"SIFIR BİLGİ"
Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisi için “icazet almaya gidiyor”, “FETÖ ile gizli görüşme yapacak” spekülasyonları günler öncesinden başlamıştı. Geziye böyle bir iklimde çıkıldı.
- Gezinin Tuncay Özkan ve reklamcı Akan Abdula'nın projesi olduğu konusunda genel bir mutabakat var. Programını ise neredeyse tek başına İBB Başkan Yardımcısı Selçuk Sarıyar yapmış.
- Daha üst düzey görüşmeler ayarlamak için Kılıçdaroğlu’ndan biraz zaman istenmiş. En azından Kasım ayındaki senato seçimlerinden sonraya bırakılmasının daha uygun olacağını öneren çok kişi olmuş. Ancak Kılıçdaroğlu hiçbirini kabul etmemiş.
- Gezinin amacını soran gazetecilere Kılıçdaroğlu şakayla karışık “ABD’deki bay Kemallerle görüşmek istiyorum” demişti. CHP’nin resmi açıklamasına göre ise gezinin hedefi “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyıl” vizyonu için fikir-alışverişi idi. Kılıçdaroğlu’nun uçaktaki beyanı da partisinin resmi açıklaması kadar tantanalıydı: “Seyahatin öznesini bilim ve teknoloji oluşturuyor”.
- CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan gezi boyunca ortalıkta hiç görünmedi. Meğer Almanya’da imiş. Durumu bir hayli karışık. Görevden alındıysa, neden açıklanmıyor? Görevinin başında ise neden yoktu?
- Geziyi Türkiye’den giden beş gazeteci takip etti. Bu isimler dışında gazetelerin, ajansların ABD temsilcilerinin Kılıçdaroğlu’nu takip etmesine izin verilmedi. Görüşmelere dair bilgiler sızıntı halinde yayılanlarla sınırlı kaldı. Fazlasıyla ilginç bir durumdu. Şeffaflık vadeden Kılıçdaroğlu daha iktidara gelmeden akreditasyon uygulaması başlatmış oldu.
- Pazartesi günü Boston’da MIT ve Harvard ziyaretleri vardı. Ancak o gün resmi tatil olduğundan ziyaretler yapılamadı. Bu aksaklığın sebebi de komik: geziyi düzenleyenler o günün ABD’de tatil olduğunu bilmiyorlarmış.
- Kılıçdaroğlu pekala Türkiye’de de görüşebileceği Türk bilim insanları Daron Acemoğlu, Gökhan Hotamışlıgil, Canan Dağdeviren, Bilge Yıldız, Mehmet Toner ile görüştü.
- Gezideki görüşmelerin çoğunluğu basına kapalı idi. Öyle ki; Demokratların düşünce kuruluşu Center for American Progress’teki görüşme kendi basın heyetine bile kapalı yapıldı. Toplantıyı Beyaz Saray’dan, Kamala Harris’in ofisinden, Dışişleri Bakanlığı’ndan Senato ve Temsilciler Meclisi’nden görevliler izlemiş. İsimleri ve pozisyonları belli değil. Ancak en alt düzeyden oldukları bilgisi yaygın.
- ABD’ye gelip German Marshall Fund’la görüşmesini yorumlamakta herkes zorlandı.
- Kılıçdaroğlu Francis Fukuyama’nın kurucusu olduğu American Purpose Dergisi yöneticileriyle akşam yemeği yedi. Washington Post dergisini de ziyaret etti. Ancak bu ziyaretlere dair tek kare fotoğraf yayınlanmadı. İlginçti.
- Kılıçdaroğlu, yasalara uymayı ve denetlenmeyi kabul etmeyerek faaliyetlerini durdurup Türkiye’den çıkan Paypal ödeme sisteminin yetkilileriyle de bir araya geldi. Görüşme sonrasında tivit mesajıyla Türkiye’nin değil Paypal’ın yanında durdu. İzah edilmesi zor bir durumdu.
- İşadamı, öğrenci, akademisyen, beyaz yakalı ya da işçi, en çok Türkün yaşadığı New York gezi programına dahil edilmemişti. Bu da anlaşılır değildi.
- Demokrat Parti Vermont Senatörü Bernie Sanders'la yapacağı görüşme günler öncesinde konuşulmuştu. Ancak gerçekleşmedi. Kılıçdaroğlu “7 saat git, 7 saat gel. Zaman kaybına değmez” dedi. Peki Sanders Kılıçdaroğlu’nun yanına gelemez miydi?
- Özetle; Kılıçdaroğlu ABD’de önemli hiçbir görüşme yapmadı. Hiçbir düşünce kuruluşunda konuşmadı. Dolayısıyla Türkiye’yi, partisini, kendi vizyonunu anlatmadı.
