BÜYÜK ÜLKE

İsmail SERT

Kuzey ülkelerinden Türkiye’ye gelenler ülkemizin hareketliliğine, gündeminin
yoğunluğuna, son dakika haberlerinin peş peşe gelmesine, şok olayların çokluğuna
hayret ederler. Biz bu tempoya alışkın olduğumuz için fark etmesek de gerçekten
öyledir. Bizden kuzey ülkelerine gidenler de tam tersini gözlemlerler. Gündemi durağan
bulurlar. ‘Bir eksik var, ama ne?’ duygusu ile yaşarlar.
Bugünlerde depremlerle sarsıldık, sarsılıyoruz. Marmara denizinde, Manisa’da, Elazığ’da
üst üste kayda değer depremler yaşandı. Elazığ’da ve Malatya’da kayıplarımız oldu.
Ölenlere Allah’tan rahmet, kalanlara başsağlığı, yaralılara şifalar diliyoruz. Acil olan
yaralar sarıldı, ancak daha yapacak çok iş var. Halen ‘Anadolu beşik gibi’ haberleri
yapılıyor. Uzmanların açıkladığına göre yer altındaki bütün faylarımız hareketli imiş.
Uzmanların dediğine itirazımız olamaz. Ancak ekleme yapabiliriz. Sadece yer altındaki
değil, yerin üstündeki faylarımız da hareketli.
Dünyada en çok mülteci barındıran ülkeyiz. Bu demektir ki; şehirlerimizde bir mülteci
nüfus baskısı yaşanıyor. Demografimiz, gelen mültecilerle harmanlanmış durumda. O
harmanın tozu, dumanı, yani zorlukları kolay geçecek gibi görünmüyor.
“Misafirlik üç gündür” sözünü üreten Anadolu’da, güneyimizdeki kaosun bir an önce
sona ermesi ve sorunun ‘katlanabilir düzeye’ inmesi bekleniyor.
Mülteci akınının öncesi de vardı. Terör sebebiyle, özellikle de boşaltılan köylerden
gelenlerle şehirlerimize yeni mahalleler eklenmişti. O hızlı artışın dengesi kurulmadan,
bu defa komşu ülkelerden yeni göç dalgaları geldi.
Sosyal hareketliliğin yanında siyasal fay hatlarımız da sakin değil. 2019 yılının
sonlarında bir yeni parti kuruldu. Bugünlerde ikinci bir yeni parti kurulma sancıları
çekiyor. Durmuş oturmuş bir toplumda, kaç yılda bir yeni parti kurulur? Ya da kurulur
mu?
Askeri alanda da sürekli bir haber, gelişme, olay var. Suriye’de bir harekat başlatılmıştı.
Sorun görüşmelerle çözülmeye doğru evrilince harekat durduruldu. Ancak Libya’da
yaşananlar sebebiyle bu defa yönümüzü oraya çevirdik. Orada da diplomasi devreye
girdi. Ancak yine durulmadık. Rusya sözünü tutmayınca Suriye sınırımızda yeniden
harekat başlama ihtimali doğdu.
Ekonomimiz de hareketli. Zengin doğal kaynaklarımız, gelişmiş sanayimiz olmadığı için
sağlam ve derinlikli bir ekonomiye sahip değiliz. Sürekli yeni çözüm paketleri
yayınlanıyor, yeni pazarlar aranıyor.
Bunlar büyük konular ve zor sorunlar. Sadece biri bile bir ülke için handikap iken biz
hepsiyle birden mücadele etmeye çalışıyoruz.
Bu büyük sorunların eteklerinde başka başlıklarımız da yok değil. Hatta nereye dönsek
orada bir sıkıntı var. Her gün birine dair bir gelişmeyle uyanıyoruz.
Örnekler o kadar çok ki. Gündemimizde EYT var nice zamandır. Yani emeklilikte yaşa
takılanlar. Bakanın açıklamasına göre, yaş ortalamaları 48 imiş. İnanılır gibi değil.
Sayıları da tartışmalı. 1.5 milyondan 6 milyona kadar değişiyor. İçinden çıkmak hiç de
kolay değil.
İlgilenenler biliyor. Sarı basın kartları yenilendi. “Kurallar açıktır, tanımlamalar nettir.
Bundan bir sorun çıkmaz” desek de işin içine girildiğinde öyle olmadığı görüldü. Değişim
sırasında basın kartı yenilenmeyenler oldu. Zamanla esnetildiği, zorlandığı için teknik
kriterlerin bile karmaşık hale geldiği anlaşıldı. Bunun yanında, basın kartının sağladığı
özgürlüğün ardına sığınarak teröre karışanların olduğu iddiası ortaya çıkınca “dur
bakalım” demek zorunda kalındı.

Hangi ülkede vardır bu kadar konu başlığı? Bu ağırlıkta sorunlar? Bu kadar değişken
gündem?
Aşağıdan yukarıya, doğudan batıya, köyden şehre, periferiden merkeze hiç bitmeyen bir
telaş, bir koşu bizimkisi. Bir sorundan diğerine bir düşme kalkma, bir yeniden
toparlanma… Yeraltından yerüstüne faylarımız hareketli, faylarımız kırılgan, faylarımız
enerji biriktiriyor.
Bütün sorunlara rağmen yılmadan, yıkılmadan yürüyoruz. Sorunlarla çarpışa çarpışa
büyüyoruz. Yazının sonunda, Hüsamettin Arslan hocanın sözüne demir atalım.
Türkiye’deki Akademi’yi ‘episdemik cemaat’ olarak ifşa eden rahmetli hoca ne demişti?
“Problemi büyük olan ülke büyüktür”. Sözün devamını pekala şöyle getirebilirdi: Büyük
problemlerini çözen büyük ülke daha da büyür.