Beladan kaçınmak mı, yoksa belaya kafa atmak mı?
Gazete ve televizyonlarda bazı kavga veya cinayet gibi olayların haberlerini gördüğümüzde şaşırıyor, “bu kadar da olmaz ki” diyoruz. Aklımız almıyor. Ama yapılan davranışlar da zaten akıl işi değil ki! Yaşanılan, istenmeyen birçok olayın nedeni akıl ve mantıktan uzak kalınmasının sonucudur.
Çünkü bazı insanlar her nedense, başlarına gelebilecek beladan kaçınmak yerine, üstüne üstüne gider ve bunu da delikanlılık olarak görür, öyle göstermeye çalışır. Sonra bile isteye yaşadığı olaydan zarar görünce de başkalarını suçlar ve olaya başka kılıflar uydurmaya çalışır.
Oysaki insanın önce kendi kendine şunu sorması gerekir; “ben isteseydim bu beladan uzak kalabilir miydim?”
Eğer bu sorunu yaşamaktan, başına gelebilecek belalardan kaçınmak veya uzak kalmak kişinin kendi elindeyse ve bunu yapmıyorsa, yapmamışsa, diyecek tek şey “kendin ettin kendin buldun!”dur.
Aynen böyle. Çünkü insanın aklı var, fikri var. Öfkeyle, kabadayılıkla, hava atmakla sorun çözülmez. Böyle insanlar zaten belayı paratoner gibi kendi üstüne çeker. Ondan sonra da ah var eder, onu bunu suçlar. Sanki kendisi sütten çıkmış ak kaşıkmış da, tüm suç başkalarınınmış gibi davranır.
Ama kazın ayağı öyle değil işte. Hiç kimse, kimseyi onun gözüyle görüp, değerlendirmez. Kendi gözleriyle görüp, kendi aklıyla değerlendirir.
Mesela herhangi bir nedenden dolayı bir kavgaya karıştınız, belki dayak yediniz ya da karşınızdakini evire çevire dövdünüz. Bu arada bir iki tokat ya da yumruk da siz aldınız. Sonunda da karakolluk olup, mahkemeye düştünüz. Belki olay daha da büyüdü, başka sorunlara yol açtı.
Olay bu noktaya geldiğinde pişmanlık duymak yerine, en başından, -eğer belaya bulaşmamak sizin elinizdeyse-, kavgadan kaçınmak daha iyi değil mi?
Filmi geri sardığınızda “keşke, öyle değil de, böyle yapsaydım” dememek için, sağduyulu davranmak, öfke seline kapılmamak gerek. Aksi takdirde geri dönülemez yollara girilir, hiç istenilmeyen olaylara sebebiyet verilebilir.
Ben böyle düşünüyorum.
Çünkü toplumumuzda yaşanan birçok olayı, kavgayı, sürtüşmeyi ve basit anlaşmazlıklardan ya da rekabetten doğan kavgayı analiz ettiğimde bu sonuca varıyorum.
Kişi yaşadığı birçok sorunu sağduyulu davranıp, egolarına yenilmeden, öfkeye kapılmadan, mantık yoluyla çözmeye kalksa, belki de çok daha büyük belalardan kaçınmış olacak.
Çünkü insanları görüyor ve gözlüyorum ki, birçok kişinin yaşadığı ve ileri kuşaklara aktardıkları sorunlar, attıkları adımları hesaplamamaktan, ettikleri sözü tartmamaktan kaynaklanıyor.
Bazen yapılan bir hareketi yapmamak, söylenen bir sözü söylememek bir sonraki adımda yaşayacağımız çok büyük olayların ve belaların başımıza gelmesini önler.
Ve inanıyorum ki böyle davranmak hem kişiliğimizi olgunlaştırır hem de çevremizdeki insanların gözünde bizi yüceltir. Bu ne korkmaktır, ne de kaçmaktır. Bu sadece kendimizi ve yakınlarımızı korumaktır. Boş yere üzülmekten kaçınmaktır!
Yoksa belaya kafa atmak kolay da, kimin kafası kırılır o belli değil işte.