AFGANİSTAN'DA NEREYE?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanı Biden’a, NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil'deki Uluslararası Havalimanı'nın güvenliğini üstlenme teklifinde bulundu.
NATO’ya üye oluşumuz, gücümüz, tecrübemiz, Müslüman kimliğimiz ve bugüne kadar Afgan halkına verdiğimiz güvenle, dünyada bu görevi üstlenebilecek yegane ülkeyiz. Abartılı gibi gelebilir ancak doğru.
Afganistan bir kesişme noktası, bir ‘kilit taşı’ olma özelliğiyle, tarih boyunca kendi başına bırakılmamış bir ülke. Şahitlik ettiğimiz yakın geçmişi de öyle. 1979 yılının sonunda Sovyetler Birliği tarafından işgal edildi. Vietnam ABD için ne ise, Afganistan da Sovyetler için o oldu. Karışık ülke daha da karıştı. Sovyet güçleri çekilmek zorunda kaldı.
2001’deki 11 Eylül saldırılarının ardından, terörle mücadele etmek gerekçesiyle, bu defa ABD güçleri Afganistan’a girdi. Ancak onlar da tutunamadı.
20 yılın sonunda ABD, ülkenin en büyük örgütlü gücü Taliban’la uzlaşarak 1 Mayıs 2021’de çekilmeye başladı. Geri çekilmenin New York'taki ikiz kulelere uçaklarla düzenlenen saldırıların 20. yıldönümü olan 11 Eylül 2021'de tamamlanması bekleniyor. Ancak ABD, iki büyük rakip hatta düşman olarak konumlandırdığı Çin ile Rusya’nın arasındaki Afganistan’ı tamamen gözden çıkarmış değil. Emperyalist politikalarını uluslararası kurumlar aracılığıyla sürdürmek istiyor. Geçerli tabirle ‘askerinin botu yere değmeden’ Afganistan’ı kontrol etmeyi hedefliyor. En azından deneyecek. NATO zirvesinden çıkan “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik” başlıklı metin bu stratejiyi destekliyor.
Bu süreçte Kabil Havalimanı’nın çok özel bir yeri var. Çünkü Afganistan’ın denize kıyısı yok. Üstelik karayollarındaki güvenlik sorunu devam ediyor. Dış dünya ile bağlantı kurmanın tek yolu Kabil’deki havalimanı. Halen havalimanının askeri kısmının işletmesinden Türkiye sorumlu. Burası aynı zamanda askeri bir üs.
Batılı ülkeler, NATO ve ABD güçlerinin çekilmesi sonrasında, havalimanının güvenliğinin sağlanmaması durumunda, Afganistan’dan tamamen çekileceklerini açıkladılar.
Türkiye Pakistan'ı ve Macaristan'ı yanına alarak güvenliği sağlamayı planlıyor. Pakistan sayesinde Taliban’ın tavrını yumuşatmayı hesaplıyor.
Merkezi hükümet, teröristleri desteklemekle suçladığı Pakistan’ı görmek istemiyor.
Taliban ise Türkiye’yi bir parça kenarda tutsa da, hiçbir yabancı gücün ülkesinde kalmasını istemiyor. Kalacak olanları ‘işgal gücü’ sıfatıyla değerlendirecek.
Taliban en büyük düşmanından kurtulmaya olumlu baksa da, “emperyalizme karşı çatışmak” olarak belirlenen misyonunu kaybetmekten dolayı endişeli. Yani karşısında düşman olmayınca taraftar toplamakta, savaşacak asker bulmakta zorlanacak.
Uzmanlar ABD ve NATO güçlerinin ayrılmasının ardından, Eşref Gani hükümetinin 2 yıl kadar ayakta kalabileceğini tahmin ediyorlardı. Son tahminlerinde bunu 6 aya kadar geri çektiler. Yani Taliban’ın 6 ay içinde başkent Kabil’i ele geçirebileceğini öngörüyorlar.
Türkiye’nin güvenliği sağlama görevi için ABD’den ‘siyasi, mali ve lojistik’ talepleri var. Resmi bir açıklama yapılmasa da S-400 füze savunma sistemine ilişkin bazı sorunların giderilmesi için taviz istendiği söyleniyor.
Ayrıca Türkiye’nin bu rolü üstlendiği takdirde, bozulma ihtimali yüksek olan Rusya ve İran’la ilişkilerini yeni bir dengeye oturtması gerekiyor.
Afganistan’daki manzara özetle bu.
ABD, “sonsuz özgürlük” sloganıyla girdiği Afganistan’dan, “sonsuz savaşı bitirmenin zamanı geldi” diyerek çekiliyor. Geride ölümün kol gezdiği, kaos içinde bir ülke bırakarak…
Afganistan’da son üç yılda 12 bin çocuk can vermiş. Binlercesi gözünü, kolunu, bacağını kaybetmiş, sakatlanmış, yaralanmış. Sadece bu bilgi bile yeterince ürpertici.
Topraklarının yüzde 60’ında otorite boşluğu olan Afganistan ‘çok zor’ bir ülke. Her yer mayınlarla kaplı ve uyuşturucu batağı.
Halkıyla dost olsak da, Sovyetlerin tutunamadığı, ABD’nin baş edemediği ‘belalı’ bir ülke. Kore’ye asker göndermiş, şehit vermiş, karşılığında NATO’ya kabul edilmiştik. 70 yıl sonra, yeniden yeniden düşünmek durumundayız.