• Reklam
Emin YEĞİNBOY

Emin YEĞİNBOY


BABANIN İZİNDE, UZAY BOŞLUĞUNDA..

23 Eylül 2019 - 16:20

Yıldızlara Doğru-Ad Astra

Yönetmen: James Gray

Oyuncular: Brad Pitt, Tommy Lee Jones, Liv Tyler, Donald Sutherland, Ruth Negga.

Brad Pitt’i uzay filmlerinde görmeye pek alışık değiliz. James Gray’in çektiği “Yıldızlara Doğru-Ad Astra”’ da babasını aramak için uzaya çıkan astronot Roy karakterinde karşımıza geliyor.

“Yerçekimi/Gravity” ve “İnterstellar/Yıldızlar Arası” filmlerinde işlenen “uzayda tek başına” öyküsünde, Sandra Bullock ve Matthew McConaughey’den sonra yalnız astronot Pitt var. Yakın gelecekte dünyayı tehdit eden elektromagnetik fırtınaların büyüyeceğini varsayan bilim adamları, tecrübeli astronot Roy McBride’i (Brad Pitt) özel bir görevle uzaya göndermeyi teklif eder. Ay üzerinden önce Mars’a oradan da Neptün’e bir araştırma göreviyle gidecektir.

Görevi kabul etmesindeki en büyük motivasyon kayıp babasını aramaktır.

Babası 20 yıl önce uzayda akıllı yaşamları araştırmak üzere “Lima Projesi” adında bir çalışma başlatmıştır. Gönderildiği uzay istasyonu ile projenin yapımcısı Spacecom şirketi arasındaki bağlantı bir süre sonra kesilir. Kafa karıştırıcı bir durumdur halbuki o güne kadar her şeyin iyi gittiğini gösteren mesajlar gelmiştir.

Babasının gönderdiği mesajlar aniden neden kesilmiştir?

Yoksa babası uzayda yeni bir yaşamın parçası mı olmuştur?

Çok ses getiren filmlerin yönetmeni olmayan James Gray’i, “Küçük Odessa”, “Çeteler Savaşı/The Yards”, “Gecenin İki Yüzü”, “İki Aşık/Two Lovers”, “Bir Zamanlar New York/The Immigrant” gibi ortalama filmleriyle tanıyoruz. Karaktere odaklanmayı seven öyküler anlatmayı sever, oyuncu olarak Joachim Phoenix tercihidir, onunla üç filmde çalışmışlığı var. Bu kez uzay yolculuğu öyküsü içinde, bireyin kendini, varlığını, ne istediğini keşfetmesini anlatıyor. Bu tür adanmış kaşif hikayeleri bende “bireyin yaşadığı topluma kendisini ait hissetmeme, mutlu olamama” dürtüsünün baskın olduğunu düşündürür. Yoksa birey elindeki yaşamı neden tehlikeye atsın ki?

Pitt, McBride karakterinde astronotluk mesleğine kendini adamış, tüm benliğini zihinsel ve fiziksel olarak buna hazırlayan bir insan olarak karşımıza geliyor. Özel hayatından mesleği yalnızlık gerektirdiği için vazgeçmiş bir kimlik.

Sanki, babasının yıllar önce, yolunu açtığı deneyimin bir parçasına dönüşmüş gibi. Onunla baba oğul ilişkisini yaşayamamış olması, yaptıklarına hayranlık duyuyor olması, benliğinde eksik kalan bir şeyleri onu bularak tamamlama dürtüsü yaratmış .

Yönetmen Gray karakterinin ruhsal iniş, çıkışlarını, düşüncelerini diyalogsuz, dış ses olarak vermeyi tercih etmiş. Bu durum Terence Mallick filmlerini anımsatan bir dışa vurumculuk ortaya çıkarmış. İlk gösterimi sonrası Venedik’te bu benzerlikten çokça bahsedilmiş.

Bense bilimkurgu türünün, Stanley Kubrick imzalı başyapıtı “2001, Uzay Yolculuğu” ile akrabalığı daha çok hissettim. Set tasarımları dikkat çekici, özenle yaratılmış detaylara sahip. Sinematografi yönetmeni Hoyte Van Hoytema etkileyici bir görsellik sunuyor.

Pitt filmin büyük bölümünde yakın plan çekimlerle karşımıza geliyor. İçe kapanık bir karakterin ruhuna sızmamızı isteyen kareler. Bu tür sessiz karakterleri Pitt, hep iyi oynadı. Oscar adaylığı alır diyorum.

Diğer karakterlerde öne çıkan bir performans yok. Tommy Lee Jones, bir sekans dışında, hep ekran içinde görüntü olarak karşımıza geliyor. Aksiyonun ön plana çıktığı bir bilimkurgu değil “Yıldızlara Doğru”.

İnsan varlığının gizemine bir bakış atıyor, benliğin keşfi gibi bir temaya uzanıyor. Bilimkurgunun filozofik yönüne uzanan öykü, oldukça durağan akıyor.

Bu arada Elon Mask’ın hayali ticari uzay yolculuğu projesinin dönüşebileceği sıradanlığı, karamsar bir bakışla yorumluyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum