KOMUTANIN AYRILIŞI
Gündemde çok tartışılan bir atama var. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Genelkurmay Başkanlığı emrine alındı.
Kamuoyunda bu tasarrufun haksızlığına dair yaygın bir kanaat var. Hatta bunun bir FETÖ kumpası sonucunda yapıldığı iddia ediliyor.
Öyle olunca da soru tekrar soruluyor:
“FETÖ halen sivil ve askeri bürokrasiyi, daha geniş planda Türkiye’yi karıştırmaya devam ediyor olabilir mi?”
Bu soru bizi iki uca savuruyor...
“FETÖ bitti” diyenler kadar, “halen canlı ve daha da canlanmaya devam ediyor.” diyenler de var.
TSK özelinde, bir uçtaki iddia ise şu: FETÖ halen iftiralarla, siyasi yaftalamalarla, yolsuzluk iddialarıyla, komutanlarına bağlı ve vatansever subayları lekelemeyi, dosyalarına etki etmeyi, terfilerine engel olmayı ve emekliye sevk edilmelerini sağlamayı sürdürüyor! Bunların, bırakalım gerçekleşiyor olmasını, iddia edilmeleri bile çok sevimsiz ve can yakıcı.
Tümamiral Yaycı’nın görevden alınmasına dair özel sorular var ki; onlar da kafaları ayrıca karıştırmakta.
1. Bu görev değişikliği, Milli Savunma Bakanı Akar’ın Yaycı’yla yıldızının barışmaması gerekçesi ile izah edilebilir mi? Dahası; 2019 Yüksek Askeri Şura toplantısında Yaycı’nın Koramiral olmasının engellenmesinin devamı olabilir mi?
2. 15 Temmuz’un ‘kahraman komutanı’ Korgeneral Zekai Aksakallı’nın ve yine 15 Temmuz’da yaptıklarıyla takdir toplayan, ardından Zeytin Dalı Harekatı’nı başarıyla yöneten komutan Orgeneral İsmail Metin Temel’in geri plana çekilmesi ile birlikte değerlendirilebilir mi?
Bunlar da ciddi sorular. Ancak şimdilik bir kenarda dursunlar.
Peki Cihat Yaycı kim?
Akademisyen kimliği ile de iyi işlere imza atmış, önemli görevlerde bulunmuş başarılı bir subay. Üç özelliği ile öne çıkıyor:
1. Öncelikle kriptoluğa birkaç takla attırdıkları için gizlinin de gizlisi haline gelip saklanan Fetöcüleri açığa çıkaran, başarılı bir analiz programı olan FETÖmetre’yi geliştiren kişi. Bir de not ekleyelim: 78 temel ve 273 alt kriterden oluşan FETÖmetre uygulaması ile Deniz Kuvvetleri’nden bugüne kadar 3 bin 934 personel kamu görevinden uzaklaştırılmış.
2. Mavi Vatan’ın Türkiye için İsrail, Mısır ve Libya’ya kadar uzandığını kendi geliştirdiği algoritma ile tüm dünyaya ispatlayan subay. "Libya Türkiye'nin denizden komşusudur" teziyle Libya’yla imzaladığımız ve bizi Akdeniz’de söz sahibi yapan ‘deniz yetki alanı sınırlandırma’ anlaşmasının altyapısının mimarı. Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 22 Aralık 2019’da ismini vererek ve “hazırladığı raporlar, haritalar, yazdığı makaleler ve kitaplar ortadadır” diyerek Tümamiral Yaycı’yı övdüğü biliniyor.
3. Yunanistan’ın Ege denizindeki 23 adadan 16’sında, hukuksuz olarak ağır silahlı asker bulundurduğunu ortaya koyan subay.
Bunlar isminin parladığı başlıklar. Bir de aksi taraftakiler var.
Yaycı 15 Temmuz darbe girişimine katılan ve müebbet hapis cezasına çarptırılan dönemin Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem’in kayınbiraderi.
