KEMİK ERİMESİ HASTALIK OLABİLİR Mİ?

Miyase BÜLBÜL

Kemik erimesi hastalık değildir.

Baş ağrısı, diş ağrısı, mide bulantısı gibi bir semptomdur. Bu semptomla vücut size “kalsiyum alıyorsun ama ben bunu kullanamıyorum yetmiyor” der.

Kalsiyum iskelet yapımızın temel taşıdır. Vücutta bulunan kalsiyumun yüzde 99’u kemik dokusunda ve liflerde, yüzde 1’i ise kanda ve kas bağlarındadır.

Kalsiyum vücudumuzun asit-alkali dengesini oluşturmakta önemli bir yere sahiptir. Ayrıca yağ kaybını hızlandırır, kilo kaybını destekler.

Vücudumuz kalsiyumu kandaki asit oranını 7.35’ten aşağılara düştüğünde dengelemek üzere kullanır.

Beslenmenin asit yükü fazla ürünlerden oluşması sonucu böbrekler (idrar yoluyla), cilt (terleme yoluyla) ve bağırsaklar (dışkılama yoluyla) gibi organlar fazla asidi temizlemekte yetersiz kalabilir.

Beslenme düzeninde bir değişiklik yapılmayarak, asit atık yükü fazla olan gıdalarla beslenmeye devam edilirse beslenme yoluyla alınan kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum gibi alkali mineraller kullanılarak fazla asit nötr tuza dönüştürülür. Bu tuz ileride atılmak üzere bağ dokularına, eklem ve kaslara toksin olarak depolanır. Depolandıkları yerlerde zamanla birikim olur.

Bu birikme eklemlerde olursa kireçlenmeye, kemik erimesine, kırılmasına neden olur.

Zira beslenme yoluyla alınan besinlerin sindirimi sonucu oluşan kandaki kalsiyum, vücudun fazla asidi temizlemesine yetmezse, vücut hücreleri öncelikle leğen kemiği, omurga ve diğer uzun kemiklerden kalsiyum alır.

Asit yükü fazla devam ederse hücreler giderek ihtiyaçları olan kalsiyumu vücudun diğer kemiklerinden, liflerden ve eklemlerden çalar.

Vücut hücreleri tarafından iskelet yapısından alınan kalsiyum nedeniyle yaş ilerleyip orta yaşlara gelindiğinde kemik erimesi (osteoporoz), kemik kırılmaları, kireçlenme gibi hastalıklarla baş etmek zorunda kalınır. Kemik yoğunluğu giderek düşer ve kemiklerde süngerimsi bir yapı oluşur.

Osteoporozun oluşmaması, kireçlenmenin mümkün olduğunca azalması için fazla asit atık bırakan besinlerle beslenme biçiminden alkali beslenme biçimine dönmek şarttır.

Yapılan son araştırmalar, yaygın olarak kalsiyum kaynağı olduğu bilinen hayvansal gıdaların aslında düşük kalsiyum içerdiğini, süt içerek bu sorunun çözülmeyeceğini, kalsiyum oranının az olduğu sanılan kuruyemiş, tahıl, koyu yeşillik ve sebzelerin ise daha yüksek kalsiyum oranına sahip olduğunu göstermektedir.

AKLINIZDA BULUNSUN

 

Günlük kalsiyum ihtiyacımız 1500 mg için besinlerin içerdiği kalsiyum oranları:

1 su bardağı yoğurt 300 mg, 1/2 su bardağı lahana 240 mg, 1 tabak buharda pişmiş nohut 100 mg 150 gr yeşil salata 250 mg, 1 su bardağı badem sütü 350 mg, 1 su bardağı kefir 240 mg, 1 avuç roka 60 mg.

 

Kalsiyum emilimini azaltan elementler:

Günlük beslenmemiz yoluyla aldığımız aşırı miktarda sodyum, kafein, alkol, nikotin, beyaz şeker, yüksek protein içeren beslenme, sülfür içeren proteinler, yüksek fosfor kullanımı beslenme yoluyla yetersiz miktarda magnezyum, çinko, B6 ve D vitamini alımı kalsiyum emilimini azaltır.

 

Kalsiyum destekleri nasıl kullanılmalı:

Kalsiyum kullanırken dikkatli olmak lazımdır. Kullanmadan önce tahlillerin yapılması ve mutlaka magnezyum, K2 ve D vitamini takviyeleri ile dengelenerek kullanılması gerekir.

Prensip olarak ihtiyacınızın büyük bir kısmını yiyeceklerden almanız uygundur. Geri kalanına takviye doktor tavsiyesine göre olabilir.