demek. Kırmızı halıdaki yürüyüşün
tökezlemesi, fiyakanın bozulması demek.
Bu ayrılıkla sorular çoğalacak. “İçimizdeki içe kapanmacılarla ne yapacağız?”, Yükselen
ırkçı ve yabancı düşmanı dalga ile nasıl mücadele edeceğiz?”, “Dışardan bu kadar tehdit
gelirken, iç tartışmalarla nasıl baş edeceğiz?” soruları hep gündemde kalacak.
Ve küçük küçük soruların bir araya gelip bir büyük soru oluşturması ihtimalinden de
korkulacak: “Yoksa biz olmayacak bir hayalin peşinden mi gidiyoruz?”
İngiliz Merkez Bankası, 50 penilik madeni para basarak piyasaya sürdü. Para aynı
zamanda üzerindeki 31 Ocak 2020 tarihi ile ayrılık gününün anısını taşıyor. Ve üzerine
bir de "Bütün milletlerle barış, refah ve dostluk" ifadesi yer alıyor.
Avrupa’nın yeni yolunu işaret ediyor olabilir bu söz. Bir bakış açısıyla tercümesini
yaparsak: “Herkese kendi zamanı, herkese kendi refahı ve herkes kendi evinde.”
Bu yol nereye çıkar? AB ile birlikte dünya nereye gidiyor? Zaman içinde göreceğiz.