MASKESİZİ UYARAYIM DEDİM AMMA..
Çok samimi söylüyorum, ben bu koronavirüsle ilgili alınan önlemlerden hiçbir şey anlamadım.
Hadi işin başında, bu virüsün Çin Seddi’ni aşıp, ta buralara kadar gelemeyeceğini düşünen çoktu ve bu yüzden de kimse umursamıyordu. Ancak olay birden bire Avrupa’nın göbeğinde patlayınca, “aman maske” diye tutuştuk.
Biz maske taktık ama bazılarında kafa mermer, ne uyarı dinliyor, ne ceza. Sağlık Bakanı günlerce televizyona çıktı, öleni, kalanı söyledi, “bakın bu iş çok ciddi” dedi.
Ama sen kime söylüyorsun ki, dinleyen kim?
Ellerini öptüğümüz, dedemizi, ninemizi, evimizin direği anamızı, babamızı, “yeter ki size bir şey olmasın” deyip, eve hapsettik.
Çocuklarımız, günlerce park, bahçe yüzü görmedi, dedelerinin, ninelerinin kaderine ortak oldu. Bilgisayar ekranını öğretmen bellediler. Sonuç. Gele gele geldik şimdi sürü bağışıklığına.
Virüsü yenen paçayı kurtaracak, yenemeyen sen sağol.
Maske mi? Çok şükür her yerde fazlasıyla var; 1 TL.
Bir, iki ay önce eczaneden 4 tanesini 30 TL’ye almıştık, hem de rica minnet.
Maske yoktu, kızıyorlardı, “neden yok?’ diye. Peki şimdi maske var da ne oldu?
Bilim insanları, “kendi maskeniz karşınızdakini, onun maskesi sizi korur” diyor.
İşte bazıları, benim maskem beni korumayacaksa niye takayım ki diye düşündüğü için; kimi çene altına, kimi arabanın dikiz aynasına, kimi kemerine takıyor, kimi de, polis falan sorar da ceza yerim diye cebinde hazır tutuyor. Cezası da az değil zaten.
Bizim gibi düşünenler ise “aman bana ne” demedi. Sorumluluğunu yerine getirdi.
Zaten denmemeli de. Çünkü orman yanarsa, oradaki her şey yanar.
Bu yüzden kişisel sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz gibi, bu konuda duyarsız davrananları da mahalle baskısı altında tutmaya çalışıyoruz.
Elini uzatana, “şimdi sıkmayayım”, çay ısmarlayana “içmiş gibi olduk” diyoruz.
Peki yetiyor mu?
Sağlık Bakanımızın her akşam açıkladığı rakamlar, yetip yetmediğini gösteriyor.
Ha! Bir de geçtiğimiz gün Sağlık Bakanımız kamuoyunu bilgilendirirken, "Maskesiz dolaşanları, maske takıyormuş gibi yapanları uygun bir dille uyaralım" dedi.
Yani vatandaşlar da, toplum sağlığı için elini daha fazla taşın altına koysun, devlet-millet işbirliğiyle bu koronadan kurtulalım demeye getirdi.
Ne yalan söyleyeyim, Bakan demeden daha, benim içimden geçmişti bu.
Öğrenciyken bazen öğretmen dersi anlattıktan sonra sorardı “kimler anladı?” diye.
Anlayanlar parmaklarını kaldırınca da “anlayanlar, anlamayanlara anlatsın” derdi.
İşte aynen o hesap, biz de sorumlu vatandaşlar olarak üzerimize düşeni yapalım demiştim.
Dün de, bu düşünceyle şehir merkezindeki ana caddenin kaldırımında yürürken, maskeli maskesiz birçok kişiyle karşılaştım. Kimi tek, kimileri de gruplar halinde dolaşıyordu.
Kafelerde oturanlara gözüm takıldı, onlar da aynen öyle. Kendini kapsama dahilinde görenlerle, kamsam dışı sananlar aynı ortamları paylaşıyordu.
İçimden geçmedi değil hani, dikileyim şunların önüne, “Koskoca Cumhurbaşkanı uyarıyor, Bakan o kadar söylüyor, siz hala maskesiz dolaşıyorsunuz, ayıp değil mi?” diyeyim, dedim ama “alacağım cevap belliydi, vazgeçtim.
Ama yol boyu yürürken kafamda hep bu vardı. Sonra gözüme karşıdan gelen biri takıldı. Maskesi falan yok. Tamam dedim, şunu Bakanımızın dediği gibi uygun bir dille uyarayım da içimde kalmasın.
Bana yaklaşmasını beklerken baktım adam, adamdan daha fazla bir şey.
Adım atıyor ama sanki yere basmıyor da, beton zemini dövüyor. Bir sağa çöküyor, bir sola. Boy bir metreden biraz uzun ama eni de neredeyse onun yarısı kadar. Bir sol omzunu öne itiyor, bir sağ. Pazulara baktım, benimki onun yanında oklava kalır. O yaklaştı, ben baktım, o yaklaştı ben baktım, yanımdan geçti gitti, o gitti, ben baktım.
Yani anlayacağınız o iş sayın Bakanımızın dediği kadar kolay değil.
En iyisi ceza yazmaya devam.