AJANDADAKİ ALKOL YASAĞI
Gündemimizde, yasak olup olmadığında, satılıp satılmadığında bile mutabakat sağlanamayan bir alkol yasağı tartışması var.
Tepkiler, yorumlar AK Parti’nin ilk yıllarındaki atmosferi çağrıştırıyor.
Gerçi daha öncesinde de benzer iklimde yaşatıldığımız yıllar oldu.
Ancak 1994 yerel seçimlerden ve 2002 genel seçimlerinin sonrasındaki iktidar değişiklikleri ile hatırladıklarımız daha net olsa gerek.
O yıllarda, AK Parti’nin görünenin arkasında başka bir yüzünün olduğunu, gizli bir ajanda takip edildiğini yemin billah iddia edenler vardı. O gizli ajanda adım adım uygulanacak, memleket gemisi başka bir yöne götürülecekti.
Kimse fark etmeyecek, son limana varıldığında ise iş işten geçmiş olacaktı.
Sınır çizgisi ‘Sarı Öküz’ üzerinden çiziliyor, toplumun bir bölümü özellikle diken üstünde tutulmaya çalışılıyordu.
AK Parti’nin İstanbul belediyesini kazandığı yıllarda ‘başörtülü olmadığı için belediye otobüsünden indirilen kadınların haberleri yapılıyor, gün aşırı alkol yasağı için hazırlıkların son aşamada olduğuna dair söylentiler çıkıyordu.
Kızlarla erkeklerin el ele tutuşması bile yasaklanacaktı.
Ha bugün, ha yarın!…
Başladı, başlayacak!…
Yıllarımız bu tedirginliklerle geçti.
Zaman içinde, taşıma odunlarla ‘şüphe kazanı’nın altındaki ateşi harlandırılamaz oldu. Fanatizmin payandalarıyla ayakta tutulmaya çalışılan ‘korku’ kimseyi korkutmaz hale geldi.
“Galiba öyle gizli bir ajandaları yok” demeler başladı.
Yapılanlar, yapılmayanlar ortadaydı ve AK Parti kadrolarının profili herkesi kucaklıyordu. Toplum makul olanda dengesini buldu. Eşyanın tabiatı gereği, bu yapay tedirginlik ortamı ülkeyi terk etti.
Ancak bu son olayla tam da terk etmediği anlaşıldı.
Bir kıvılcımdan yangın çıkarmaya çalışanların fırsat kolladıkları ortaya çıktı. Enerjileri yerindeydi, eski ezberleri sıcacıktı.
Bugünlerde yoğun mesai yapıyorlar. “Biz size söylemiştik!” diyorlar.
“Bakın göreceksiniz, arkası gelecek” diyorlar.
“Deniyorlar, denemekten vazgeçmiyorlar. Bizi zayıf gördükleri anda amaçlarını gerçekleştirecekler” diyorlar.
Alkolün dinen haram olması, devletin doğrudan ilgilendiği, ilgileneceği, müdahalesine gerekçe olarak göstereceği bir başlık değil. Ancak konunun sağlıkla, gençleri kötü alışkanlıklardan korumakla, alkolizmle ilgili yanları var. Ayrıca alkole bağlı asayiş olayları da devletin önünde, uğraşılması gereken bir sorun olarak duruyor.
İktidardaki partiye dönük şüpheler ısrarla alesta tutulunca, sağlık ya da gençliği koruma bir gerekçe olarak kabul görmeyebiliyor ve alkole ilişkin her düzenleme tartışmaya açılabiliyor.
AB ülkelerindeki uygulama örnek alarak yapılan bir küçük değişiklik bile ‘şeriat özlemi’ ve ‘yaşama biçimine müdahale’ olarak yorumlanabiliyor.
Aynı kişiler iktidarın elinde büyük bir güç olduğundan, bunu kontrolsüzce kullandığından şikayet ediyorlar. Bu güç 18 yıldır aynı partide. 18 yıldan sonra şimdi ne değişti?
Kararın ideolojik bir kılıfla alınmış olduğu iddiası makul görünmüyor. İnce bir strateji olarak düşünüldüğünü söylemek de mümkün değil.
Ortada olsa olsa işin nereye varacağı tahmin edilmeden yapılan bir işgüzarlık, bir iş bilmezlik olduğu söylenebilir.
AK Parti’ye içkiyi yasaklasın diye oy veren var mıdır?
İçkiyi sembolik de olsa yasaklayınca memnun olanların sayısı ne kadardır?
Ramazan ayına hürmeten kendiliğinden alkol kullanmayanlarda, bu yasağa bir tepki oluşmaz mı?
18 yıllık iktidarında alkolü yasaklama yönünde hiçbir kanuni düzenleme yapmayan iktidar, şimdi hangi fırsatı değerlendiriyor olabilir?
Bu iktidarın ‘gidici’ olduğuna dair iddiaya girenler, bunun gerekçesi olarak “bütün foyalarının ortaya döküldüğünü” anlatıyorlar.
Ancak yeri geldiğinde “gizli ajanda” söylemini yeniden tedavüle sürmekten de geri durmuyorlar.
Teravih namazlarına yasak getirilmesi üzerinden dindarlar “camileri kapattınız” diye ayağa kalksalar haksız mı sayılırlar?
Alkol satışını yasaklayarak dindarlara selam gönderdiği söylenen iktidarla, teravih namazlarını yasaklayan iktidar aynı değil mi?