Siber tacizde ceza ağırlaşıyor
Bir yılı aşkın bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını ile birlikte insanların evlere kapanması, sosyal medya başta olmak üzere çevrimiçi platformlarda ve internette geçirdikleri süredeki artışa paralel olarak siber taciz ve zorbalığa maruz kalma oranlarını yükseltti.
01 Mart 2021 - 12:38 - Güncelleme: 01 Mart 2021 - 12:39
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Mustafa Ruhan Erdem, siber taciz vb. olaylarda, suçun elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanılarak işlendiği için ceza artırımı öngörüldüğünü belirterek, "Bu tarz suçlar hiçbir zaman cezasız kalmaz. Yeter ki buna maruz kalan kimse ilgili mercilere başvursun" dedi.
Pandemiyle birlikte okullardan, işyerlerine kadar neredeyse tüm hayat çevrimiçi platformlara taşınırken sosyal medya ve internet kullanımı da arttı. Dünyanın birçok ülkesinde yapılan araştırmalar, siber zorbalık, siber taciz gibi olayların da bu artışa paralel olarak yükseldiğini ortaya koydu. Microsoft'un, 2016'dan bu yana sürdürdüğü, bu yıl 30'u aşkın ülkede 58 binden fazla insanla yapılan Dijital Nezaket Araştırması'nın 2020 yılı sonuçlarına göre; Türkiye'den araştırmaya katılanların yüzde 68'i, 2020 yılında rahatsız eden dijital tecrübeler yaşadıklarını söyledi. Bu tecrübeler arasında, trolleme birinci sırada yer alırken onu istenmeyen iletişim ve cinsel içerikli mesajlar izledi. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi de 16 Günlük Aktivizm kapsamında 25 Kasım - 10 Aralık 2020 tarihleri arasında "Kadın ve kız çocuklarına yönelik siber şiddetin son bulması" için farkındalık oluşturmak amacıyla kampanya düzenledi. "Sen de bir ateş böceği yak, karanlığı aydınlat" sloganı ile düzenlenen bilinçlendirme kampanyasının internet sitesinde, 266 bin 800 kişiye ulaşıldı.
Kanun ağır cezalar öngörüyor
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, bu tarz olayların suç olduğunun altını çizerek, bu eylemlerin sosyal medya gibi elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanılarak gerçekleştirilmesi durumunda şikayete bağlı olmaksızın soruşturmaya başlanacağını ve dava sonucunda da suç sabit görülürse ceza artırımına gidileceğini söyledi. Prof. Dr. Erdem, "Bu tarz suçlar kişisel hak ve özgürlüklerin ihlali anlamına gelir. Bu kapsamda işlenebilecek fiiller Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre birçok maddede düzenlenen suçları oluşturur. Tek başına huzur ve sükunu bozma suçunu düzenleyen TCK 123. Madde bile bir yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Taciz, eğer cinsellik içeriyorsa, TCK'nın 105. Maddesi'nde düzenlenen cinsel taciz suçuna girer, fiilin çocuğa karşı işlenmesi halinde bu suçun cezası da ağırlaşırken internet yoluyla ya da sosyal medya olanakları kullanılarak yapılması durumunda ise cezanın yarı oranında ağırlaştırılmasına neden olur. Böyle bir durumla karşılaşan kişi, ilgili makamlara başvurarak tacizde bulunan kişi hakkında uzaklaştırma ya da koruma da talep edebilir" dedi.
TCK'daki mevcut maddelere karşın ısrarlı takip kapsamına giren eylemlerin mevcut durumda başka suçlar kapsamında ele alındığı için cezaların caydırıcı olmaktan uzak kaldığını da ifade eden Prof. Dr. Erdem'e göre; yakın zamanda kamuoyuna açıklanacak olan yeni yargı paketiyle tek taraflı ısrarlı takibin suç haline getirilmesi ile birlikte bu alanda önemli bir boşluk doldurulmuş olacak.
Yeter ki ilgili mercilere başvurulsun
Pandemiyle birlikte internet ortamında bu tarz eylemlerin artmasının, beraberinde sanki internetin suç işlemek için serbest bir ortam olduğu algısı oluşturmaması gerektiğinin altını çizen Mustafa Ruhan Erdem, "Bu tarz suçlar hiçbir zaman cezasız kalmaz. Yeter ki buna maruz kalan kimse ilgili mercilere başvursun. Kadınlar ve çocuklar en fazla mağdur olanlar. Araştırmalara göre; olayların yüzde 90'ından fazlası, adli mercilere aktarılmıyor. Ancak bazı zorluklar da var. İnternet üzerinden yapılan paylaşımın kime ait olduğunun tespitinin zorluğu, bunun başında geliyor. Bu nedenle mesaj vb. içeriklerin delil olarak değerlendirilebileceği düşünülerek silinmemesi önemli. Sadece ceza hukuku yoluyla çözülecek bir problem değil. Her ülkenin hukuk sistemi farklı olduğu için yetki çatışmaları gündeme geliyor. Bir yerde suç olan diğerinde olmuyor. İnternet suçları açısından en ciddi problem, uluslararası iş birliğini sağlamak. Bu yönde adımlar atılmalı" diye konuştu.
