"DAHA İYİ YENİLMEK"
İYİ parti Genel Başkanı Meral Akşener ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde seçimlere giderken “ben başbakan olacağım” dediğinde, kendisini ve partisini dar bir kulvara sokmuştu. Bir daha da o kulvardan çıkmadı/çıkamadı.
Masadan kalkarken, masaya geri dönerken, “ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız” diye heyheylenirken, o kulvar biraz daha daraldı. Partili arkadaşlarını karşısına alıp hakarete varan sözlerle eleştirirken, daralmakla kalmayıp yokuş yukarı oldu.
Partinin 6. kuruluş yıldönümündeki ‘manifesto’ beklentileri ‘fos’ çıkınca, para pul, taciz, tecavüz iddiaları ile partinin içi karışınca, Akşener kontrolü kaybetmenin sınırlarında dolaşmaya başlayınca yol daha da dikleşti.
6 Aralık’taki istifa ile toplam milletvekili sayısı 44’ten 40’a düştü. Parti durulmuş değil, türbülans devam ediyor.
17+1
İYİ Parti 14-28 Mayıs seçim yenilgisini adamakıllı analiz etmedi. Edemedi. Belki de analizi sonuna kadar götürürse, partinin kırılganlıklarının tetiklemesinden korktu.
Yerel seçim yaklaşırken, Akşener’in önünde zor iki seçenek vardı. Ya Özel’in teklifine “evet” diyecek, CHP ile seçim işbirliği yapacaktı. Bu tercih, kimlik erozyonunu kabul etmek, yerel seçimde örtülü bir kazanç sağlasa da, sonraki seçime iddiası zayıflamış, gerilemiş olarak girmeyi göze almak demekti.
Ya da CHP’nin teklifine “hayır” diyecek, kendi amblemiyle ve kendi adaylarıyla seçime girecekti. Böylece bir miktar risk alsa da seçmenin tartısına çıkacak, bir sonraki seçimde daha iyi varlık göstermek üzere kendi yolunu yürüyecekti.
Akşener cesur bir çıkış yapmayı seçti. “Biz seçime kendi adaylarımızla gireceğiz” demeye başladı. Sayanlar saymış, Akşener 17 kez tekrarlamış bu ifadeyi. Son olarak, kendisinin suskun kaldığı, Genel İdare Kurulu toplantısında arkadaşları söylediler; etti 18. Parti sözcüsü Kürşat Zorlu açıkladı: “İYİ parti seçimlere 81 ilde ve ilçelerinde kendi adaylarıyla “hür ve müstakil” girecek.”
Bu kararda şaşılacak bir şey yok. Tersine, saygı duyulması gerekir. Zira bir parti, -eski deyimle; ‘fırka’- zaten öyle olmalıdır. Bir partinin diğer partilerden farklı olması varlık sebebidir. Farkı kimliğidir. Parti kendisini anlatırken, projelerini anlatırken, çözüm önerirken, kısacası; politika üretirken “hür ve müstakil”dir. Aksi, parti kimliğinin aşınmasına sebep olur. Aşınma uzun sürerse kimlik kaybolur.
Kime Yarar?
Siyaset teorisyenleri, gazeteciler “bu kararın kime yararı var?” sorusunu cevaplandırarak yorum yapmayı çok seviyorlar. Bu tekniğin en iyi analiz etme biçimi olduğunda ısrarlılar.
Evet, ilk başta parlak görünüyor. Ancak çok yanıltıcı. Buradaki anahtar kavram olan ‘yarar’ın siyaseti dışardan seyrederek, ‘tuzu kuru’ analizciler için başka, sorumluluk sahibi siyasetçiler başka anlamları var. Yorumcuların hesabı matematikle sınırlı ve her zaman doğru sonuç vermiyor. Siyasetçilerin hesabı daha karmaşık ve daha gerçekçi.
Dışardan gazel okuyanların, ‘içerdeymiş’ gibi yapmaları, içerden bakınca görüleni görmeleri mümkün değil. Kendilerini parti yöneticilerinin yerine koymaları da imkansız.
Dolayısıyla; bu soruyla yapılan analiz çok sıradan ve güdük. Üstelik yaraya merhem olmuyor.
Acı İlaç
İYİ Parti çıkış noktasından çok uzaklaşmadığını, tehlikeli sulara savrulmadığını göstermek zorunda. Dava partisi mi?, ideoloji partisi mi? Merkez parti olma yolunda mı olduğunu sil baştan tartışmalı, yerine oturtmalı ve anlatmalı.
Arada bir yerde konumlanma çabaları çok riskli. Çünkü bir partinin kimliği, ‘o olmazsa bu, bu olmazsa öteki’ diyerek belirlenemez. Bir partinin istikameti, deneme-yanılma ile çizilemez. Çizdiğiniz her zikzakta oy kaybedersiniz. Sürekli ittifak havuzundan beslenerek büyüyemezsiniz.
“Başka bir partinin adayı kazansın diye siyaset yapamayız” demek yerinde bir tespittir. ‘Türk siyasetinde üçüncü yol açmak’ kayda değer bir iddiadır ve iyi bir çıkış noktasıdır. Bundan sonra yapılacak olan, nasıl bir konumlanmayla, hangi iddialarla, hangi tespitlerle ve hangi çözüm önerileriyle 3. yol olunacağını bulup çıkarmaktır.
Nasıl olsa bir fatura çıkacaktı. O fatura değil, bu fatura, daha doğrusu; ‘acı ilaç’ tercih edilmiş oldu. Samuel Beckett’in her fırsatta söylenen sözü, İYİ Parti için tekrar edilebilir.
Ne diyordu Beckett: “Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.”