İzmir Valisi'nden 'Usta Kelemler'e çok önemli açıklamalar
İzmir merkezli tüm Türkiye’ye yayın Ege TV’de yeni başlayan “Usta Kalemler” programının ilk konuğu olan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger önemli açıklamalar yaptı.
04 Nisan 2021 - 17:31 - Güncelleme: 04 Nisan 2021 - 17:46
İzmir’de göreve başladıktan sonra ilk kez röportaj veren ve ilk canlı yayın programına katılan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, “Usta Kalemler”de Manşet Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Hasan Çölmekçi, Manşet Türkiye Haber Koordinatörü Erhan Hartaç ve moderatör Deniz Olgun’un sorularını cevapladı. Deniz Olgun, ilk programa katılan Vali Köşger’in uğur getireceğine inandığını belirttikten sonra koronavirüs salgınına değindi “Bu hafta sonu itibariyle de gelinen son noktada İzmir'i nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir'deki vaka durumları nasıl? Hastanedeki yoğun bakımlar nasıl, ne durumda?” diye sordu. İşte valinin tüm sorulara verdiği cevaplar:
KORONAVİRÜS
Bu salgın sadece İzmir'in başında değil, dünyanın mücadele ettiği bir sorun. Maalesef henüz önü alınabilmiş da değil. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi başa çıkmaya çalışıyor. İzmir ilk günlerde Türkiye'deki vakada en yüksek illerden birisi idi. Baştan sona çok iyi bir noktaya geldik. Ben göreve başladığım yıldır iyi bir noktadaydı. Yaz başında kısmen serbestleşme neticesinde biraz ivmelenme, hareketlenme olmuştu. Ancak bizim zirve yaptığımız dönem deprem sonrası.. Deprem 30 Ekim'de oldu. Vakalar 21 Kasım'da deprem olduğu günkü sayının 5 katına ulaştı. Yani 2-3 haftalık bir süreçte 5 katına kadar çıkmıştı. Sert tedbirler alındı ve oldukça aşağı noktalara kadar gerilemiş idi. Ancak tekrar kontrollü normalleşme dönemine geçtik. Bu süreçte hareketlenme başladı. Ama bugün bile deprem sonrasının beşte biri kadar.
BU HASTALIĞI BİZZAT YAŞADIM
Şu an hastanelerde, yoğun bakımda, diğer cihazlar açısından o dönem sorun yaşamadık. Şimdi de öyle… Ancak bu rehavete sebebiyet vermesin. Yani bir takım efsaneleri dolaşıyor. Kulaktan kulağa söylenen şeyler var. “Yayılma hızı, bulaşı hızı arttı ancak ölümcüllüğü azaldı” gibi. Kesinlikle öyle bir şey yok. Yani yayılışı artarak devam ediyor. Mutasyona uğradı, hem de ölümcül. Daha dün İzmir’de 16 kişi hayatını kaybetti. İzmir'de toplamda 4 bine yakın hemşerimizi kaybettik. Yani hastalık çok tehlikeli. Bu hastalığı bizzat yaşadım. Tekin bir hastalık değil. Oldukça sıkıntılı bir şey. Sırt ve eklem ağrıları yüzünden yatamıyorsunuz ama halsizlikten de yataktan kalkamıyorsunuz. Böyle bir ikilem ile karşı karşıyasınız.
Aşılama 1 milyona yaklaştı. 900 bin küsur. Aşılama yüzde 51’i geçince bir rahatlama olur.
Sıkı denetimler sürecek. Vatandaşlarımızın marketten alışveriş yapmasını, ihtiyaçlarını karşılamasını makul görüyoruz. Bu normal bir şey ama yürüme mesafesinde evine en yakın markete gidip ihtiyacını görüp gelecek. Şimdi o elinde bir market poşeti alıp şehrin bir ucundan öbür ucuna kadar dolaşmayı gerektiren bir mazeret değil.
DEPREM
Hasarlı binalarda insanlar eşyalarını alamıyor. Fakat oraya hırsızlar giriyor dediniz. Bütün girilemeyen binaların etrafında güvenlik tedbirleri var. Yetersizse bunu artırırız. Ama vatandaşlarımıza belirli süre verdik. Hasarlı evlerine girip değerli eşyalarını aldılar. Bir saatlik sürede mobilyasını da değer verdiği diğer eşyalarını da alanlar oldu. Sorunu olanlar bize ulaşabilirler.
