SOKAKTA YAŞAYAN KÖPEKLERİN YARATTIĞI SORUN VE ÇÖZÜMÜ
Ben köpekleri çok severim.
Onlar gördükleri iyilik karşısında teşekkür etmesini bilen, kızdığınız zaman size karşılık vermeyen, baş kaldırmayan, bir arkadaş, sadık bir dost, malınızın, mülkünüzün ve canınızın bekçisi değerli bir yoldaştır.
Onlar sesinizi, ıslığınızı, yakınlarınızı tanır ve en önemlisi de ayakucunda hırsıza, düşmanlarınıza karşı canı pahasına sizi ve ailenizi koruyan iyi bir görevli, “bodyguard”dır.
Bu kadar özellikleri olan bu can dostları her nedense sahipleri tarafından sokağa, şehirlerarası yol kenarlarına veya bir ormana bırakılıyor. Bu hayvanlar sahibi tarafından düpedüz yalnızlığa, bunalıma, hastalanmaya veya ölüme terk edilmiş oluyor.
Hayvan, bırakılma sürecinde sahibine adeta, “ben, sana hakkımı helal etmiyorum. Sen, beni kuş uçmaz, kervan geçmez yollara niye bırakıyorsun? Suçum neydi, beni ne olur ölüme terk etme efendim” der.
Efendisi gittikten sonra o da yaşamak, karnını doyurmak için bırakıldığı yerden, yakın köylere, kentlere, apartman kapılarına, lokantalara, kafeteryalara, beslenme yerlerine, parklara, piknik yerlerine sığınmaya ve ulaşmaya çalışır; günlerce karnını doyuracağı mekânları arar. Bu süreçte aç, susuz kalır.
Eğer beslenecek bir mekân bulursa, bu kez yeni mekânı sahiplenerek orada koruma görevi yapmaya başlar.
Suç köpeğin mi, görevlerini yerine getirmeyi beceremeyen sahibinin mi? Siz beyefendi, hanımefendi!
Madem besleyemeyeceksiniz, bakamayacaksınız; niçin o köpeği veya kediyi sahiplenmeye kalkıştınız?
Bazı sokak köpekleri, yukarıda söylenenlerin aksine, sokaklardan toplanarak, barınaklara getirilip, oralarda aşıları yapılıyor, kısırlaştırılıyor, kulağına küpe takılarak alındığı sokağa veya mekâna yeniden bırakılıyor. Bazıları da bu ilgilerin hiçbirine erişemediğinden sokaklarda doğuyor, büyüyor ve sokaklarda ölüyor.
Gazeteci Didem Tali bu konuda sadece mega kent İstanbul’un sokaklarında 130 bin köpeğin ve 125 bin kedinin” yaşamını aynı minvalde sürdürdüğünü söylüyor.
Ülkemiz genelinde düşünürsek on binlerce, yüz binlerce köpek ve kedi, illerin, ilçelerin sokaklarında başıboş, yarı aç, yarı tok yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Bu hayvanlar bakıma, şefkate muhtaç canlılardır.
Onlar yiyecek bulamazlarsa, uzun süre aç ve susuz kalırlarsa, normal davranış özelliklerini kaybedebilir. İşte bu anlarda köpekler yanlarından geçen insanlara, çocuklara saldırabilir, ısırabilir, yaralayabilir ve hatta ölümcül olaylara neden olabilir.
Bunun yaşanmış örneklerini Adana, Afyonkarahisar, Ankara, Balıkesir, Bursa, Gaziantep, Isparta, İstanbul, Giresun, Konya, Antalya/Serik, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, Manisa, Tokat, Van ve Şırnak’tan verebiliriz.
Başıboş köpeklerin saldırganlığının en vahimi, son aylarda Mardin'in Derik İlçesinde yaşandı. Kuduz bir köpek 4’ü çocuk, 7 kişiyi ısırarak, ölümcül düzeyde hastanelik etti.
Sokak köpeklerinin saldırıları dur-durak bilmiyor. Bu belirtilenlerin dışında başıboş köpekler tarafından 2021 yılında 417 saldırı olayı gerçekleşmiş.
Bu saldırılarda 166 çocuk ve 76 kadın yaralanmış.
2022 yılının ilk çeyreğinde bile 75 saldırı olmuş, 64 yurttaşımız yaralanmış.
Eğer köpekler kısırlaştırılarak, özel barınaklarına yerleştirilmiş olsaydı ve sonrasında sokağa salınmasalardı, saldırılarda yaralanmalar, ölümler ve kuduz vakaları da olmazdı.
Avrupa ülkelerinde sokak köpekleri sorun olmuyor da, ülkemizde niçin sorun oluyor?
Bu duruma en güzel örnek olarak Hollanda’yı verebiliriz. Hollanda Hükûmeti aldığı yasal önlemlerle sokak köpekleri sorununu çözmüştür.
Alınan önlemler sayesinde insanlar yolda, sokakta, parklarda korkusuzca ve özgürce, yürüyebilmektedir. İnsanlar kaldırımlarda yürürken, köpek dışkıları ayakkabılarına bulaşabilir endişesini taşımamaktadır.
Benzer durum Bulgaristan’da yaşanmaktadır.
