SUSARKEN BÖYLE
CHP’nin Van’da düzenlediği Belediye Başkanları Çalıştayı’nın kapanışında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıktı.
Konuşmasının bir yerinde, seçmene şöyle seslendi:
“Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılmasını istiyorsanız, Osman Kavala'nın serbest bırakılmasını istiyorsanız bize katılacaksınız”.
Bu çağrı, salondaki herkesin siyasi argümanı, temennisi ve umudu olarak kabul edilmelidir. Daha da ötesi; oradaki belediye başkanlarının bu çağrıyı kendi illerinde ve ilçelerinde dile getirmeleri beklenir. Aksi düşünülemez.
Çünkü konuşan, partinin genel başkanıdır ve belediye başkanları üzerinizden, sesini seçmene ulaştırmaya çalışmaktadır.
Van’da sahaya inen CHP’li belediye başkanlarının farklı videoları da kamuoyuna yansıdı. Onlardan biri, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a ait idi.
Kalabalığın içinden bir vatandaşın “Selahattin Demirtaş'ı istiyoruz” talebine Mansur bey “İnşallah” diyerek cevap veriyordu.
Bu diyalog Yavaş’ın geçmişten getirdiği siyasi kişiliği açısından çok anlamlıydı.
Dün akşam saatlerinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Basın Dairesi Koordinatörü Volkan Gültekin bu videoya ilişkin bir mesaj yayınladı.
Mesajda, Van halkının Sayın Başkana yoğun ilgi gösterdiğinden, bu nedenle zaman zaman programda aksamalar yaşandığından, bu ilginin bazı odakları rahatsız ettiğinden söz ediliyor.
Özetle deniyor ki; “Sayın Başkan, yüzlerce insanın bulunduğu gürültülü ortamda yönetimsel şikâyetini dile getiren bir kişiye sıkça ‘inşallah’ sözüyle yanıt vermiştir. Özellikle ‘Selahattin Demirtaş'ı istiyoruz’ sözüne bu yanıtın verildiği şeklindeki manipülatif haberler gerçeği yansıtmamaktadır.
ABB Başkanı, 6 milyon Ankaralının Belediye Başkanı olma vazifesini hiçbir ayrım gözetmeksizin sürdürmektedir. Bu sorumluluk gereği bugüne dek siyasi hiçbir konuda yorum yapmamıştır, bundan sonra da görevi tamamlanana kadar yapmayacaktır.
Selahattin Demirtaş konusunun muhatabı ABB Başkanı Mansur Yavaş değil, mahkemelerdir. Hukukun üstün olduğu çağdaş demokrasilerde bu meseleler siyasetin değil hukuk devletinin konusudur. Bir hukukçu olan Sayın Başkan da ülkemizde bu ilkenin yerleşmesini gönülden savunmaktadır”.
Mansur Yavaş, CHP’nin kamuoyu araştırmalarında Cumhurbaşkanlığı adaylığı test edilen iki başkanından biri. Üstelik birçok araştırmada Kılıçdaroğlu’ndan ve İmamoğlu’ndan daha üst basamaklarda olduğuna dair sonuçlar elde ediliyor. Eksiğiyle, fazlasıyla anketler şimdilik böyle.
Altılı masanın “Cumhurbaşkanı adayını bugünden açıklarsak, sandık gelene kadar yıpranır?” tezini de biliyoruz. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu ile karşılaştırıldığında bu tezi en iyi uygulayanın Mansur Yavaş olduğuna da kimsenin itirazı olmasa gerek. Hiç yıpranmamak için, hiç konuşmamayı tercih ediyor.
Öyleyse, yani altılı masanın bu tezi doğruysa, Yavaş’ın hiç konuşmayarak bir tür şike yaptığını, anket sonuçlarının onun lehine hileli olduğunu söyleyemez miyiz?
Aday alternatifleri sorgulanırken Yavaş için özel bir not düşülebilir mi? “Hiç konuşmamış haliyle Mansur Yavaş için ne düşünürsünüz?” gibi.
Ya da Mansur beyin durumu, başka bir soruyla test edilebilir: “Mansur Yavaş sorulara cevap vermeye, daha doğrusu konuşmaya başlarsa, kendisine gösterilen rağbet artar mı? yoksa azalır mı? Bu soruya kaç kişi “artar” diye cevap verir?
Sayın Yavaş, Osman Kavala’nın ve Selahattin Demirtaş’ın mahkumiyetleri bir hukukçu olarak sizi ilgilendirmiyorsa, genel başkanınız bu çağrıyı neden yaptı? Siz bu çağrının neresindesiniz?
Bu ve benzeri sorulardan kaçamazsınız. Van’da çekilen videoyu ‘kalabalığın ve gürültünün getirdiği belirsizlik’le izah ettiğinizi varsayalım. Ancak bu soru en çıplak haliyle, eninde sonunda sizi bulacaktır. Anket sonuçlarındaki konumunuzu susarak hormonlama konforunu ne zamana kadar yaşayabilirsiniz? Başta kendiniz olmak üzere, partiniz CHP’nin tabanını, altılı masanın bileşenlerini ve en önemlisi de seçmeni ne zamana kadar susarak oyalayabilirsiniz?