İsmail SERT

    İsmail SERT


    BÜYÜK ÜLKE

    03 Şubat 2020 - 16:48

    Kuzey ülkelerinden Türkiye’ye gelenler ülkemizin hareketliliğine, gündeminin
    yoğunluğuna, son dakika haberlerinin peş peşe gelmesine, şok olayların çokluğuna
    hayret ederler. Biz bu tempoya alışkın olduğumuz için fark etmesek de gerçekten
    öyledir. Bizden kuzey ülkelerine gidenler de tam tersini gözlemlerler. Gündemi durağan
    bulurlar. ‘Bir eksik var, ama ne?’ duygusu ile yaşarlar.
    Bugünlerde depremlerle sarsıldık, sarsılıyoruz. Marmara denizinde, Manisa’da, Elazığ’da
    üst üste kayda değer depremler yaşandı. Elazığ’da ve Malatya’da kayıplarımız oldu.
    Ölenlere Allah’tan rahmet, kalanlara başsağlığı, yaralılara şifalar diliyoruz. Acil olan
    yaralar sarıldı, ancak daha yapacak çok iş var. Halen ‘Anadolu beşik gibi’ haberleri
    yapılıyor. Uzmanların açıkladığına göre yer altındaki bütün faylarımız hareketli imiş.
    Uzmanların dediğine itirazımız olamaz. Ancak ekleme yapabiliriz. Sadece yer altındaki
    değil, yerin üstündeki faylarımız da hareketli.
    Dünyada en çok mülteci barındıran ülkeyiz. Bu demektir ki; şehirlerimizde bir mülteci
    nüfus baskısı yaşanıyor. Demografimiz, gelen mültecilerle harmanlanmış durumda. O
    harmanın tozu, dumanı, yani zorlukları kolay geçecek gibi görünmüyor.
    “Misafirlik üç gündür” sözünü üreten Anadolu’da, güneyimizdeki kaosun bir an önce
    sona ermesi ve sorunun ‘katlanabilir düzeye’ inmesi bekleniyor.
    Mülteci akınının öncesi de vardı. Terör sebebiyle, özellikle de boşaltılan köylerden
    gelenlerle şehirlerimize yeni mahalleler eklenmişti. O hızlı artışın dengesi kurulmadan,
    bu defa komşu ülkelerden yeni göç dalgaları geldi.
    Sosyal hareketliliğin yanında siyasal fay hatlarımız da sakin değil. 2019 yılının
    sonlarında bir yeni parti kuruldu. Bugünlerde ikinci bir yeni parti kurulma sancıları
    çekiyor. Durmuş oturmuş bir toplumda, kaç yılda bir yeni parti kurulur? Ya da kurulur
    mu?
    Askeri alanda da sürekli bir haber, gelişme, olay var. Suriye’de bir harekat başlatılmıştı.
    Sorun görüşmelerle çözülmeye doğru evrilince harekat durduruldu. Ancak Libya’da
    yaşananlar sebebiyle bu defa yönümüzü oraya çevirdik. Orada da diplomasi devreye
    girdi. Ancak yine durulmadık. Rusya sözünü tutmayınca Suriye sınırımızda yeniden
    harekat başlama ihtimali doğdu.
    Ekonomimiz de hareketli. Zengin doğal kaynaklarımız, gelişmiş sanayimiz olmadığı için
    sağlam ve derinlikli bir ekonomiye sahip değiliz. Sürekli yeni çözüm paketleri
    yayınlanıyor, yeni pazarlar aranıyor.
    Bunlar büyük konular ve zor sorunlar. Sadece biri bile bir ülke için handikap iken biz
    hepsiyle birden mücadele etmeye çalışıyoruz.
    Bu büyük sorunların eteklerinde başka başlıklarımız da yok değil. Hatta nereye dönsek
    orada bir sıkıntı var. Her gün birine dair bir gelişmeyle uyanıyoruz.
    Örnekler o kadar çok ki. Gündemimizde EYT var nice zamandır. Yani emeklilikte yaşa
    takılanlar. Bakanın açıklamasına göre, yaş ortalamaları 48 imiş. İnanılır gibi değil.
    Sayıları da tartışmalı. 1.5 milyondan 6 milyona kadar değişiyor. İçinden çıkmak hiç de
    kolay değil.
    İlgilenenler biliyor. Sarı basın kartları yenilendi. “Kurallar açıktır, tanımlamalar nettir.
    Bundan bir sorun çıkmaz” desek de işin içine girildiğinde öyle olmadığı görüldü. Değişim
    sırasında basın kartı yenilenmeyenler oldu. Zamanla esnetildiği, zorlandığı için teknik
    kriterlerin bile karmaşık hale geldiği anlaşıldı. Bunun yanında, basın kartının sağladığı
    özgürlüğün ardına sığınarak teröre karışanların olduğu iddiası ortaya çıkınca “dur
    bakalım” demek zorunda kalındı.

    Hangi ülkede vardır bu kadar konu başlığı? Bu ağırlıkta sorunlar? Bu kadar değişken
    gündem?
    Aşağıdan yukarıya, doğudan batıya, köyden şehre, periferiden merkeze hiç bitmeyen bir
    telaş, bir koşu bizimkisi. Bir sorundan diğerine bir düşme kalkma, bir yeniden
    toparlanma… Yeraltından yerüstüne faylarımız hareketli, faylarımız kırılgan, faylarımız
    enerji biriktiriyor.
    Bütün sorunlara rağmen yılmadan, yıkılmadan yürüyoruz. Sorunlarla çarpışa çarpışa
    büyüyoruz. Yazının sonunda, Hüsamettin Arslan hocanın sözüne demir atalım.
    Türkiye’deki Akademi’yi ‘episdemik cemaat’ olarak ifşa eden rahmetli hoca ne demişti?
    “Problemi büyük olan ülke büyüktür”. Sözün devamını pekala şöyle getirebilirdi: Büyük
    problemlerini çözen büyük ülke daha da büyür.

    YORUMLAR

    • 0 Yorum