PATATESLE İNSAN ARASINDA NE FARK VAR?
Derslerimin birinde öğrencilerime ‘’İnsanla Patates arasında ne fark vardır’’ diye sorduğumda ; öğrencilerim ‘’ patates yürüyemez, konuşamaz, hareket edemez ama insanlar öyle değil yürürler, konuşurlar ve hareket ederler ‘’diye cevap vermişlerdi . Ben de onlara ‘’ Bu cevap doğru değil, biraz daha düşünün, deyince öğrenciler sorunuzun cevabını bilmiyoruz’’ dediler. Öğrencilerime’’ patates de büyür, gelişir, hareket eder, topraktaki besinler bitkinin büyüme noktasına kadar gelir, her şeyden önce patates de insan gibi canlıdır, yavru verir ,insan gibi üşür ve hastalanır’’ dedim ve ardından da onlara sorunun cevabının ‘’Kromozom sayısı ve bağışıklıkla ’’ ile ilgili olduğunu belirttim. Öğrencilerim de bu konunun bu yönünü düşünemediklerini ,soruyu da bilmediklerini ama öğrenince de çok mutlu olduklarını bildirdiler.
İnsanlar ,Dünya’ya bitkilerin misafiri olarak gelmişlerdir ‘’eğer bitkiler olmasaydı, hayvanların ve insanların ve/ya diğer canlılar yaşantılarını idame ettirebilirler miydi ? bana göre asla ettiremezlerdi ,çünkü yaşam kaynağımız ve yaşamımızı sürdürebilmemiz üretici bitkilere bağlıdır. Sizler hiç bu konuyu bu yönü ile düşündünüz mü? ‘’ diye sorunca yine hocam ‘’biz hiç bu konuyu bu yönlü de düşünmemiştik ama siz haklısınız ‘’demişlerdi .
Bitkiler insanlar, havanlar gibi doğanın vazgeçilmez unsurlarıdır. İnsanların sağlığı ile doktorlar, hayvanların sağlığı ile veterinerler, bitkilerin sağlığı ile de bitki hekimleri ilgilenir. Bitkilere de insanlar da, hayvanlar da olduğu gibi farklı sınıflardan, farklı, cins ve türlerden çeşitli hastalık ve zararlı etmenler tarafından saldırıya uğrarlar. Hastalıklı bitkilerin şekli, yapısı , insanlarda ve hayvanlarda olduğu gibi bozulur, yaprakları sararır, mozaiklenir, dalları, gövdeleri ve kökleri üzerinde çeşitli belirtiler meydana gelir. Yani bizim sağlığımız ile bitkilerin sağlığı ve etkileniş mekanizmaları birbirlerine benzerama şekillerii farklıdır.
Bitkilere zarar veren hastalık etmenleri ayrı bir dünya, zararlıları ayrı bir dünya yabancı otlar yine ayrı bir dünya, bitkilere zarar veren cansız hastalık etmenleri de (çevre kirleticilerin zararları, bilinçsiz gübreleme, sulama, soğuk, küresel ısınma, sıcaklık vb.) yine ayrı bir dünya.
Bitki Sağlığı , Bitki Hekimliği veya Bitki Koruma Bölümü, işte bu sorunların çözümü ile baş etmeye çalışan bir bilim alanıdır. Hastalıkları bilenler zararlıları yeteri kadar bilemeyebilirler. Yabancı otu bilenler de hastalıkları ve zararlıları yine yeteri kadar bilemeyebilirler. Bir örnek verecek olursak sizlere ne demek istediğimi daha iyi anlatmaya çalışacağım. Bir gün odamın kapısı çalındı içeriye şalvarlı ve kasketli bir üretici girdi ve bana’’ hocam sorunumu çözecek kişi olarak sizi tavsiye ettiler’’, mesele şu: ‘’Benim kavun, kabak ve karpuz tarlam var. Mahsulüm hasta; mahsulümü yetiştirmek için bugüne kadar çok para harcadım, mesela gübre parası dediler ödedim , ilaçlama parası dediler ödedim şunu dediler ödedim ,bunu dediler ödedim . Bu ödemeler de beni per-perişan etti, mahsulüm de iyi değil belki bitkilerimi sökeceğim. Tarlama epeydir bir zirai ilaç bayi sözüm ona iyi ziraatçıymış gelir gider, bana ‘’şunu at der gider, bende atarım, diğer bir gün de şunu da at der ben onu da atarım ama sorunum çözülmedi ‘’ dedi.