Depremin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Devlet olarak alması gereken bütün tedbirleri ilk saniyeden itibaren aldık. Elbette bazı eksikleri noksanlığı olabilir ama bir sosyal devletin hatta daha fazlasının yapıldığını ben değerlendiriyorum.
Deprem enkazlarını üç kat korumalı alanlara taşıdık. Bir tarafta jandarma, diğer tarafta polis bekliyor. Belediyeden görevliler var. Vatandaşımız da istediği zaman gidip kontrol edebilir. Apartman, apartman bu enkaz. Enkazdan çıkanlar ayrı ayrı noktalara döküldü. İçindeki çıkan değerli eşyalar ayrıştırıldı. 197 ailenin değerli eşyaları var. Depremden hemen sonra vatandaşların yaptığı beyanlara göre ayrıştırılanlar veriliyor. Halen ayrıştırma devam eden noktalar var. Vatandaşlarımızın hiçbir endişesi olmasın. Enkazdan bir şey çıkıyorsa bu kayıt altına alınıyor.
ENKAZDAN ÇOK SAYIDA SİLAH ÇIKTI
Mesela o binaların bir bölümünde subay emekleri oturuyormuş. Onların beylik silahları çıktı. Buna benzer şeyler. Yani çok sayıda değerli eşya ayrıştırılıyor ve vatandaşlarımıza ulaştırılıyor. Tabii bu bir afet, doğal afet. Bu binalardan 7 bin kamyon üzeri enkaz çıkardık. Enkazda değerli eşya aramak samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Yani bir tane çeyrek altın arıyorsunuz. Devlet vatandaşımıza hizmet etmek için var ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti İzmir'de dünyadaki belki de hiçbir sosyal devlette olmadığı kadar çalıştı. Çoğu devlet vatandaşına bu kadar cömert davranmayabilir.
Bir afet karşısında sigorta vardır. Ödediğin sigorta bedeli kadar şirket sana tazmin eder. İzmir’de vatandaşımız hem sigortadan parasını aldı, hem de devlet yardım etti. Devlet vatandaşa 30 bin lira eşya yardımı da yaptı, kira yardımı da. Şimdi de ev yapıyor. Avrupa ülkelerinde vatandaş sadece sigorta şirketiyle muhatap olur. Ayrıca İzmir’de mobilyacılar tüm ailelere bağış yaptılar. Devletin verdiği 30 bin lira onlara kaldı. Yani bu İzmir'e özgü bir şey oldu.
25 YIL ÖNCEKİ İZMİR-BUGÜNKÜ İZMİR?
İzmir'de daha önce Beydağ da kaymakamlık yaptım. 25-26 yıl önce. Geçen süre zarfında bir kere nüfus çok değişti. İzmir çok büyümüş. Göç alan yabancımız çok bu anlamda büyüyor ve enine boyuna dediğim gibi gelişiyor. Tabi bu hızlı bir gelişme. Yani hızlı gelişmelerin semptomları sıkıntıları olur. Yani hızlı gelişme problemlerde birlikte gelişir. Yani planlı programlı bir gelişme olmadığı için problemlerle birlikte sıkıntılarınız büyüyor. İzmir tabii Türkiye'nin batıya açılan penceresi. İzmir bir liman kenti. Ege; uygarlıkların kurulduğu, önemli ekonomik mutasyonların olduğu, birikimlerin olduğu önemli bir bölge. Dolayısıyla İzmir de bu aksın en önemli liman şehri.
İzmir'de sanayi iyileşiyor, turizm gelişiyor. Ama dediğim gibi hızlı gelişmenin bazı çarpık tarafları da oluyor. Yani İzmir bu anlamda değişimi ve gelişimi çok iyi yönetememiş anlaşılan. Yani onu gözlemleyebiliyoruz. Ben de geldiğim andan itibaren İzmir'i daha iyi nüfuz ederek anlamaya çalıştım. Hayal kırıklığı yaşadığım yerler, noktalar olmadı değil. Dolayısı ile İzmir aktif 17 tane fay hattını barındıran bir şehir. En başta böyle bir sorun, sorunlarımız var.
EN BÜYÜK TEHLİKE YAPI STOĞU
Yüzde 60-65 mertebesinde sağlıksız yapılaşma, ruhsatsız kaçak yapılaşma var İzmir'de. Yani bunların behemehal ve süratle değiştirilmesi, kentsel dönüşümün başarılması lazım. Bunu yapmak için yerel idare üzerine düşen vazifeler var. Çok süratli bir şekilde aksiyon alması ve bu değişimi bu sürecin başlatması lazım. Merkezi idare de yerel idareyi bu konuda destekleyici tedbirler alması lazım. Yani burada da tartışacağımız, üzerinde konuşacağımız konu bu. Kimse bir yerlere çekiştirmemeli. Bu çok teknik ve hayati bir konu. Teknik konuların üzerinde İzmir bir fikirbirliği yapıp kısır çekişmelere son vermeli. İzmir’de belki 170-180 bin yapının yıkılıp yeniden yapılması lazım. Bu noktada yani uzun soluklu, uzun erimli planlar yapılması lazım. Kısa vadede yapılacak olan şeyler de var.