Bulgaristan’da tıp öğrenimi gören Emre Karay Yılmaz, Sofya’nın bütün sokaklarında dolaşan köpek sayısının, Adana - Beyazevler yakınındaki Dilberler Sekisi’nde dolaşan köpek sayısından çok daha az olduğunu bildirmektedir.
Bu konuda Prof. Dr. Abdurrahman Yiğit; “Acaba bizim yurttaşlarımız Avrupalılar kadar yaşama hakkına sahip değiller mi?Yurdumuzun çeşitli kentlerinde yaşanan, sokak köpeklerinin sebep olduğu dramatik ve üzücü saldırı ve yaralama olayları 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışıyor mu?” diye soruyor.
Prof. Yiğit’in duyarlı bir yurttaş ve bilim adamı olarak sorduğu sorular haklı sorulmuş sorulardır.
Yurdumuzun çeşitli il ve ilçelerinde bu dramatik ve çağımız Türkiye’sine yakışmayan bütün bu olaylara karşılık, yetkililerin ülke çapında ne yazık ki yeterli önlemleri almadıklarına tanık oluyoruz. Bu duyarsızlığın asıl sebebi, güzel ülkemizde insan hayatına değer vermemekten başka ne olabilir?
Geleceğimizin güvencesi olan öğrencilerimiz ve yetişkin bireylerimiz bu kadar değersiz mi? Saldırıya uğrayanların çektiği acılar, ailelerinin çektiği sıkıntılar, korkular az şey mi?
Öte yandan bunca yaralanma ve ölüme rağmen bu türden olayların hâlâ yaşanmakta oluşu, yurt çapında bu konuda sonuca yönelik önlemlerin alınmadığını gösteriyor. Yetkililer kısa zamanda gerekenleri yerine getirmezse, sokaklarda-parklarda aileler güvenle dolaşabilir mi?
Türkler gerçekten hayvanları sever ama her nedense onların doğal davranışları ile ilgili isteklerine karşılık vermeyi, eziyetine katlanmayı bilmez.
Hani bir söz vardır; "İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir‘’ diye.
Yurdumuza gelmek isteyen turistler de, sokak köpekleri ile ilgili nahoş haberleri basından öğrenince, Türk turizm firmaları yetkililerine telefon ederek, “Bizler, havası, suyu, sahilleri güzel ve güneşi bol diye Türkiye’ye gitmek için firmanız aracılığıyla yer ayırtmıştık ama şimdi ülkenize gitmek istemiyoruz. Biz onun yerine İspanya’ya ya da Yunanistan’a gitmek istiyoruz‘’ demezler mi?
Unutmayalım ki, hiç kimsenin güzel ülkemizin şehirlerinde, beldelerinde, parklarında, piknik yerlerinde, sokaklarında insanları huzursuz etmeye, köpekler ısırabilir diye korkulu anlar yaşatmaya hakkı yoktur. Benden söylemesi…
O zaman ne yapılmalı?
Sokak köpekleri toplanmalı, barınaklara getirilmeli kısırlaştırmalı, aşılamalı ve sokaklara geri salınmamalıdır.
* Ülkemizde sokak hayvanları için veteriner hekimlerin gözetim ve sorumluluğunda barınaklar oluşturulmalı, her ilde ve ilçede barınakların sayıları arttırılmalı, her biri hayvanseverlerin de katkıları ile maddi ve manevi olarak desteklenmelidir.
* Halkımızın köpek ve kedilerini bu barınaklardan satın almaları teşvik edilmeli veya bu konuda yasalar, yönetmelikler çıkarılmalıdır. Eğer kişiler “Köpeğimizi, kedimizi petshoplardan almak istiyoruz” diye ısrar ederlerse, onlardan barınaklara katkı adı altında bir vergi alınmalıdır.
* Köpek veya kedi sahiplerinin sokağa, ormana ve boş arazilere köpek veya kedisini terk etmeleri engellenmelidir. Bu hayvanları sokağa, parka, ormana bırakanlar izlenerek onlara para cezası verilmelidir.
* Sokaklarda yalnızca sahipli köpekler, ağzına tasma takılı olarak, ipleri sahiplerinde olacak şekilde günün sadece belirli saatlerde, sahiplerinde köpeğin kimliği, sorumlu veteriner hekim bilgisi, aşı durumu, vb. belgelerle birlikte, bir elinde köpeğinin dışkısını yerden toplamada kullanacağı küçük bir kürek ve dışkı torbası bulundurmak zorunda olmalı; ilgililerce sık sık yapılan denetimlerde noksanlık belirlenmesi durumunda asgari ücretin belirli bir oranında, örneğin dörtte biri kadar ceza kesilerek, bu durum sahibinin siciline işlenmelidir. Suçun tekrarı durumunda ceza oranı arttırılmalıdır.
* “Pitbull” gibi saldırgan köpek ırklarının özel kişilerce sahiplenilmesi, alım-satımı-üretimi ve bulundurulması yasaklanmalı, tespit edildiğinde, sahibi topluma tehdit oluşturan canlı silah bulundurma suçundan para ve/veya hapis cezasına çarptırılmalıdır. Bu konuda güvenlik birimlerine gelecek ihbarlar değerlendirilerek, sahipleri hakkında yasal işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır.