ABD-İRAN GERİLİM DİZİSİ
Gerilim hattının bir ucunda ABD, diğer ucunda İran var.
ABD, tartışılacak çok yanı olsa da müttefikimiz. İran, Kasr-ı Şirin’den bu yana sınırımızın değişmediği, sıcak sorun yaşamadığımız komşumuz.
ABD ‘dolar’ıyla, Hollywood’uyla, silah sanayii ile dünyanın güçlüsü. İran, kadim kökleri, zengin petrol rezervleri ve ayakta kalma tecrübesine sahip dayanıklı rejimi ile bölgenin güçlü devleti.
ABD ile İran arasındaki sürekli aktif gerilim hattının bir alt sınırı var. Gerilim onun altına hiç inmiyor. Bir de üst sınırı var. Zaman zaman onu deldiği, daha yükseğe çıktığı da oluyor.
Bugünlerde gerilim kendi yükseklik rekorunu kırdığı zirvelerde seyrediyor. Bütün haberler ‘savaş ha çıktı, ha çıkacak’ hissini inşa ediyor. Dünyayı kapsama alanı içine alan bu gerilimden en çok etkilenen ülkelerden biri de Türkiye.
Savaş teorilerinin o kadar farklı versiyonu var ki; aradan birileri çıkıp pekala “ABD, aslında Türkiye ile İran’ı savaştırmak istiyor.” da diyebiliyorlar. Herkesten farklı bir şey söyleyip ‘ilginç’ olmaya çalışan çok bilmişlerin bu iddiaları, bir an için bile olsa bizi ürpertmiyor değil.
Bundan 10 gün önce, Trump’ın kongreyi bilgilendirmeden verdiği kararla ABD güçleri, İran’ın kudretli komutanı Süleymani’yi öldürdü. Sert bir hamleydi. Süleymani’nin cenazesi İran halkını sokağa döktü. İran devlet olarak da bu suikasta çok sert bir tepki gösterdi. ABD’nin Irak’taki iki üssüne saldırdı. Bu arada Tahran’dan havalanan Ukrayna uçağı şaibeli bir biçimde düştü.
Gelinen noktada ABD-İran krizi, bugüne kadarkilerin çarpıp geri döndüğü tavanı delmişti. Peş peşe gelen olayları dehşet içinde izleyenler sormaya başladı: “Nereye gidiyoruz?”
Oysa yaşananların arka planlarına bakıldığında bir yere gittiğimiz yoktu.
ABD, son zamanlarda kontrolsüz hareket eden İran’a ders verip, dünyanın hala başta gelen ‘caydırıcı’ gücü olduğunu herkese göstermişti. Trump, yıl sonundaki seçime giden yolu Amerikan kamuoyunun hassasiyet kodlarına uygun biçimde döşemeye devam etmişti. Daha dün sosyal çalkantılarla anılan İran, sokakta biriken ABD’ye yönelik öfkeyi iyi yöneterek kenetlenmeyi başarmıştı. Sosyal çatlaklarını onarıp, iç çatışmalarını bilinmeyen bir tarihe ertelemişti.
İran’ın, dünya üzerinde adeta dokunulmazlığı olan ABD üslerini hedef alabilme kabiliyetinin ve cesaretinin kendisinde olduğunu gösterdiği hamlenin de danışıklı olduğu anlaşıldı. Vurma hazırlıkları sızacak biçimde yapılmış, hatta Irak yetkilileri haberdar edilerek onların üzerinden Amerikalılar'a mesaj gönderilmişti. Askerlerin boşalttığı üssün sadece bir kısım teçhizatı tahrip edilmişti. ABD ise koşul öne sürmeksizin görüşmeye ve barışa hazır olduğunu söyledi!
İran’ın Ukrayna uçağını da ‘yerden havaya vurabilme kabiliyetini’ göstermek üzere vurduğu ortaya çıktı. İran önce olayla ilgisi olmadığını açıkladı. Daha sonra ‘hassas askeri bölgenin üzerinden’ geçerken, yüksekliğine ve duruş şekline bakılarak ‘düşman unsur’ kabul edildiğini ve ABD maceracılığından kaynaklı insan hatası ile düşürüldüğünü kabul etti ve özür diledi.
Açıkçası; 176 sivil, güç gösterisi oyununun, kriz tırmandırma manevrasının, dünyaya
mesaj verme gayretinin bir parçası olarak topluca ölüme gönderilmişti.
Yaşananlar şimdilik bu kadar. Artçı sarsıntılar gelebilir. Nitekim İran dün yeniden füze saldırısı gerçekleştirdi. Düşürülen uçak, bir süre daha İran’ın başını ağrıtabilir. Üstü uzun zaman için örtüldü zannedilen rejim karşıtı gösteriler kısa sürede yeniden
başlayabilir.
ABD ile İran arasındaki her krizde ortaya çıkan gerçek, bu defa biraz daha sırıttı. Anladık ki; ABD’de ve İran’da “savaştık, savaşıyoruz.” gerilim hattını besleyecek daha çok oyun var. Anladık ki; Dünya ortak sergilenen oyunu seyrederken, onlar yaşananların meyveleri topluyor ve yollarına devam ediyorlar.
Kısacası; yanı başımızda sürekli bir ‘ABD-İran savaşı çıkabilir’ senaryosu yazılıyor ve oynanıyor. İran, ‘Büyük Şeytan’ olarak gösterdiği ABD’nin kendisine yönelik hamleleri ile krizlerini atlatıyor. ABD, İran tehdidinin nasıl da canlı olduğunu göstererek, Ortadoğu’ya yerleşiyor ve körfez ülkelerine silah satmaya devam ediyor. Biz ise dünya ile birlikte bu gerilim dizisinin yayından kalkmasını boş yere bekliyoruz.