Soldan sağa:Utku Torcu, Erhan Hartaç, Hasan Çölmekçi, Vali Yavuz Selim Köşger, Deniz Olgun, Adem Erdağı.
KISIR ÇEKİŞMELERİ BİTİRMEK GEREK
Çarpık yapılaşma, çarpık kentleşme, altyapı sorunları var. İşte sel afetine maruz kaldık. Yani İzmir'in yağmur suyu bertaraf kapasitesi, altyapısı yeterli değil. Bunu gözlemledik. 500 yıldır olmayan bir afet yarın olabilir. Dolayısı ile biz teknik olarak buna hazır olmamız lazım. Bu anlamda yapılacak çok şeyler var. Ama İzmir insanı ufku açık, vizyoner, çok katmanlı, çok kültürlü. Bunun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.
Yani şu izin verdi, bu şurda takıldı, o engelledi. Biz birbirimizle tartışmayı bırakıp işe odaklı, her amaca matuf, hizmet odaklı çalışmamız lazım.
TURİZM VE MAFYA: TAVİZ YOK
Geçen sene İzmir'de Çeşme’de mafya diye nitelendirilen tiplerin üzerine nasıl gittiğimizi herkes gördü. Çeşme'deki vatandaşlarımız biliyor. Yani nasıl gidildiğini. İzmir'in huzurunu, sükununu bozmaya çalışan hareketlere müsamaha etmeyeceğimizi geçen sene gösterdik. Ben şunu söylüyorum. Her zaman devletten güçlü, devletten daha kuvvetli kimse yok. Yani devlet her zaman 18 yaşındadır ve her zaman gerektiği yerde gerektiği gücü kullanır. Turizmi baltalamaya çalışan çeşitli akımlar, gruplara meydan vermeyiz. İşte bu son dönemde yaşadığımız son 40 yıldır yaşadığımız şeyleri siz biliyorsunuz. Bilmem kaç bin kişi silah alıp dağa çıkıyor. Ne oldu? Yani devlet onların hepsinin üstesinden geldi. Yani dolayısıyla hiç kimse devletin üzerinde kendini görmesin. Kimse devletin vermediği bir paye ile de vatandaşa farklı davranmasın. Biz buna müsaade etmeyiz. Biz bunun üstesinden geliriz.
KORONAVİRÜS
Bu salgın sadece İzmir'in başında değil, dünyanın mücadele ettiği bir sorun. Maalesef henüz önü alınabilmiş da değil. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi başa çıkmaya çalışıyor. İzmir ilk günlerde Türkiye'deki vakada en yüksek illerden birisi idi. Baştan sona çok iyi bir noktaya geldik. Ben göreve başladığım yıldır iyi bir noktadaydı. Yaz başında kısmen serbestleşme neticesinde biraz ivmelenme, hareketlenme olmuştu. Ancak bizim zirve yaptığımız dönem deprem sonrası.. Deprem 30 Ekim'de oldu. Vakalar 21 Kasım'da deprem olduğu günkü sayının 5 katına ulaştı. Yani 2-3 haftalık bir süreçte 5 katına kadar çıkmıştı. Sert tedbirler alındı ve oldukça aşağı noktalara kadar gerilemiş idi. Ancak tekrar kontrollü normalleşme dönemine geçtik. Bu süreçte hareketlenme başladı. Ama bugün bile deprem sonrasının beşte biri kadar.
BU HASTALIĞI BİZZAT YAŞADIM
Şu an hastanelerde, yoğun bakımda, diğer cihazlar açısından o dönem sorun yaşamadık. Şimdi de öyle… Ancak bu rehavete sebebiyet vermesin. Yani bir takım efsaneleri dolaşıyor. Kulaktan kulağa söylenen şeyler var. “Yayılma hızı, bulaşı hızı arttı ancak ölümcüllüğü azaldı” gibi. Kesinlikle öyle bir şey yok. Yani yayılışı artarak devam ediyor. Mutasyona uğradı, hem de ölümcül. Daha dün İzmir’de 16 kişi hayatını kaybetti. İzmir'de toplamda 4 bine yakın hemşerimizi kaybettik. Yani hastalık çok tehlikeli. Bu hastalığı bizzat yaşadım. Tekin bir hastalık değil. Oldukça sıkıntılı bir şey. Sırt ve eklem ağrıları yüzünden yatamıyorsunuz ama halsizlikten de yataktan kalkamıyorsunuz. Böyle bir ikilem ile karşı karşıyasınız.
