Fiyat artışlarıyla mücadele için sorumlular neyi bekliyor?
İzmirli sanayici Tahsin Güzel, yine çok tartışılacak, gündem olacak bir yazı kalem aldı. İşte o yazı:
07 Nisan 2022 - 19:34
KÖPEKSİZ KÖY BULUP DEĞNEKSİZ GEZİYORLAR
Ülkemizde yaşanan gıda terörü hükümete karşı darbe, devlete karşı meydan okuma, halkımıza karşı yapılan en büyük saygısızlıktır.
Serbest ticaret, serbest ekonomi; adına ne derseniz deyin yaşanan bu gıda terörünün ne ticari ahlakla, ne de meşru kazançla bir alakası olmadığı gibi hukuk tanımamadır ve bir algı operasyonudur.
Dün patates soğan, hedef sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı, bugünde Erdoğan’dır.
Bahçede kaderine terk edilmiş patates, soğan, sebze…
Amasya, Antalya, Adana ve Mersin’de çürümeye terk edilmiş meyveler kamuoyuna yansırken, karaborsa yaygarası yapıldığı günlerde milyonlarca ton yollara dökülen soğan ve patates gerçeği ortada iken yaratılan kaos algı operasyonu değil de nedir?
Yuvarlak masanın görülmeyen ayağı HDP’nin gizli ortakları olan, dün frekans ayrılığı ve kan uyuşmazlığı varken bugün bir araya gelen “Altısı bir arada” siyasilerin bu tabloyu görememesi mümkün mü?
Uzayda mı yaşıyorlar?
Bunların amaçları vatandaşın mağduriyetini gidermek çözüm üretmek filan değildir. Patates, soğan bahane... Amaç dediğim gibi Erdoğan’dır…
Ülke genelinde haksız ve hukuksuz işgal eden süper-hipermarketler, koca koca alışveriş merkezleri sayıları ne olursa olsun yaptıkları işbirliği neticesi, sattıkları emtia ve eşyaları üreten firmalardan sıfır karla almaktalar ve bazı emtialara da bir kuruş ödemeden konsinye olarak alarak, “çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak”talar.
Ayrıca gıda ve sebzeler, tarladan 75 kuruşa alınırken, hal çıkışları 3.90 lirayı geçmezken raflarda 15-25 kat satılması insafsızlıktır.
Mazot, gübre, ilaç ve nakliye bahane…
Maliyet artırıcı unsurlardan etkilenen köylü-çiftçi, yüksek girdilerine rağmen marulu en yüksek tanesi 2 liradan, domates- salatlık en yüksek kilo 3,5- ile 4,5 tl arasında satıyor.
Marketlerde marulun tanesi 15 ile 20 tl, domates ve salatalığın kilosu 25-35 liradan satılıyor. Haksız kazanç elde ediliyor.
Hukuk tanımaz bu kuruluşlar kazancı meşrulaştırmak adına aynı işletme bünyesinde “tas tencere” misali, satın alma- nakliye-pazarlama gibi ayrı ayrı şirketler kurarak, biri diğerine fatura keserek maliyeti yükseltiyor, vicdansızca halkı kazıklıyorlar.
Devletin ilgili kurumları da bu tablo karşısında uyumaktadır.
Halkı mağdur eden söz konusu bu vicdansızlara karşı icranın başında olan hükümet ve emrinde olan sanayi ticaret il müdürlükleri, maliye teşkilatlarının, Cumhurbaşkanı’nın defaten uyarılarına rağmen gerekeni yapmadıkları görülüyor.
Dolayısıyla halk devletin zafiyeti yüzünden kazıklanıyor.
Devletin asli görevi sadece eğitim, sağlık ve savunma değildir.
Muhalefetin görevi de yaşanan olumsuzluklar karşısında puan almak için çalışmak değildir… Halkı ilgilendiren konularda duyarlı davranmak, halkın hak ve hukukunu korumak için katkıda bulunmaları gerekir.
Hükümet de, muhalefet de kural tanımayanlara alkış tutmamalı.
Ticaretin kurallarına uymayarak halkı kazıklayanlar cezalandırmalı, konu devlet ve millet olunca rozetler bir kenara atılmalıdır.
