• Reklam
Fatma BAŞALP AKÇAY

Fatma BAŞALP AKÇAY


GELECEĞE NEFES FİDANLARI

11 Kasım 2019 - 15:26

 

81 ilde 11 Kasım tarihinde saat 11:11’de 11 milyon fidan dikimi bu yazımı yazarken çoktan başlamıştı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın başlattığı bu proje gerçekten beni çok duygulandırdı ve gelecekte doğa ve çocuklarımız için yapacağımız bir adım olduğu için umutlandırdı.

Bu projeyi arkadaşımdan duyduğumda ilk önce internetten kayıt yaptırırken belli bir ücret ödememiz gerekiyordur diye biraz hafife aldım. Fakat siteye girip kampanyayı incelediğimde verilmesi gereken bilginin sadece mail adresi, çocuğumun ismi ve yaşadığım şehir olduğunu gördüm.

Konu internetten katılım olunca öncesinde biraz tedirgin olanlardanım. Neyse, kaydımızı yaptırdık ve akabinde çocuğumun adına düzenlenen bir katılım belgesi geldi. Bu belgede ayrıca fidan dikiminin nerede ve ne zaman yapılacağı ile ilgili bilgi de yazıyordu. Çocuğumun adını görünce çok duygulandım. Zaten daha önceden okulu ile dikmiş olduğu bir çam fidanı vardı ve şimdi ikincisi olmuş oldu..

Orman yangınlarının çok sık yaşandığı ülkemizde bu tür projelerin olması ve katılımın çok kolay olması bir avantaj. Aksi halde 11 milyon hedefi biraz zor tutardı diye düşünüyorum. Aslında fidan dikim yerine de gitmek ve bizzat izletmek isterdim çocuğuma ama hem okul hem işler buna engel oldu. Fakat daha sonra mutlaka gidip ağacımızın bulunduğu alanı ziyaret edeceğiz.

Ülkemizde orman yangınları bilinçli bilinçsiz bir çok sebepten çıkabiliyor. Araştırmalara bakıldığında iklim değişikliğinin ve sıcaklık artışlarının yangın riskini arttırdığını gösteriyor. Doğrudur, efakat ben daha bizim elimizde olan sebeplere dikkat çekmek istiyorum. Yani sigara izmariti atmak, ormana cam-plastik şişe atmak ya da mangal yakmak.. Eminim Jandarma ve Orman Bakanlığı bu konuda elinden gelen uyarıları yapıyordur..

Peki bizler ne yapıyoruz?

Evet, kuralları sevmeyen bir yanımız vaaar…

Kamusal alanların bize ait olmadığını ve bu yüzden o alana istediğimizi yapabilme özgürlüğümüzü içimizde hissediyoruz.. Aynen istediğimiz yere park etme, çöp atma, vergi kaçırma, moloz dökme gibi eylemlerde yaptığımız gibi…

İstediğimiz yere park etmek derken.. Bir süredir çocuğumu okula getirip götürürken okul etrafında dolanan velilerin araçlarına kafayı takmıştım: Okul çevresinin darlığından dolayı istediği yere park etme özgürlüğünü kendinde bulan ergen veliler..

Kendim okulun belirttiği yere park ederken onların neden okulun önüne önüne park etmek istemelerine..İyice bendeki düşünce denizinin bardağı taşınca arkadaşımı da aldım ve daldık müdiremizin odasına..

Sağolsun kendisi oldukça donanımlı, mütevazi ve olgun bir kişilik olduğu için gayet verimli bir paylaşımda bulunduk..

Özellikle üzerinde durduğum bir düşünce vardı. Neden insanlarımız kendilerini abartısız her ortamda VIP(very important person) olarak algılıyorlar? Yani arabasını okul kapısının önüne kadar getirince ne olacaktı o insana? Peki oraya bir ambulans, polis ya da itfaiye yanaşamayınca ne olacaktı onun çocuğuna?

Bu düşüncemin üzerine müdiremiz bana “haşlanmış kurbağa sendromunu” hatırlattı.. Sendromu uzunca anlatmayacağım çünkü aratırsanız detaylı bilgi oldukça çok..

Bu hatırlatmanın üzerine bende ona dedim ki; evet, toplumsal değişim oldukça yavaş gelişen fakat bazen hızlı da olabilen bir sosyal durum fakat ben onlar alışacak diye onların içinde ulunduğu rehaveti -en azından- çocuğumun okulunun sınırları içinde yaşamak zorunda değilim, dedim ve çok şükür ki; ertesi gün sevgili müdirem hemen harekete geçmişti..

Kısacası, denize atılan HER deniz yıldızı için herkese çok teşekkür ederim…

YORUMLAR

  • 0 Yorum