BAŞKAN, BAĞA GEL BOSTANA GEL! ALIŞVERİŞTE GÖRSÜNLER
Hepsi değil ama bazı belediye başkanlarının devamlı medyada görünmek istemesini çok komik buluyorum. Acaba millet kendilerini unutur diye mi korkuyorlar. Ya da insanlar “bizim başkan çalışıyor” desinler diye mi, her köşeden başlarını uzatıyor, her fotoğraf çekenin karşısında fotomodel gibi duruyorlar.
Gün aşırı desem az olur. Saat başı, hatta dakika başı kendini reklam eden var.
Hele ki sanal medya olayı tam bir yarışa dönmüş durumda. Bir belediye başkanının üç beş tane hesabı var. “Başkanı sevenler buraya gelsin”, “başkanı destekleyenler arkamıza düşsün”, “en büyük başkan bizim başkan”, “bizim başkandan iyisi yok”.
Buna benzer her tür başlıkla hesap açtırıyorlar.
Belki bunun birçoğundan kendilerinin bile haberi yok. Tanıtım medya ya da basın halkla ilişkiler bölümünde çalışanlara iş çıksın diye mi artık bilmiyorum ama işin cılkı çıkmış durumda.
İnsan biraz geri durur. Yüzünü eskitmez. Diyeceklerini, söyleyeceklerini önce yapar, yaptıklarında da anlatacak bir şey varsa, arada bir ya haber ya da röportaj vererek halka mesajını iletir.
Tabi başkan adına bu işleri yapanlara az para da ödenmiyor. Ben biliyorum bazı belediyelerin tanıtım, basın ve halkla ilişkiler müdürlüklerinin bütçeleri dünyalar kadar. Aslında buna hiç gerek yok. Vatandaş zaten kimin çalışıp çalışmadığını, kimin hizmet edip, etmediğini biliyor.
Ama insan çalışmayıp da çalışıyormuş gibi yapınca, reklama daha çok gereksinim duyuyor tabii.
Ya da oturduğu koltuğun kolçakları eskiyip, aşınmışsa ve de artık içinden “her gün aynı şeyleri yapmaktan bıktım, aynı şeyleri söylemekten usandım” demeye başlamışsa, olay “başkanım bağa gel bostana gel, iki poz fotoğrafını çekelim, haber olsun” işine döner.
O zaman da başkan bir gün bir mahallede esnafın elini sıkar, ‘n’aber işler nasıl gidiyor?’ diye sorar. Bir gün bir tarlada buğdaylar sararmış mı diye bakar, bir başka gün de domateslerin kızarıp kızarmadığını inceler. Bu arada fotoğraflar çekilir, video kayıtları alınır, başkanın bir şey söylemesine de gerek yok, fotoğrafların altı her zamanki bilgilerle doldurulur.
Bana göre olay bu aşamaya gelince, o koltukta her kim oturuyorsa tası tarağı toplayıp gitmesi, koltuğunu genç, dinamik, düşünen ve üreten beyinlere bırakması gerekir. Onun yerine gelenin de yine çağdaş düşünen, yeni projeler üreten, fikren ve vicdanen hür bir şekilde işini yapan kişilerden yeni ekipler oluşturarak, bayrak yarışını devam ettirmesi gerekir.
Çünkü yıllar geçtikçe bir şeyler, bir yerlerde birikiyor. Bu da ne zaman ortaya çıkıyor biliyor musunuz? Arada bir ev taşımak zorunda olanlar çok iyi bilir.
Tüm eşyalar nakliye aracına doldurulduktan sonra kapıdan çıkmadan önce son bir kez odalar dolaşılırken yerlerde göze çarpanlar var ya işte onlar gibi. O zaman insan içinden “ya, biz bu evi hiç mi temizlemedik?” diyesi geliyor. Oysaki defalarca temizlikçi gelmiştir, odalar süpürülüp, paspas çekilmiştir. Ama gözün göremediği yerlerde mutlaka bir şeyler birikiyor.
Sözün özü; bağda bahçede, sokakta çarşıda verilen pozlar işin vitrini, görünen yüzü. Asıl halının altındakileri görmek gerek. Onun için de yapılması gerekeni az önce söyledim zaten.