“Ordu içinde hiyerarşiye uygun hareket etmediği, bazı medya mensupları ve köşe yazarlarıyla fazlasıyla samimi olduğu, bu ilişkileri ile kendi reklamını yaptırdığı” için üst kademede rahatsızlık verdiği de hakkında konuşulanlar arasında.
Tabii bir de Bakan ile anlaşamıyor olması…
İşte bu komutan sistematik olarak yıpratılmaya çalışılmış. ‘Fesat’ bölümüyle ilgisi olmadığı halde adı ‘ihaleye fesat karıştırma’ dosyasında geçirilmiş. Ve gizli Fetöcü bir Twitter hesabı, Nisan ayı başında haber vermiş: “Önümüzdeki haftalarda ünlü bir amiralin istifa ettiğini, ettirildiğini duyarsanız şaşırmayın”.
Mayıs ayının ortasında Tümamiral Cihat Yaycı görevden alındı. Habere göre, başka bir göreve getirilmemiş, açıkça açığa alınmıştı.
Yapılan işlemin ne anlama geldiği bir yana, bir de yapılış şekli vardı ki; hoş değildi.
Bir kere, Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın bilgisi dışında yapılmış, kendisinin 16 Mayıs gece yarısı, saat 03.00’da bilgisi olmuştu. Acele edilmiş, 18 Mayıs 2020'de Deniz Kuvvetleri’nden derhal ayrılması ve Genelkurmay Başkanlığı’na katılımının yapılması emredilmiş, idari tatilin ve sokağa çıkma yasağının bitmesi beklenmemişti. Devir-teslim töreni yapması gözetilmemiş, personeli ile vedalaşmasına dahi imkan tanınmamıştı.
Yaycı bu tasarrufa tepkisiz kalmadı.
“Düzmece bir dosya ile haksızlığa uğradığını, onurunun örselendiğini” ifade ederek, duygusal bir istifa mektubu ile görevini bıraktığını açıkladı. Daha doğrusu; emekliliğini istedi.
Görevden alınmasına, alınmasının gerekçesine, alınış biçimine ayrı ayrı kırılmış olması doğaldır. Keşke işlem daha şık bir yolla yapılsaydı! Bu fırsat kaçırıldı.
Tümamiral Cihat Yaycı’nın akademik ve askeri birikimi çok değerlidir. Yararlanmanın bir yolu bulunabilir.
Ancak medyada bu görev değişikliğini fazlasıyla aşan yorumlar dolaşıyor. ‘FETÖ ile mücadele bitti’, “Yunanlıların istediği oldu.” diyenler bile var.
Oysa bu idari tasarruf, hiçbir yorumuyla bu hükümleri verdirmez. Şüphelendirir belki. Belki sorgulatır. Sorgulatmalıdır. Ancak o kadar.
FETÖ ile mücadelenin bitmesi için karar mekanizmasında ve kararlılık tutumunda temel değişikliklerin olması gerekir. Yunanlıların sevinmesi de olsa olsa bir günlük olabilir.
Bu olaydan yola çıkarak, ‘bakın Türkiye Doğu Akdeniz’de geri adım atacak!’ iddiaları aşırı yorum yapmanın tepe noktasıdır.
Hiçbir bürokrat, demokratik siyasi iktidarın karşısında dokunulmaz değildir. Atama ve görevden alma yetkisi, halka hesap veren siyasi iktidarlarındır. Tersi, askeri vesayet çağrışımlarına sebep olur ve demokrasiyle bağdaşmaz
Kişiler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar kurumlar üstü değildirler. Olamazlar. Olmamalıdırlar.
Kaldı ki; bu olayın bilmediğimiz ve kamuoyu ile paylaşılamayacak, paylaşılacak olsa bütün yorumları alt üst edecek birçok ayrıntısının olduğunu da kabul etmeliyiz.