ASKIDA BUĞDAY PROJESİNİN VÜCUT BULMASI İÇİN DEVLETİMİZ NE YAPMALI
Bir siyasi partinin genel başkanı tüm çiftçileri emekli, dar ve sabit gelirli vatandaşlara katkı sağlamak amacıyla çiftçileri “Askıda 9 Gülek) Buğday”(** ) projesine katılmaya davet etti. Amaç dar gelirli, ekonomik sıkıntı içinde olan vatandaşların yükünü hafifletmektir*
Sayın genel başkan, çiftçilerin bazılarının varlıklı vatandaşlarımız ve fakire fukarayı yardım etme özelliğine sahip olduklarını düşünerek “Askıda Gülek Buğday” projesini gündeme getirmiş bulunuyor ama ne yazık ki işin aslı öyle değil… Anadolu özdeyişiyle “Çiftçilere bir dokun, bin ah işit”… Borcu olmayan çiftçi yok gibi görünüyor. Ülkemizde konuşma fırsatı bulduğum üreticiler “Gübre, mazot, zirai ilaç, elektrik, sulama, kira masraflarının çok yüksek olması ve ayrıca yanlış tarım politikaları uygulamalarından” yakındılar. Ekimden hasada kadar geçen süreçte sanayi devriminin tek yönlü desteklenmesi, doğamızın, ormanlarımızın, tarım arazilerimizin talan edilmesi ve kirletilmesinin etkileri sonucu meydana gelen kuraklık-susuzluk sebebiyle birim alanından az ürün elde ediyoruz. Bu olumsuzlukların etkileşimiyle masraflar gelirimize oranla daha çok” diyorlar. Üstelik ürünlerimizi TMO’ ne zamanında satamıyoruz. Sonra da daha ucuz fiyatla tüccarlara satıyoruz” diyorlar. Eğer ülkemizde şu anda güdülen yanlış tarım politikası uygulamaları böyle devam ederse, “Askıda Gülek Buğday” projesinin gerçekleşmesi şimdilik olası gibi görünmüyor. Eğer Askıda Buğday projesinin gerçekleşmesi, yine üretimimizin tüketimimizi karşılayamayan konumundan, ürettiği tarım ürünlerinin kendisine yeten ülkeler konumuna gelmesi isteniyorsa, aşağıdaki önerilerimizin kısa zamanda uygulamaya konulması gerekir. Bu önerilerimiz sırasıyla:
------Çiftçilerin tarım ürünleri üretiminde kullandığı mazottan özel tüketim vergisi (ÖTV) kaldırılmalı. Eğer mazota ödenen ÖTV kaldırılırsa üretim maliyetleri düşeceğinden çiftçiler sattıkları ürünlerden biraz kazanç elde edebileceği için üretim faaliyetlerini sürdürebilecek, tüketiciler de gıdalarına daha az para ödeyecekler ve böylece sokakta, pazarda her şey ateş pahasına yükselmeyecektir.
---- Tarımsal üretim olsa olsa yöntemleriyle değil, bilimsel üretim yöntemleri kullanılarak yapılmalıdır. Yurdumuzun her bir karış toprağında ekim dikim yapılmalı ve bir karış toprağı bile boş bırakılmamalı; çiftçilerimiz emeklerinin karşılığını almalıdır.
-----Bitkisel üretim bölgelere ve ekolojik şartlara göre planlanmalı. Ürünlerimizi bölgelerimizin iklim şartlarına ve topraklarının özelliklerine göre ekilmeli-dikilmeli. Sözgelimi tahıllar, baklagiller, yem bitkileri İç Anadolu’da, ayçiçeği Trakya’da; incir, zeytin, turunçgiller ve pamuk Akdeniz Bölgesinde ve Ege'de yetiştirilmelidir. Hayvancılık ise genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yönlendirilmelidir Mısır, ağırlıklı olarak Çukurova’da yetiştirilmelidir
------- Eğer yetiştirilen tahıl ürünlerinin, bakliyatımızın, ayçiçeğinin, pancarın, meyve ve sebzemizin taban fiyatları ekiliş öncesi üreticilerimizi mutlu edecek düzeyde duyurulursa, satışları garanti altına alınırsa, üreticilerimize hasat zamanı ürünlere göre enflasyon farkı da gözetilerek ödemeler yapılırsa hem üreticilerimiz, hem de tüketicilerim mağdur olmaz.