- Asıl skandal ise Salı günü yaşandı. Kılıçdaroğlu 8 saat ortalıktan kayboldu. Hikayenin başını, geziye katılan gazeteci Orhan Bursalı şöyle yazdı: “Salı sabahı Bostan'dan ayrılıp havaalanına gittik. Uçağa binince önde sadece CHP milletvekilleri Faik Öztrak ve Yunus Emre oturuyordu. Kılıçdaroğlu yoktu. Ona ayrılmış koltuk da yoktu. Aaa dedim kendime, Kılıçdaroğlu başka yerde! Nereye gitti acaba? Sorduk soruşturduk, sıfır bilgi...”
- Geziyi takip eden gazeteci İsmail Saymaz ABD’den Halk Tv canlı yayınına bağlanarak “bizim için de sürpriz oldu. Kılıçdaroğlu bizi de atlattı” dedi.
- Kılıçdaroğlu son dakikada karayolu ile gitmeye karar vermişti. Müthiş bir fikri vardı; Newyork’a uğrayacak, TÜRKEN vakfının yurt binası önünde video çekecekti.
- Kılıçdaroğlu’na, kara yolculuğunda basından sorumlu Ömer Topsakal’ın, İBB başkan vekili Selçuk Sarıyar’ın ve bir de kameramanın eşlik ettiği söyleniyor. Ancak bu 4 kişilik ekip tek araçla mı yolculuk etti, yoksa iki araçla mı? Konvoy düzeninde mi gittiler. Bunları da bilmiyoruz.
- Gazetecilere “isteyenler karayolu ile gelebilir, bize katılabilir” teklifi yapılamaz mıydı? O zaman çekeceği videonun etkisi daha fazla olmaz mıydı? Yanına gazeteci alarak geziye çıkmanın amacı da zaten bu değil midir? Kılıçdaroğlu sürpriz yapmayı bu kadar mı seviyor? Bu kadar mı kendi başına hızlı karar alıp uyguluyor?
- Kayıp sekiz saat için cevapsız kalan daha pek çok soru var. Kılıçdaroğlu yanındaki üç kişiyi otomobille gönderip kendisi hızlı tren ya da kısa mesafeli uçak seçeneklerinden birini kullanılmış olamaz mı? Peki özel otomobil ne kadar özeldir? Herkes gayrete gelerek yolun uzunluğunu, arada durup görüşme yapacak zaman olmadığını anlatıyor. Ancak soramaz mıyız? Özel otomobilde özel biriyle görüşme yapmış olamaz mı?
- Üstelik Kılıçdaroğlu’nun o gün öğleden sonra Türkiye Büyükelçisi Murat Mercan’la randevusu varmış. Son dakikada iptal edilmiş. Çekilecek video buna değer miydi?
- Aynı gün John Hopkins Üniversitesinin şehir kampüsündeki Ortadoğu Kuzey Afrika Öğrenci Kulübü’ndeki öğrencilerle buluşması 17:00’den 18:00’e alınmış. Yine de görüşmeye 20 dakika gecikilmiş. Toplantıdan sızan bilgi de şöyle: Kılıçdaroğlu bir soruya cevap verirken Suriye ile Suudi Arabistan’ı karıştırarak, Cemal Kaşıkçı’dan söz etmeye başlamış. Neyse ki bir düzelten olmuş.
- Kayıp sekiz saat hep sorgulanacaktır. ‘FETÖ bağlantısı’, ‘gizli görüşme olasılığı’ hep konuşulacak, bu spekülasyon Kılıçdaroğlu’nu hep takip edecektir. Kılıçdaroğlu’nun kimseye kızma hakkı da yoktur. Bu ortamı bizzat kendisi hazırlamıştır.
- Bütün bu acemiliklere, amatörlüklere, eksiklere ve gölgelere rağmen dönüş yolunda Kılıçdaroğlu gezisine dair tumturaklı cümleler kurdu: “Yaptığımız gözlemler bizim metnimize girecek. Bu bizim hükümet programımız olacak. Aslında bu gezi kuracağımız hükümet programının açılımı olacak”. Özetlemeye çalıştığım bu geziden mi söz ediyor? Anlamak çok zor.
- Habertürk’den Oray Eğin geziyi şöyle özetlemişti: “Kılıçdaroğlu bu geziye Türkiye’yi yönetmeye talip, Erdoğan’ı devireceğini iddia eden bir başkan adayı olarak çıktı. ABD’den Ahmet Necdet Sezer olarak dönüyor”.
İtirazı olan var mı?