Hanri Benazus hayatını kaybetti
Türkiye'nin en geniş Atatürk fotoğrafları koleksiyonuna sahip Hanri Benazus 94 yaşında hayatını kaybetti.
15 Ocak 2024 - 13:39
Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınan yazar Hanri Benazus 94 yaşında yaşamını yitirdi.
Benazus'un yarın Altındağ Musevi Mezarlığı'nda öğle vakti defnedileceği öğrenildi.
"O GÜNDEN BU YANA KENDİMİ TÜRK HİSSEDERİM"
Hanri Benazus 27 Mart 1930'da İzmir'de doğdu, İzmir Atatürk Lisesi'nde okudu, çıraklıktan başladı, Türkiye'nin ilk beyaz et entegre tesislerinden birini kurmayı başardı, İzmir'in en önemli iş insanlarından biri oldu, Altay'ın başkanlığını yaptı, 80'li yılların sonlarında fırtınalarla geçen çalışma hayatından çekildi, kitap yazmaya ağırlık verdi, kendisini Atatürkçülük felsefesine adadı.
Hayatının unutamadığı en önemli anı ise Atatürk ile birlikte olduğu andı...
Hanri Benazus üç yıl önce SÖZCÜ'ye verdiği röportajda o anı şöyle anlatmıştı:
"İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Atatürk 9 Ekim 1937'de Aydın'ın Ortaklar köyüne geldi. Babam incir kooperatifinde katiplik yapardı. Atatürk'ü karşılamaya gidilecek. Okur yazar üç kişi buldular. İstasyon müdürü, muhtar ve babam. Babamın eteğine yapışıp tren istasyonuna gittim."
"Akşama doğru Atatürk'ün meşhur beyaz treni geldi. Kompartımandan tek başına indi, yalnız başına daldı köylülerin arasına. Babamın yanından kaçtım, gittim Ata'nın yanına. Atatürk bir eli ile saçlarımı okşuyor, diğer taraftan sohbet ediyordu. Konuşması bittiğinde elimden tuttu, kompartımanına götürdü, babamı da davet etti. Masaya rakı ile leblebi geldi. Karanfil kokuluydu. Ben ne kadar leblebi varsa yedim. Atatürk farkına vardı, işaret etti, yenisi geldi. İkinci kasedeki leblebileri ceplerime, üçüncüsündekileri gömleğimin altına doldurdum. Evdeki dört kardeşime de götürmek istedim. O gün bir aile reisinin çarşıdan leblebi alması lükstü."
"Çocukluğumda yaptığım bu davranışı, aradan on sene geçince sorguladım. Göz göre göre leblebilerini çalmışım" diyen Benazus sözlerini şöyle sürdürmüştü:
"Atatürk beni affetmiştir. Benim için en önemli safha bundan sonra başladı. Ona borçlu olduğumu anladım. Leblebi ödenir mi? Ödenir. Ama can alıcı nokta şu: Bana birçok platformda, örneğin kitap imza günlerimde, masadaki ismime bakıp 'Sen kimsin?' diye soran densizler olmuştur. 'Türk olsaydın adın Ahmet olurdu Mehmet olurdu' derler. İşte o zaman kafamın tası atmaya başlar. Oysa Atatürk adımı sordu, 'Hanri' dedim, soyadımı sordu, 'Benazus' dedim, bana 'Sen kimsin?' demedi. Ben o günden beri kendimi yalnız ve yalnız Türk hissederim. O 'Ne mutlu Türküm diyene' cümlesinin azametini benden daha iyi bilen çok az kişi vardır."
"ATATÜRK FOTOĞRAFLARINI VATANIMA VERECEĞİM"
Hanri Benazus 30 bin fotoğrafa ulaşan Atatürk koleksiyonu için "Fotoğrafları vatanıma vereceğim" demişti.
Benazus'un yarın Altındağ Musevi Mezarlığı'nda öğle vakti defnedileceği öğrenildi.
"O GÜNDEN BU YANA KENDİMİ TÜRK HİSSEDERİM"
Hanri Benazus 27 Mart 1930'da İzmir'de doğdu, İzmir Atatürk Lisesi'nde okudu, çıraklıktan başladı, Türkiye'nin ilk beyaz et entegre tesislerinden birini kurmayı başardı, İzmir'in en önemli iş insanlarından biri oldu, Altay'ın başkanlığını yaptı, 80'li yılların sonlarında fırtınalarla geçen çalışma hayatından çekildi, kitap yazmaya ağırlık verdi, kendisini Atatürkçülük felsefesine adadı.
Hayatının unutamadığı en önemli anı ise Atatürk ile birlikte olduğu andı...
Hanri Benazus üç yıl önce SÖZCÜ'ye verdiği röportajda o anı şöyle anlatmıştı:
"İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Atatürk 9 Ekim 1937'de Aydın'ın Ortaklar köyüne geldi. Babam incir kooperatifinde katiplik yapardı. Atatürk'ü karşılamaya gidilecek. Okur yazar üç kişi buldular. İstasyon müdürü, muhtar ve babam. Babamın eteğine yapışıp tren istasyonuna gittim."
"Akşama doğru Atatürk'ün meşhur beyaz treni geldi. Kompartımandan tek başına indi, yalnız başına daldı köylülerin arasına. Babamın yanından kaçtım, gittim Ata'nın yanına. Atatürk bir eli ile saçlarımı okşuyor, diğer taraftan sohbet ediyordu. Konuşması bittiğinde elimden tuttu, kompartımanına götürdü, babamı da davet etti. Masaya rakı ile leblebi geldi. Karanfil kokuluydu. Ben ne kadar leblebi varsa yedim. Atatürk farkına vardı, işaret etti, yenisi geldi. İkinci kasedeki leblebileri ceplerime, üçüncüsündekileri gömleğimin altına doldurdum. Evdeki dört kardeşime de götürmek istedim. O gün bir aile reisinin çarşıdan leblebi alması lükstü."
"Çocukluğumda yaptığım bu davranışı, aradan on sene geçince sorguladım. Göz göre göre leblebilerini çalmışım" diyen Benazus sözlerini şöyle sürdürmüştü:
"Atatürk beni affetmiştir. Benim için en önemli safha bundan sonra başladı. Ona borçlu olduğumu anladım. Leblebi ödenir mi? Ödenir. Ama can alıcı nokta şu: Bana birçok platformda, örneğin kitap imza günlerimde, masadaki ismime bakıp 'Sen kimsin?' diye soran densizler olmuştur. 'Türk olsaydın adın Ahmet olurdu Mehmet olurdu' derler. İşte o zaman kafamın tası atmaya başlar. Oysa Atatürk adımı sordu, 'Hanri' dedim, soyadımı sordu, 'Benazus' dedim, bana 'Sen kimsin?' demedi. Ben o günden beri kendimi yalnız ve yalnız Türk hissederim. O 'Ne mutlu Türküm diyene' cümlesinin azametini benden daha iyi bilen çok az kişi vardır."
"ATATÜRK FOTOĞRAFLARINI VATANIMA VERECEĞİM"
Hanri Benazus 30 bin fotoğrafa ulaşan Atatürk koleksiyonu için "Fotoğrafları vatanıma vereceğim" demişti.
YORUMLAR