-------Ülkemizde tarımda su kullanımı ile ilgili ciddi araştırmalara, çalışmalara başlanmalı, ivedilikle her vali, her kaymakam, Tarım İl Müdürü, Ziraat Odası Başkanı, Devlet Su İşleri Müdürü, Meteoroloji Müdürü ve konu uzmanları bir araya gelerek yurttaşlarımıza, üreticilerimize küresel ısınma, ülkemizde yarattığı sorunları, iklim değişiklikleri, su kıtlığı ve günlük su ihtiyacımızın nasıl giderilebileceği vb. konularda uygulamalı eğitimler verilmelidir.
------Devletimiz tarım ürünlerinin ekim-dikiminden hasat edilmelerine kadar her bir evrede çiftçilerimizin yanında olmalı, üreticilerimiz her bir girdi için devletçe desteklenmelidir.
------ Ülkemizde mutlaka havza esaslı üretim modeli uygulanmalı, bölgesel ürünler için gerekli destek sağlanmalıdır. Adana İlimizde mısır ve pancar gibi aşırı su tüketen ürünler yetiştirilmemelidir. Bu ürünlerimiz sulak alanlarda desteklemeler yapılarak üretilmelidir. Ayrıca Toprak Mahsulleri Ofisi gibi devlet kurumları ürün fiyatlarını belirlemede dengeli olmalı, üreticilerimizi tüccarların kapısına gönderecek politikalar terk edilmelidir.
------ Tarım üretiminin yapıldığı köyler gruplaştırılmalı ve her gruba mesleğinde deneyimli bir ziraat mühendisi ve veteriner hekim görevlendirilmeli. Bu görevliler köylerimizin ihtiyaçlarına belirleyerek ne ekeceğine ne dikeceğine karar vererek köyün daha çok üretim yapmasını sağlayacaklardır. Eğer bu yöntem uygulanmış olursa gerçekten Türkiye genelinde tarımda üretim artacaktır.
--------- Yetkili uzmanlar çiftçilere arazilerine önümüzdeki yıl veya yıllarda ekeceklerini, dikeceklerini ve/veya ektikleri-diktikleri ürünleri verimli şekilde hangi modern sulama ve drenaj yöntemleri kullanarak sulayacaklarını uygulamalı olarak göstermeleri, eğitmeleri ve öğretmeleri gerekir.
--------- Ülkemiz en az yağış aldığı belirlenen ülkeler arasında bulunmaktadır. Üreticiler az su ihtiyacı olan tahıl üretimine ağırlık verilmesine teşvik edilmeli. Çiftçilerimiz ürettiği buğdayı, arpayı hasat ettikten sonra ürünlerini Toprak Mahsulleri Ofisine götürdüklerinde, TMO tarafından bu ürünün tamamı satın alınmalı, ürünleri tüccarlara daha ucuz fiyata veya zararına satmaya mecbur edilmemeli.
------ Tarım ürünlerinde ithal değil, tarımda üretimi esas alan bir politika izlenmelidir. Dünya Gıda Tarım Örgütü’nün (FAO) raporlarına göre Türkiye bir zamanlar 23,7 milyon hektarla Avrupa’nın en verimli ve en geniş tarım arazisine sahip ülkesi konumundaydı. Ülkemizde yapılması gereken; vakit kaybedilmeden şimdiye kadar izlenen ithalat politikasından vazgeçip, üretim politikasına dönmelidir. Çünkü ithalat üretimi geriletir.