Halkın ekmeğiyle oynayanlara karşı siyasi parti teşkilatları, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve belediyeler devreye girmeli, her şeyi hükümetten ve Ankara dan beklememelidir.
Valilikler koordinasyonunda yerelde çözüm aranmalı kanun-kural dışı vurgun yapan vicdansızlara hesap sorulmalıdır…
Hazineden milyarlarca para ödenen ve ülke genelinde il, ilçe, belde hatta köy ve mahallelerde dahi temsilcilikler açan siyasi parti teşkilatları ve milletvekillerinin siyasi rant elde etme dışında yaşanan bu olumsuzluklar karşısında aynı dili konuşmaları gerekmektedir.
Bırakın evrak işlem paralarını, zorunlu aidat adı altında esnafı tüccarı yani üyelerini kaz gibi yolan kamu nitelikli ticaret, sanayi odalarıyla esnaf oda ve birlikleri; e devlet, e fatura çağında her tür kontrol mümkünken, üyeleri olan söz konusu bu alışveriş merkezlerine karşı seslerini yükseltmelidir.
Toptan ve perakende, alış-artı masraf maliyete yansıtılarak kar marjı yasalarda belirlendiği şekilde olmalıdır.
Bu kuruluşlar işbirliği yaparak bire alıp, ona yirmiye satmakta, kötüyü örnek alan çarşı, pazar ve mahallede bulunan manav, kasap, bakkallar da bu kervana katılmaktadır.
Halk kazıklanmakta daha da vahimi ahlak çöküntüsü yaşanmaktadır.
Aileden biri haline gelmiş mahalledeki bakkal, manav, kasap da kural dışı faaliyet ve kazancı meşru saymaktadır.
Siyasette yaşanan ahlak erozyonu, toplumu değerlerinden koparmakta dolayısıyla halkın devlete ve siyasetçilere güveni azalmaktadır…
Çevremizde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle o ülke vatandaşlarının sığınacakları bir Türkiye var.
Değneksiz gezenler için de başka ülkeler olabilir ama Türk halkının Türkiye’den başka yaşayabileceği başka bir Türkiye yok.
Kural tanımayan ahlaksızlara halk olarak yapacağımız en güzel şey boykottur.
Ülkemizde yaşanan gıda terörü hükümete karşı darbe, devlete karşı meydan okuma, halkımıza karşı yapılan en büyük saygısızlıktır.
Serbest ticaret, serbest ekonomi; adına ne derseniz deyin yaşanan bu gıda terörünün ne ticari ahlakla, ne de meşru kazançla bir alakası olmadığı gibi hukuk tanımamadır ve bir algı operasyonudur.
Dün patates soğan, hedef sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı, bugünde Erdoğan’dır.
Bahçede kaderine terk edilmiş patates, soğan, sebze…
Amasya, Antalya, Adana ve Mersin’de çürümeye terk edilmiş meyveler kamuoyuna yansırken, karaborsa yaygarası yapıldığı günlerde milyonlarca ton yollara dökülen soğan ve patates gerçeği ortada iken yaratılan kaos algı operasyonu değil de nedir?
Yuvarlak masanın görülmeyen ayağı HDP’nin gizli ortakları olan, dün frekans ayrılığı ve kan uyuşmazlığı varken bugün bir araya gelen “Altısı bir arada” siyasilerin bu tabloyu görememesi mümkün mü?
Uzayda mı yaşıyorlar?
Bunların amaçları vatandaşın mağduriyetini gidermek çözüm üretmek filan değildir. Patates, soğan bahane... Amaç dediğim gibi Erdoğan’dır…
Ülke genelinde haksız ve hukuksuz işgal eden süper-hipermarketler, koca koca alışveriş merkezleri sayıları ne olursa olsun yaptıkları işbirliği neticesi, sattıkları emtia ve eşyaları üreten firmalardan sıfır karla almaktalar ve bazı emtialara da bir kuruş ödemeden konsinye olarak alarak, “çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak”talar.
Ayrıca gıda ve sebzeler, tarladan 75 kuruşa alınırken, hal çıkışları 3.90 lirayı geçmezken raflarda 15-25 kat satılması insafsızlıktır.
