NE YİYORSAK OYUZ
Yemek yemek yalnızca karın doyurmak için değil hayatın devamlılığını sağlamak için gerçekleştirilen bir eylemdir.
Yediğimiz her lokmanın farkında olmalı, ne yediğimizi sorgulamalı, hücrelerimize ihtiyaç duyduğu doğru besinler ulaşmasını sağlamalıyız.
Yerel lezzetlerimize sahip çıkarak, doğaya saygı göstererek, geleneksel tarıma değer vererek, gerçek tohumun peşinden giderek, yemekten tat almayı; tat alırken bize verilmiş en kıymetli elbise olan bedenimizi beslemeyi unutmamalıyız.
Peki, ne yiyeceğiz?
Tüketilen besinlerin sağlığımızı koruyabilmesi, hücrelerimizi memnun edebilmesi için mevsiminde yetişen ürünler olmalıdır.
Vücudumuzun genel kondisyonu doğduğumuz toprakların iklim özelliklerine göre değişir. Aynı şekilde besinlerin içerdiği besin değerleri de vücudun mevsimsel olarak ihtiyaç duyacağı besin değerlerine göre değişir.
Yazın sıcaklarında su oranı yüzde 80 olan kavun ve karpuza, sıcaktan ter yoluyla bol su kaybettiğimiz için daha çok ihtiyacımız vardır. Kışın ise bizi soğuklara karşı daha dayanıklı kılacak C vitamin kaynağı olan meyvelere ihtiyaç duyarız.
Doğduğumuz topraklara göre ne zaman ne yememiz gerektiğini doğanın doğal işleyiş ve bize sunduğu besinlerin çıkış sırasına baktığımızda kolaylıkla yakalarız.
Sağlığımızı korumak, hücrelerimizi memnun etmek için mevsim ürünleri ile beslenmeliyiz. Yani kışın karpuz, taze fasülye, taze domates yemenin size ve sindirim sisteminize bir faydası yoktur.
Tüketilen besinler doğduğunuz bölge topraklarının ürünleri olmalıdır.
Kutuplarda yaşayan Eskimolar karpuz yediğinde Antalya'da yaşayan birisi kadar fayda sağlayamayacaktır. Zira yaşadığı bölgenin ve iklim koşullarının ürünü değildir.
Yaşadığımız iklim koşulları hücrelerimizin o iklim koşuluna göre ihtiyacı olan mineral ve vitaminleri içermektedir. Bu yüzdendir ki tükettiğimiz bir çok yabancı kaynaklı üründen aldığımız besin değerleri kitaplarda yazdığı kadar yüksek değildir.
Tüketeceğiniz besinleri ne kadar fiziksel aktivite yaptığınıza, içerdikleri ve enerji oranına göre seçmelisiniz.
İnsan vücudu “enerji al, aldığın enerjiyi yak” mekanizması üzerine çalışır.
Masa başında beyin gücü ile çalışan kişi ile fizik gücü, kol kuvveti ile çalışan kişinin ihtiyaç duyduğu enerji ve besin değerleri aynı değildir.
Spor yapan, fiziksel güçle çalışan kişiler daha çok karbonhidrat tüketebilir, bir üründen miktar olarak daha çok yiyebilirler.
Örneğin fiziksel güçle çalışan ağır spor yapanlar daha yüksek volumde meyve tüketebilir. Zira meyve şekeri olan fruktozu daha çabuk kullanarak fruktoz fazlasının karaciğerde yağ olarak birikmesinin önüne geçmiş olur.
Masa başında oturarak çalışan, ağır yada hafif spor yapmayan bir kişi ise günlük meyve tüketimine, meyveyi ne zaman, neyle ve nasıl tükettiğine daha çok dikkat etmeli miktarını azaltmalıdır. Gün içersinde harcanacak enerji miktarınız ne yediğinizi, nasıl ve ne zaman yiyeceğinizi belirler.
Tüketeceğiniz besinleri vücudunuzun sindirim kabiliyetine göre seçmelisiniz.
Hücrelerimizin ihtiyaç duyduğu besinlerden proteinler, karbonhidratlar ve yağlar farklı biçimde sindirilirler.
Örneğin karbonhidratların sindirimi ağızda başlarken, proteinlerin sindirimi midede başlar. Proteinleri oluşturan güçlü aminoasitler yüksek asidik ortamda tam olarak parçalanabilirler. Vücuttaki en asidik ortam midede bulunmaktadır.
Burdan yola çıkarak nişastalı ve proteinleri aynı anda tükettiğimizde her ikisi de tam olarak sindirilemezler.
Tükettiğimiz yediğiniz ürünler faydalı dahi olsa tam olarak sindirilemezse bir takım rahatsızlıklara neden olur.
Bunlar sancılı gaz yapma, reflue, guruldama, mide yanması mide ekşimesi ve vücutta asit yükü fazlalaşması olarak ortaya çıkar. Asit fazlalığıda uzun dönemde kronik hastalıklara, rahatsızlıklara sebep olur.