--------Yatırımlar betonlaşmaya değil, tarımsal üretime göre düzenlenmelidir. Tarımda üretim olmadan sanayide kalkınma da olmaz; milli ekonomimizde kalkınmadan, iyileşmeden söz edilemez. Tarımsal faaliyetler yurttaşların beslenmelerini, giyimlerini sağlar, işsizliği önler, sanayi işletmesinin hammaddesini sağlar. Ayrıca toplum hayatının gelişiminde yapı taşlarını oluşturur.
----- Avrupa ülkelerinin topraklarındaki yeşil örtülü alan oranının, ülkemizdeki yeşil örtülü alanın çok daha üzerinde olduğu söylenebilir. İşte bu yüzden Avrupa ülkelerine geceli gündüzlü daha çok yağmurlar yağar. Ülkemizde ise yapılaşma ve yangınlarla orman varlığımız yok edildiğinden yeterli yağış alamıyoruz. Bu yüzden kuraklık felaketini yaşıyoruz. Ayrıca ülkemizde tarım alanları, topraklarımız, Avrupa ülkelerindeki gibi korunmuyor. Niye? Her bir ağaç kesildiğinde atmosfere salınan CO2 zararı engellemediğinden, gezegenimizde küresel ısınma sorunları yaşanır. Sayın yöneticilerimiz! Yeşilin olduğu yerde hayat vardır, nefes vardır, atmosfere CO2 salınımlarında engellenme işlemleri vardır. Sayın sorumlu yetkililer! Yağmur yeşil örtü üzerine, yeşil örtülerin bulundukları yörelere düşer; bozkırlara düşmez. Bu yüzden ülkemizde ağaçlandırma seferberliği zorunlu olarak biran önce başlatılmalıdır. Bireysel olarak karınca kaderince küresel ısınmayı önlemek için daha sağlıklı yaşamak ve nefes almak için evimizin etrafında bahçemizde fidan dikmeliyiz ve hatta komşularımızla birlikte mahallemizi ağaçlandırmak için muhtarlarla işbirliği yaparak yollara boş yerlere fidanlar dikmeliyiz. Böyle yaparsak çevremizin daha rahat nefes almasına katkıda bulunmuş oluruz, Ülkemizde yöneticilerimiz çağdaş ülkelerin yöneticileri gibi aynı duyarlılıkla Paris İklim Antlaşmalarının gereğini yerine getirmelidir. Bu konulara duyarlı olan halkımızın istekleri doğrultusunda hareket edilirse ülkemizde sera gazlarının etkisinde önemli azalmalar ortaya çıkar.
----- Yabancı şirketlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin yurdumuzun dağından, taşından, ormanından toprağından, ekosisteminden ellerini, ayaklarını çektirmeli ve ruhsatlarını derhal iptal edilmelidir. Taş ocakları, maden ve mermer ocakları, termik santraller tarım arazilerinin yakınlarına ve ormanlık alanlara yakın yörelerde kurulmamalıdır. Değilse Türkiye toprakları susuzluktan, küresel ısınmanın zararından kavrulur. Toprağı olanın bağı-bostanı olur, bostanı olanın dağı-taşı olur, dağı-taşı olanın ormanı olur, ormanı olanında merası olur. Merası olanın da ineği, düvesi, koyunu, kuzusu keçisi olur; sütü olur, peyniri, yağı, loru, aşı olur, nitelikli işi ve iş gücü olur
