İsmail SERT

    İsmail SERT


    NOBEL HENÜZ NOBELKEN

    10 Aralık 2019 - 13:53

    İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından verilen Nobel ödülleri, dünyada prestijli bir yere sahip. Bu yıl Edebiyat ödülü için Peter Handke uygun görüldü. 

    Handke 1942 Avusturya doğumlu bir yazar. Annesi ile babası o doğmadan önce boşandıkları için gerçek babasını tanıyamadan büyümüş. Hukuk Fakültesini bitirmek üzereyken yazar olmaya karar verip okulu bırakmış. 1971 yılında annesinin intiharı ile bir daha sarsılmış. Çaresizliğin en uç noktalarını anlattığı kitabı ‘Mutsuzluğa Doyum’ annesinin intiharından sonraki günlerinin eseri. Ülkemizde daha çok, sonradan filme de çekilen ‘Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi’ ile tanınıyor. 

    Ödülün Handke’ye verilmesi itirazlara, tepkilere sebep oldu. Çünkü Handke Bosna’da yaşanan soykırımı inkar eden biri. Medyanın yargısız bir infazın sonucunda Sırpları saldırgan ilan ettiğini düşünüyor. Daha da ötesi; onbinlerce masum Boşnak’ı sistematik soykırımdan geçiren, ‘Sırp kasabı’ Slobodan Miloseviç’e hayranlığını dile getirmekten geri durmayan biri. Cezaevinde ziyaret etmişliği de var. 2006’da Lahey’deki hücresinde ölü bulunan Miloseviç’in cenazesinde yaptığı duygusal konuşmada “Yugoslavya için, Sırbistan için, Slobodan Milosevic için buradayım." demişliği de var. 

    Barışa, bilime, sanata, kısacası insanlığa hizmet için verilen bir ödülün böyle bir portreye veriliyor olması anlaşılır bir durum değil. 

    Genel hoşnutsuzluğun yanında, bu seçimi izah etmeye çalışanlar oldu. Daha önceden Nobel ödülü almış yazarların defolarını gündeme getirdiler. Ernest Hemingway ve Ezra Pound’un Musolini ile olan ilişkisine benzeterek ya da Gunter Grass ve Heinrich Boll gibi gençliklerinde Nazi olan Alman yazarlarla bir tutarak Peter Handke’yi aklamaya çalıştılar. Bu örneklerin hiç uyuşmadığı ortada. Sadece havayı sisli hale getirmeye çalışıyor ve hedef şaşırtıyorlar.  

    Ayrıca, yazarın yazdıkları ile hayatını birbirinden ayırmak gerektiğini savunarak olayı yumuşatmaya çalışanlar da oldu. Oysa konumuzun kişisel zaaflarla bir ilgisi yok. Ödül alan yazarın huysuzluğundan, geçimsizliğinden ya da çöplerini komşusunun bahçesine döken biri olmasından söz etmiyoruz. Yayıncısının verdiği avansı harcayıp, söz verdiği romanı teslim etmeyen bir yazardan da söz etmiyoruz. Bunların izah edilecek yanları olabilir. Hatta yazdıklarının zenginliğine olumlu katkı yaptığı bile iddia edilebilir. 

    Karşımızda 2. dünya savaşından bu yana geçen zaman dilimi içindeki, en büyük insanlık trajedisi olan Srebrenitsa’da yaşananları, arsızca tepetaklak izah etmeye çalışan biri var.

    Yazımın başlığı, Peter Handke’nin ‘çocukluk şarkısı’ adlı ünlü şiirinin tekrar eden dizesinden uyarlama. Handke, ‘çocuk henüz çocukken’ diyerek başlamış şiirine ve hep tekrar etmiş.

    Nobel henüz Nobelken, edebiyatla insanlığı, merhametle yazarlığı, vicdanla şairliği ayırmadığını kabul ediyorduk.

    Nobel henüz Nobelken, ‘bir yerde bir soykırım olsa, edebiyat nerede konum alır?’ sorusunu sormadan, edebiyatı soykırımın tam karşısında tanımladığını düşünüyorduk.  

    Nobel henüz Nobelken, insanı, insan hayatını yüksekte tuttuğunu varsayıyorduk. 

    Nobel henüz Nobelken, “ben şimdi neyi kürsüye taşıdım?”, “neyi dünyaya, dünyanın çocuklarına örnek gösterdim?”, “buraya bakınca ne görecekler?” diye sorduğunu ve bu soruların cevaplarını önemsediğini zannediyorduk. 

    Nobel henüz Nobelken, ışıltılı salonlarda, kibar beylerin ve hanımların çektirdikleri tören fotoğraflarından kan sızmamasına dikkat ettiğini sanıyorduk.

    Bu tercihle birlikte, Nobel ödülü bir eşiği aştı, bir kapıdan geçti. Tartışılmayacak kadar başka bir yerde, başka bir renge büründü. Bu ödül, artık o ödül değil. Bundan sonra da olmayacak.

    Ödülken çok mu değerliydi? Bu elbette tartışılır.

    2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülü, “zamanın acılarına ve yürekliliğine adanmış bir anıt” nitelemesiyle ‘savaşın acılarını anlatan’ Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç'e verilmişti. 

    Dört yıl içinde nereden nereye gelindi. Üstelik Nobel’in ilk skandalı da değil. Geçtiğimiz yıl bir başka skandala imza atılmıştı. Ve şimdi; ayıbın büyüğü Peter Handke. 

    Yaptığı soykırımla anılan birine duyduğu hayranlığı her fırsatta dile getiren bir yazarı nobelle ödüllendirmek, soykırımı inkar etmek değil de nedir? 

    Ödülü verenler ve alkışlayanlar, dünyada yeni soykırımlar yaşanırsa, sadece tetiği çekenleri mi suçlu ilan edecekler.? Hiç aynaya bakmayacaklar mı? 



     

    YORUMLAR

    • 0 Yorum