Aşılama 1 milyona yaklaştı. 900 bin küsur. Aşılama yüzde 51’i geçince bir rahatlama olur.
Sıkı denetimler sürecek. Vatandaşlarımızın marketten alışveriş yapmasını, ihtiyaçlarını karşılamasını makul görüyoruz. Bu normal bir şey ama yürüme mesafesinde evine en yakın markete gidip ihtiyacını görüp gelecek. Şimdi o elinde bir market poşeti alıp şehrin bir ucundan öbür ucuna kadar dolaşmayı gerektiren bir mazeret değil.
DEPREM
Hasarlı binalarda insanlar eşyalarını alamıyor. Fakat oraya hırsızlar giriyor dediniz. Bütün girilemeyen binaların etrafında güvenlik tedbirleri var. Yetersizse bunu artırırız. Ama vatandaşlarımıza belirli süre verdik. Hasarlı evlerine girip değerli eşyalarını aldılar. Bir saatlik sürede mobilyasını da değer verdiği diğer eşyalarını da alanlar oldu. Sorunu olanlar bize ulaşabilirler.
Depremin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Devlet olarak alması gereken bütün tedbirleri ilk saniyeden itibaren aldık. Elbette bazı eksikleri noksanlığı olabilir ama bir sosyal devletin hatta daha fazlasının yapıldığını ben değerlendiriyorum.
Deprem enkazlarını üç kat korumalı alanlara taşıdık. Bir tarafta jandarma, diğer tarafta polis bekliyor. Belediyeden görevliler var. Vatandaşımız da istediği zaman gidip kontrol edebilir. Apartman, apartman bu enkaz. Enkazdan çıkanlar ayrı ayrı noktalara döküldü. İçindeki çıkan değerli eşyalar ayrıştırıldı. 197 ailenin değerli eşyaları var. Depremden hemen sonra vatandaşların yaptığı beyanlara göre ayrıştırılanlar veriliyor. Halen ayrıştırma devam eden noktalar var. Vatandaşlarımızın hiçbir endişesi olmasın. Enkazdan bir şey çıkıyorsa bu kayıt altına alınıyor.
ENKAZDAN ÇOK SAYIDA SİLAH ÇIKTI
Mesela o binaların bir bölümünde subay emekleri oturuyormuş. Onların beylik silahları çıktı. Buna benzer şeyler. Yani çok sayıda değerli eşya ayrıştırılıyor ve vatandaşlarımıza ulaştırılıyor. Tabii bu bir afet, doğal afet. Bu binalardan 7 bin kamyon üzeri enkaz çıkardık. Enkazda değerli eşya aramak samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Yani bir tane çeyrek altın arıyorsunuz. Devlet vatandaşımıza hizmet etmek için var ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti İzmir'de dünyadaki belki de hiçbir sosyal devlette olmadığı kadar çalıştı. Çoğu devlet vatandaşına bu kadar cömert davranmayabilir.
Bir afet karşısında sigorta vardır. Ödediğin sigorta bedeli kadar şirket sana tazmin eder. İzmir’de vatandaşımız hem sigortadan parasını aldı, hem de devlet yardım etti. Devlet vatandaşa 30 bin lira eşya yardımı da yaptı, kira yardımı da. Şimdi de ev yapıyor. Avrupa ülkelerinde vatandaş sadece sigorta şirketiyle muhatap olur. Ayrıca İzmir’de mobilyacılar tüm ailelere bağış yaptılar. Devletin verdiği 30 bin lira onlara kaldı. Yani bu İzmir'e özgü bir şey oldu.
