İKİ İHTİMAL VAR
Yapılmasına bir buçuk yıl varken, olanca hararetiyle seçim konuşuyoruz. Bu uğultulu değirmen durmaksızın çalışıyor ve sözleri öğütüp bir kenara atıyor. Başta partiler olmak üzere ilgili tüm çevreler her yeni güne yeni bir söz, yeni bir iddia yetiştirmeye çalışıyorlar. Söz bu kadar çoğalınca, içine mutlaka saçmalıklar, şakalar ya da metaforlar karışıyor.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “ben başbakanlığa adayım” sözü değirmeni günlerce meşgul edecek irilikteydi. Halen konuşulduğuna göre, tam öğütülmüş de sayılmaz.
Bu arada Akşener, kısa vadede alabileceklerinin hepsini aldı. ‘Başarılarının ve parlamenter sistemin ne kadar yakın olduğunu’ kuvvetle dile getirmiş oldu. Dikkat çekti, şaşırttı, akılları karıştırdı ve seçim gündemini teslim aldı.
Madem bir Parti Genel Başkanı tarafından söylendi, siyasi gerçekliğe ne kadar uyduğuna bakalım. “Akşener hangi senaryoda başbakan olur?” sorusunun peşinden gidelim.
Hani gazetelerin pazar eklerinde bulmacalar vardır. Ortada bir labirent. Açık uçlarından birinde bir çocuk, karşı tarafında da bir ev. Çocuğun evine ulaşması için hangi yollardan gitmesi gerekir? Elimize kalemi alıp çocuğa yol çizmeye başlarız. Çıkmaz sokakları, evin olmadığı çıkışa götüren yolları önceden fark etmemiz gerekir. Ve çok seçenek varmış gibi görünse de çocuğu evine ulaştıran sadece tek bir yol vardır.
Burada da önümüzdeki ilk seçimden başlayarak seçenekleri ortaya koyalım ve tercihlerimizi hep Akşener’den yana kullanarak onu başbakanlığa ulaştırmaya çalışalım.
İlk adım, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi içinde gideceğimiz seçim. Şimdilik iki ihtimal var. Ya Cumhur ittifakının adayı kazanacak, ya da Millet ittifakının adayı…
Birinci ya da ikinci turda, kim olduğu henüz bilmediğimiz Millet ittifakının adayını kazanmış olsun. Seçime katılma oranına göre, muhtemelen 25 milyondan fazla oy alan yeni cumhurbaşkanı bu yetkiyi, bu iktidarı bırakacağını ilan etsin ve meclis harekete geçsin.
Gerekli değişiklikler yapılsın ve anayasa parlamenter sisteme uygun hale getirilsin. Millet İttifakı 400 milletvekilliğinden fazlasını almışsa bu aşama nispeten kolay. Ancak mevcut oy dağılımlarına bakıldığında, Millet İttifakının meclisin üçte iki çoğunluğunu alması pek mümkün görünmediğine göre, ikinci seçenekten devam edelim. Gerekirse muhalefet partilerinden gelecek destekle 360 milletvekili imzası tamamlansın ve anayasa değişiklikleri referanduma götürülsün. Referandumda parlamenter sisteme geçişi sağlayacak anayasa değişikliklerinin %50+1 oyla kabul edildiğini varsayalım.
Bu aşamadan sonra, sıra parlamenter sisteme göre yapılacak seçimlere geliyor. Çok kısa sürede Türkiye sosyolojisi alt üst olmayacağına göre partilerin oy oranları sıralaması belli. İlk sırada AK Parti, ardında CHP var. İyi Parti üçüncü sırada. Seçimde İyi Partinin önündeki iki partiyi geçip birinci olması gerekiyor ki Akşener hükümeti kurmakla görevlendirilsin. Ve yanına bir ortak bularak koalisyon kurup Başbakan olsun.
İlk aşamalar kazasız belasız geçilse bile bu son geçit ‘imkansız’ görünüyor.
Bütün bunlar ne kadar zamanda olur?
Türkiye’nin kaç yılını alır?
Bunlar simülasyonu yaparken görmezden geldiğimiz sorular.
Başka sorular da var elbette. İktidar sistem değişikliği ile bu yoğunlukta meşgulken ülke sorunlarıyla ne kadar ilgilenebilir?
Mevcut sorunlardan hangileri alır başını gider?
Hangi yeni sorunlar ortaya çıkar?
Bu soruları da sormuyoruz. Akşener’i Başbakan yapma hedefine kilitlenmemize rağmen sonuç ortada. Her yol ayrımında tek seçici olsak ve iki ihtimalden Akşener’e yarayanı seçsek dahi, onu Başbakanlık koltuğuna oturtamıyoruz.
“Ben başbakanlığa adayım” sözünün gerçekliği olmadığına göre! Taktik mi? Oyun mu? Oyun bozmak mı? Şaka mı? Birilerini yokluyor mu? Bulanık suya olta mı attı? Mesaj mı veriyor? Ortağını köşeye mi sıkıştırıyor? Yoksa öylesine mi söyledi?
Biraz daha tartışılacağa benziyor.