Dr. Öğretim Görevlisi Süslü: Doğaya zarar verene iklim davası açılabilir
İZMİR Yaşar Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dr. Öğretim Görevlisi Güven Süslü, iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan felaketler sonucunda zarara uğrayan kişi ve derneklerin, zarara neden olduğu tespit edilen şirketlere veya devletlere dava açabileceğini söyledi.
31 Ocak 2022 - 11:44 - Güncelleme: 31 Ocak 2022 - 11:45
2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 28'inci maddesi uyarınca, iklim değişikliğine yol açma gibi saf çevresel zararların giderilmesi için dava açılmasının mümkün olduğunu belirten Dr. Öğretim Görevlisi Güven Süslü, bu süreçte neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdi. 'İklim hukuku' ve 'iklim davası' kavramlarının yaygınlaşmasıyla birlikte çevreye zarar veren şirketlere ve devletlere dava açılabileceğini belirten Süslü, "Bireysel olarak zarara uğramamak için gerekli masrafları yapan ve zararı önleyen kişi, zarara sebep olabilecek bu eylemi yapan kişiden 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca açacağı bir tazminat davası ile masraflarını talep edebilecek. Burada açılacak dava ile öncelikle zarardan önceki halin sağlanması istenebilecek. Şayet, bu mümkün olmazsa kurulacak bir çevre fonuna ödenecek bir parasal tazminata hükmedilebilecek. Bu dava, çevreyi kirletenin devlet olması durumunda devlete karşı da açılabilir. Çevre Kanunu 30'uncu maddesine dayanarak çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan herkes ilgili mercilere başvurarak faaliyetle ilgili gerekli önlemlerin alınmasını veya faaliyetin durdurulmasını isteyebilir. Ekolojik zarara sebep olan bir faaliyeti öğrenen herkesin bu faaliyet kapsamında gerekli önlemlerin alınması, gerekirse durdurulması için dava açma hakkı da bulunmaktadır. Bu davalar topluluk davası olarak da açılabilir" dedi.
'ŞİRKETLERDEN ÇEVREYE ZARAR VERMEDİKLERİNİ İSPAT ETMELERİ İSTENEBİLİR'
Çevreye zararın ispatı konusunda sıkıntılar oluşabileceğini aktaran Dr. Süslü, şöyle devam etti:
"Oluşan çevresel zararın ispatı noktasında ana kural iddia sahibinin ispatla yükümlü olması ise de özellikle iklim değişikliği gibi konuların teknik ve zaman içerisinde ortaya çıkan durumlar olması sıkıntı yaratabilir. Bu durumda ispat yükünün terse çevrilmesi ve iklimi etkileyen faaliyetin sahibi olan şirketin faaliyetinin iklimsel olumsuzluğu bulunmadığını ispatla yükümlü tutulması düşünülebilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen çevreye karşı suçlarda ceza miktarlarının artırılması, bu tür suçların çoğunlukla şirketler gibi tüzel kişilerce işlenmesi sebebi ile tüzel kişilere has cezalar yaratılarak cezaya maruz bırakılarak, caydırıcılığın artırılması düşünülebilir."
Türkiye'nin 2021 yılında imzaladığı Paris İklim Anlaşması'nın detaylarından da bahseden Dr. Süslü, "Türkiye, Paris Anlaşması'na taraf olmakla bu anlaşmanın çizdiği çerçeveye uygun iç hukuk düzenlemelerini yapmak yükümlülüğü altına girdi. Bu anlamda ilk başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ismi değiştirildi. Yapılacak diğer düzenlemelerde temel denetim yükümlülüğü Bakanlığa ait olacak" dedi.
'ŞİRKETLERDEN ÇEVREYE ZARAR VERMEDİKLERİNİ İSPAT ETMELERİ İSTENEBİLİR'
Çevreye zararın ispatı konusunda sıkıntılar oluşabileceğini aktaran Dr. Süslü, şöyle devam etti:
"Oluşan çevresel zararın ispatı noktasında ana kural iddia sahibinin ispatla yükümlü olması ise de özellikle iklim değişikliği gibi konuların teknik ve zaman içerisinde ortaya çıkan durumlar olması sıkıntı yaratabilir. Bu durumda ispat yükünün terse çevrilmesi ve iklimi etkileyen faaliyetin sahibi olan şirketin faaliyetinin iklimsel olumsuzluğu bulunmadığını ispatla yükümlü tutulması düşünülebilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen çevreye karşı suçlarda ceza miktarlarının artırılması, bu tür suçların çoğunlukla şirketler gibi tüzel kişilerce işlenmesi sebebi ile tüzel kişilere has cezalar yaratılarak cezaya maruz bırakılarak, caydırıcılığın artırılması düşünülebilir."
Türkiye'nin 2021 yılında imzaladığı Paris İklim Anlaşması'nın detaylarından da bahseden Dr. Süslü, "Türkiye, Paris Anlaşması'na taraf olmakla bu anlaşmanın çizdiği çerçeveye uygun iç hukuk düzenlemelerini yapmak yükümlülüğü altına girdi. Bu anlamda ilk başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ismi değiştirildi. Yapılacak diğer düzenlemelerde temel denetim yükümlülüğü Bakanlığa ait olacak" dedi.
YORUMLAR