Mazot, gübre, ilaç ve nakliye bahane…
Maliyet artırıcı unsurlardan etkilenen köylü-çiftçi, yüksek girdilerine rağmen marulu en yüksek tanesi 2 liradan, domates- salatlık en yüksek kilo 3,5- ile 4,5 tl arasında satıyor.
Marketlerde marulun tanesi 15 ile 20 tl, domates ve salatalığın kilosu 25-35 liradan satılıyor. Haksız kazanç elde ediliyor.
Hukuk tanımaz bu kuruluşlar kazancı meşrulaştırmak adına aynı işletme bünyesinde “tas tencere” misali, satın alma- nakliye-pazarlama gibi ayrı ayrı şirketler kurarak, biri diğerine fatura keserek maliyeti yükseltiyor, vicdansızca halkı kazıklıyorlar.
Devletin ilgili kurumları da bu tablo karşısında uyumaktadır.
Halkı mağdur eden söz konusu bu vicdansızlara karşı icranın başında olan hükümet ve emrinde olan sanayi ticaret il müdürlükleri, maliye teşkilatlarının, Cumhurbaşkanı’nın defaten uyarılarına rağmen gerekeni yapmadıkları görülüyor.
Dolayısıyla halk devletin zafiyeti yüzünden kazıklanıyor.
Devletin asli görevi sadece eğitim, sağlık ve savunma değildir.
Muhalefetin görevi de yaşanan olumsuzluklar karşısında puan almak için çalışmak değildir… Halkı ilgilendiren konularda duyarlı davranmak, halkın hak ve hukukunu korumak için katkıda bulunmaları gerekir.
Hükümet de, muhalefet de kural tanımayanlara alkış tutmamalı.
Ticaretin kurallarına uymayarak halkı kazıklayanlar cezalandırmalı, konu devlet ve millet olunca rozetler bir kenara atılmalıdır.
Halkın ekmeğiyle oynayanlara karşı siyasi parti teşkilatları, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve belediyeler devreye girmeli, her şeyi hükümetten ve Ankara dan beklememelidir.
Valilikler koordinasyonunda yerelde çözüm aranmalı kanun-kural dışı vurgun yapan vicdansızlara hesap sorulmalıdır…
Hazineden milyarlarca para ödenen ve ülke genelinde il, ilçe, belde hatta köy ve mahallelerde dahi temsilcilikler açan siyasi parti teşkilatları ve milletvekillerinin siyasi rant elde etme dışında yaşanan bu olumsuzluklar karşısında aynı dili konuşmaları gerekmektedir.
Bırakın evrak işlem paralarını, zorunlu aidat adı altında esnafı tüccarı yani üyelerini kaz gibi yolan kamu nitelikli ticaret, sanayi odalarıyla esnaf oda ve birlikleri; e devlet, e fatura çağında her tür kontrol mümkünken, üyeleri olan söz konusu bu alışveriş merkezlerine karşı seslerini yükseltmelidir.
Toptan ve perakende, alış-artı masraf maliyete yansıtılarak kar marjı yasalarda belirlendiği şekilde olmalıdır.
Bu kuruluşlar işbirliği yaparak bire alıp, ona yirmiye satmakta, kötüyü örnek alan çarşı, pazar ve mahallede bulunan manav, kasap, bakkallar da bu kervana katılmaktadır.
Halk kazıklanmakta daha da vahimi ahlak çöküntüsü yaşanmaktadır.
Aileden biri haline gelmiş mahalledeki bakkal, manav, kasap da kural dışı faaliyet ve kazancı meşru saymaktadır.
Siyasette yaşanan ahlak erozyonu, toplumu değerlerinden koparmakta dolayısıyla halkın devlete ve siyasetçilere güveni azalmaktadır…
Çevremizde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle o ülke vatandaşlarının sığınacakları bir Türkiye var.
Değneksiz gezenler için de başka ülkeler olabilir ama Türk halkının Türkiye’den başka yaşayabileceği başka bir Türkiye yok.
Kural tanımayan ahlaksızlara halk olarak yapacağımız en güzel şey boykottur.
YORUMLAR