Ben de ‘’ tarlanız nerede, gidelim bir de yerinde görelim ‘’ dedim ve üreticiyle birlikte tarlasına gittik. Tarlasını gezdim, gezince hastalık mikrobunun virüs olduğunu söyledim ve üreticiye ‘’ senin sorunun virüs hastalığı olduğunu söyledim ve ona unutma ‘’ virüs hastalıklarına kimyasal ilaç kullanılmaz ‘’ dedim lütfen bana attığını ilaçların kutularını getir’’ dedim oda gitti getirdi, baktım ki ilaç bayii üreticiye bazen fungus (mantarı) ilacı vermiş bazen de Nematod ilacı vermiş. Yani zirai ilaç satan bayii üreticinin sırtından fazla para kazanmış. Üreticiye ‘’bundan sonra mahsulüne hiçbir ilaç atmayacaksın, sadece ,gübresini vereceksin, sulamasını ihmal etmeyeceksin , sakın bitkilerini de sökme meyvesini sat ‘deyip işime döndüm . Üretici birkaç ay sonra yanıma geldi bana ‘’hocam teşekkür ediyorum sayende ben para bile kazandım ‘’dedi.
Her bilim dalı farklı disiplinlerden oluşur Bir disiplin dalının uzmanı diğer disiplininin uzmanı kadar o konuyu bilemez. Bilmemesi de yadırganamaz.
Örneğin fungus hastalıklar uzmanı virüs hastalıklarını uzmanı kadar virüs hastalıklarını bilemez , tanısını yapamaz veya bu hastalıkların tedavisi için de reçete yazamaz ve bilemez de .Aynı şekilde bakteri, viroid, mikoplazma hastalıkları uzmanları da ,fungus hastalıkların uzmanları kadar sorunu bilemez. Fungus, bakteri, virüs hastalıkları uzmanları da zararlıları da bilemezler. Hatta meyvelere zararlı hastalıkların uzmanı sebzelere zararlı hastalıkların uzmanı kadar bilemez ve sorunu da çözemez. yine ürünlerde Pestisit kalıntılarını analiz eden bilim adamları bakteri fungus hastalıkları uzmanlar kadar hastalık etmenlerini bilemez .
Her bilim dalına ve o bilim dalının da disiplinlerinde uzmanlaşmış kişilerin kariyerlerine saygı göstermeliyiz. Eğer ülkemizde bu saygı yerli yerince oturmuş olsaydı ülkemizde de bilimsel araştırmalar seviyemiz bilimsel buluşlarımızın seviyesi de çağın çağdaşı ülkelerin bilimsel seviyeleri ile eşitleşmiş olurdu.
Başka bir örnekle bu görüşümüzü pekiştirelim , 1979 yılında Profesörlük tezimi hazırlamak için gittiğim İngiltere'de ( Rothamsted Agricultural Experimental Station-Hertfordshire) Dünyaca ünlü Virüs hastalıkları uzmanı Dr Dennis Govier’e domates virüs hastalıkları ile ilgili bir soru sorduğumda , ben ‘’domateslerde zararlı virüs hastalıklarını bilemem ama baklagillere zarar veren bütün virüs hastalıklarını ve kontrol yöntemlerini iyi bilirim’’ diyerek gelişmiş ülkelerde ihtisaslaşmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştı.
Buna karşın geri kalmış ülkelerde olsun gelişmekte olan ülkelerde her kes “her şeyi bilir” edasına bürünür . Bu davranış türü de bilgisizliğin dışa vuru mudur veya bilimsellikten çok uzak bir davranış türüdür ,bu da son derece bilime ve bilgiye aykırıdır
Eğer disiplinlere, bilim insanlarının görüşlerine saygı gösterilmiş olunsaydı. yurt dışına ihraç ettiğimiz meyvelerimizde sebzelerimizde kuru yemişlerimizde (RASFF) verilerine ters düşen oranda pestisitler ( zirai ilaç ,zehir , ,aflotosin (mikotoksin ) bulunmazdı veya pestisit kalıntısı bulunduğu iddia edilen ürünlerimiz sınırlarımızdan geri gönderilmek istenir miydi? Ayrıca ülke olarak da yurt dışından saman mercimek buğday arpa canlı hayvan ithal etmezdik Size bir soru daha sorarak yazımı bitirmek istiyorum :
‘’ Siz İngiltere’nin hiç saman ithal ettiğini , mercimek, ithal ettiğini duydunuz mu?’’
Bilime ve bilgiye saygılarımla