25 YIL ÖNCEKİ İZMİR-BUGÜNKÜ İZMİR?
İzmir'de daha önce Beydağ da kaymakamlık yaptım. 25-26 yıl önce. Geçen süre zarfında bir kere nüfus çok değişti. İzmir çok büyümüş. Göç alan yabancımız çok bu anlamda büyüyor ve enine boyuna dediğim gibi gelişiyor. Tabi bu hızlı bir gelişme. Yani hızlı gelişmelerin semptomları sıkıntıları olur. Yani hızlı gelişme problemlerde birlikte gelişir. Yani planlı programlı bir gelişme olmadığı için problemlerle birlikte sıkıntılarınız büyüyor. İzmir tabii Türkiye'nin batıya açılan penceresi. İzmir bir liman kenti. Ege; uygarlıkların kurulduğu, önemli ekonomik mutasyonların olduğu, birikimlerin olduğu önemli bir bölge. Dolayısıyla İzmir de bu aksın en önemli liman şehri.
İzmir'de sanayi iyileşiyor, turizm gelişiyor. Ama dediğim gibi hızlı gelişmenin bazı çarpık tarafları da oluyor. Yani İzmir bu anlamda değişimi ve gelişimi çok iyi yönetememiş anlaşılan. Yani onu gözlemleyebiliyoruz. Ben de geldiğim andan itibaren İzmir'i daha iyi nüfuz ederek anlamaya çalıştım. Hayal kırıklığı yaşadığım yerler, noktalar olmadı değil. Dolayısı ile İzmir aktif 17 tane fay hattını barındıran bir şehir. En başta böyle bir sorun, sorunlarımız var.
EN BÜYÜK TEHLİKE YAPI STOĞU
Yüzde 60-65 mertebesinde sağlıksız yapılaşma, ruhsatsız kaçak yapılaşma var İzmir'de. Yani bunların behemehal ve süratle değiştirilmesi, kentsel dönüşümün başarılması lazım. Bunu yapmak için yerel idare üzerine düşen vazifeler var. Çok süratli bir şekilde aksiyon alması ve bu değişimi bu sürecin başlatması lazım. Merkezi idare de yerel idareyi bu konuda destekleyici tedbirler alması lazım. Yani burada da tartışacağımız, üzerinde konuşacağımız konu bu. Kimse bir yerlere çekiştirmemeli. Bu çok teknik ve hayati bir konu. Teknik konuların üzerinde İzmir bir fikirbirliği yapıp kısır çekişmelere son vermeli. İzmir’de belki 170-180 bin yapının yıkılıp yeniden yapılması lazım. Bu noktada yani uzun soluklu, uzun erimli planlar yapılması lazım. Kısa vadede yapılacak olan şeyler de var.
Soldan sağa:Utku Torcu, Erhan Hartaç, Hasan Çölmekçi, Vali Yavuz Selim Köşger, Deniz Olgun, Adem Erdağı.
KISIR ÇEKİŞMELERİ BİTİRMEK GEREK
Çarpık yapılaşma, çarpık kentleşme, altyapı sorunları var. İşte sel afetine maruz kaldık. Yani İzmir'in yağmur suyu bertaraf kapasitesi, altyapısı yeterli değil. Bunu gözlemledik. 500 yıldır olmayan bir afet yarın olabilir. Dolayısı ile biz teknik olarak buna hazır olmamız lazım. Bu anlamda yapılacak çok şeyler var. Ama İzmir insanı ufku açık, vizyoner, çok katmanlı, çok kültürlü. Bunun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorum.
Yani şu izin verdi, bu şurda takıldı, o engelledi. Biz birbirimizle tartışmayı bırakıp işe odaklı, her amaca matuf, hizmet odaklı çalışmamız lazım.
TURİZM VE MAFYA: TAVİZ YOK
Geçen sene İzmir'de Çeşme’de mafya diye nitelendirilen tiplerin üzerine nasıl gittiğimizi herkes gördü. Çeşme'deki vatandaşlarımız biliyor. Yani nasıl gidildiğini. İzmir'in huzurunu, sükununu bozmaya çalışan hareketlere müsamaha etmeyeceğimizi geçen sene gösterdik. Ben şunu söylüyorum. Her zaman devletten güçlü, devletten daha kuvvetli kimse yok. Yani devlet her zaman 18 yaşındadır ve her zaman gerektiği yerde gerektiği gücü kullanır. Turizmi baltalamaya çalışan çeşitli akımlar, gruplara meydan vermeyiz. İşte bu son dönemde yaşadığımız son 40 yıldır yaşadığımız şeyleri siz biliyorsunuz. Bilmem kaç bin kişi silah alıp dağa çıkıyor. Ne oldu? Yani devlet onların hepsinin üstesinden geldi. Yani dolayısıyla hiç kimse devletin üzerinde kendini görmesin. Kimse devletin vermediği bir paye ile de vatandaşa farklı davranmasın. Biz buna müsaade etmeyiz. Biz bunun üstesinden geliriz.
YORUMLAR