Pandemiyle birlikte okullardan, işyerlerine kadar neredeyse tüm hayat çevrimiçi platformlara taşınırken sosyal medya ve internet kullanımı da arttı. Dünyanın birçok ülkesinde yapılan araştırmalar, siber zorbalık, siber taciz gibi olayların da bu artışa paralel olarak yükseldiğini ortaya koydu. Microsoft'un, 2016'dan bu yana sürdürdüğü, bu yıl 30'u aşkın ülkede 58 binden fazla insanla yapılan Dijital Nezaket Araştırması'nın 2020 yılı sonuçlarına göre; Türkiye'den araştırmaya katılanların yüzde 68'i, 2020 yılında rahatsız eden dijital tecrübeler yaşadıklarını söyledi. Bu tecrübeler arasında, trolleme birinci sırada yer alırken onu istenmeyen iletişim ve cinsel içerikli mesajlar izledi. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi de 16 Günlük Aktivizm kapsamında 25 Kasım - 10 Aralık 2020 tarihleri arasında "Kadın ve kız çocuklarına yönelik siber şiddetin son bulması" için farkındalık oluşturmak amacıyla kampanya düzenledi. "Sen de bir ateş böceği yak, karanlığı aydınlat" sloganı ile düzenlenen bilinçlendirme kampanyasının internet sitesinde, 266 bin 800 kişiye ulaşıldı.
Kanun ağır cezalar öngörüyor
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, bu tarz olayların suç olduğunun altını çizerek, bu eylemlerin sosyal medya gibi elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanılarak gerçekleştirilmesi durumunda şikayete bağlı olmaksızın soruşturmaya başlanacağını ve dava sonucunda da suç sabit görülürse ceza artırımına gidileceğini söyledi. Prof. Dr. Erdem, "Bu tarz suçlar kişisel hak ve özgürlüklerin ihlali anlamına gelir. Bu kapsamda işlenebilecek fiiller Türk Ceza Kanunu'na (TCK) göre birçok maddede düzenlenen suçları oluşturur. Tek başına huzur ve sükunu bozma suçunu düzenleyen TCK 123. Madde bile bir yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Taciz, eğer cinsellik içeriyorsa, TCK'nın 105. Maddesi'nde düzenlenen cinsel taciz suçuna girer, fiilin çocuğa karşı işlenmesi halinde bu suçun cezası da ağırlaşırken internet yoluyla ya da sosyal medya olanakları kullanılarak yapılması durumunda ise cezanın yarı oranında ağırlaştırılmasına neden olur. Böyle bir durumla karşılaşan kişi, ilgili makamlara başvurarak tacizde bulunan kişi hakkında uzaklaştırma ya da koruma da talep edebilir" dedi.
TCK'daki mevcut maddelere karşın ısrarlı takip kapsamına giren eylemlerin mevcut durumda başka suçlar kapsamında ele alındığı için cezaların caydırıcı olmaktan uzak kaldığını da ifade eden Prof. Dr. Erdem'e göre; yakın zamanda kamuoyuna açıklanacak olan yeni yargı paketiyle tek taraflı ısrarlı takibin suç haline getirilmesi ile birlikte bu alanda önemli bir boşluk doldurulmuş olacak.
Yeter ki ilgili mercilere başvurulsun
Pandemiyle birlikte internet ortamında bu tarz eylemlerin artmasının, beraberinde sanki internetin suç işlemek için serbest bir ortam olduğu algısı oluşturmaması gerektiğinin altını çizen Mustafa Ruhan Erdem, "Bu tarz suçlar hiçbir zaman cezasız kalmaz. Yeter ki buna maruz kalan kimse ilgili mercilere başvursun. Kadınlar ve çocuklar en fazla mağdur olanlar. Araştırmalara göre; olayların yüzde 90'ından fazlası, adli mercilere aktarılmıyor. Ancak bazı zorluklar da var. İnternet üzerinden yapılan paylaşımın kime ait olduğunun tespitinin zorluğu, bunun başında geliyor. Bu nedenle mesaj vb. içeriklerin delil olarak değerlendirilebileceği düşünülerek silinmemesi önemli. Sadece ceza hukuku yoluyla çözülecek bir problem değil. Her ülkenin hukuk sistemi farklı olduğu için yetki çatışmaları gündeme geliyor. Bir yerde suç olan diğerinde olmuyor. İnternet suçları açısından en ciddi problem, uluslararası iş birliğini sağlamak. Bu yönde adımlar atılmalı" diye konuştu.
YORUMLAR