-------Ormanlık alanlar daima gece - gündüz denetlenmeli, ormanlık alanlara bütün yıl boyunca sivil kişilerin girmesi yasaklanmalı, bu yasağa uymayanlar cezalandırılmalı, girip çıkanlar uyduyla, ışınla, arıgöz (Drone) ile ya da ısıl kameralarla bütün gün izlenmeli, şüpheliler yakalanmalı ve bunlara caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. Orman yangınların çıktığı alanlar imara açılmamalı ve en kısa sürede ağaçlandırılmalıdır. Ormanlık alanların bulunduğu tepelere de yıldırım sebebiyle oluşabilecek yangınları önlemek amacıyla yıldırım savarlar (paratonerler) yerleştirilmelidir. Yangınlara çok hassas olan, yalnızca iğne yapraklı ağaçlardan (Çamgiller) oluşan değil, geniş yapraklı ağaçların da şeritler halinde yer aldığı ormanlar kurulmalıdır. Ayrıca kurumuş otlar, cam kırıkları, içki şişeleri, plastik şişeler düzenli olarak ormanlık alanlardan her gün kontrol edilerek uzaklaştırılmalıdır
--------Ülke genelinde nüfus planlaması yapılmalı. Sığınmacılar, mülteciler, kaçak insanlar ülkelerine geri gönderilmelidir. Ülkemizde TÜİK raporlarına göre atmosfere sera gaz salınımı kişi başına yaklaşık 6 tondur Ülkemizin nüfusu 90 milyona yakındır. Şayet sığınmacılarda ülkelerine geri gönderilir ve nüfus sayısı azaltılırsa, atmosferde sera gazı salınımı da azalacaktır. Bu da küresel ısınmayı tetikleyen fosil yakıtların eskiye göre daha az kullanılacağını işaret eder.
------- Atmosfere salınan egzoz gazları emisyonunun asgariye indirilmesi de önemli bir sorundur. Taşıtlar tarafından atmosfere salınan egzoz gazları (Karbon dioksit, nitrojen oksit, kükürt dioksit, hidrokarbonlar, benzen) insan sağlığına, doğa sağlığına, ekosistemin sağlığına, çevreye zararlı olup küresel ısınmanın etkisini ve çevre kirliliğini artırır. Özellikle taşıtların çok bulunduğu ortamlarda, mahallerde pis duman kokusu ve partiküller, soluk almamızı zorlaştırır. Bu zararı azaltmak ve yakıttan tasarruf etmek için tren, otobüs gibi toplu ulaşım araçlarını kullanılmalıdır. Yakın mesafeler için yürümeli, işe gitmek için bisiklet, elektrikle çalışan araçlar, hibrit otomobiller, elektrikle çalışan otomobiller kullanılmalıdır.
--------Çevre korunması ve küresel ısınmanın zararını azaltmak için yenilenebilir (Rüzgâr ve güneş enerjisi vb) enerji kaynakları kullanılmalı. Çünkü yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanıldığında, karbon kaynaklı enerji kaynaklarının aksine karbondioksit gazının atmosfere salınması sorunu yoktur. Bu durumda, doğaya herhangi bir etkin zarar söz konusu olmaz. Küresel ısınma oluşumu engellenir. Atmosferde sera gazlarının yoğunlaşmasını engeller ve çevremize zarar vermeyen enerji üretimi gerçekleşir.
------Ziraat Odalarının yeniden düzenlenmesi ve etkinliğinin artırılması, sadece aidat alan bir kurum olmaktan çıkarılarak yukarıda açıkladığımız konularda çiftçilere öncülük etmesi yararlı olacaktır.
Sonuç yukarıda sıraladığımız öneriler ülkemizde uygulandığı takdirde Ukrayna’dan ve diğer ülkelerden ithal edilecek buğday, et ve diğer gıda ürünlerinin yolunu beklemeyiz ve ayrıca askıda buğday projesi işlerlik kazanır.
Sevgiler, saygılar…
-------
*Prof Dr Abdurrahman Yiğit Kişisel görüşme
** “Gülek”, zahire ağırlık birimidir (32 kg) ve çoğunlukla Çukurova yöresinde kullanılır İç Anadolu
Bölgesinde havayı (16 kg) kullanılır. Bazı yörelerde de cinik, şinik (8 kg) kullanılır.