sohbetislami chatomegle tvtürk sohbetdini chatcinsel sohbetçanakkale psikologoyun haberleritıkanıklık açmadijital pazarlama ajansıgaleri yetki belgesi nasıl alınıryalama taşı
  • Reklam
İsmail SERT

İsmail SERT


ASIL İLE VEKİL

08 Kasım 2021 - 13:25

Asım Safitürk 10 Kasım 2016’da, makam odasına yerleştirilen bombayla alçakça şehit edilen Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün babası. Oğlunun cenaze namazını kıldırdıktan sonra ne kötü bir söz söylemiş, ne bir şiddet ifadesi kullanmış, ne de beddua etmişti. Onu, o acılı gününde “yavrumu hunharca şehit edenleri Allah'a havale ediyorum” deyişinden tanıyoruz.
Sonraki günlerde meclise davet edildi. Gelişi bütçe görüşmelerinin yapıldığı döneme rastladı. Bütçe tasarısının aksaması ihtimalinin önüne geçmek amacıyla o günlerde, kural gereği meclise ziyaretçi kabul edilmiyordu. Asım bey istisna olarak meclise alındı ve izleyici sıralarında kısa bir süre meclis çalışmalarını takip etti.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan, izleyici sıralarında gördüğü Safitürk’ün fotoğrafını çekti. Siyaset yapma biçimine denk düşmüştü.
Zaman geçirmeden sosyal medya hesabından “az evvel ziyaretçi sıralarında yer alan bu sarıklı cübbeli arkadaş kimdir acaba?" mesajını paylaştı. ‘Arkadaş’ ifadesinin çağrışımlarının nerelere uzandığı belliydi.
Bu olay üzerine Asım Safitürk’ü bir kez daha tanıdık. Kendisine karşı kullanılan bu alaycı hitabı olgunluk içinde şöyle karşıladı: “Ben Lütfü Bey'in üslubunu yanlış görüyorum. Ben arkadaş değilim. Ben memlekete şehit vermiş bir şehit babasıyım”.
Kırılmıştı Asım bey “Benden özür dilemesini bekliyorum. Genel Başkanı Meral Akşener'in bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum” diyerek sözlerini bitirdi.
Lütfü Türkkan özür dilemedi, tivitini silmekle yetindi. Belli ki bu lütfunun ‘özür’ olarak kabul edilmesini istiyordu. Fazlasını kendisine yakıştıramamıştı.

Sonrasında da vekil Lütfü Türkkan’ı tanımaya devam ettik.
Devletin kendisine tahsis ettiği, trafikte ayrıcalıkları olan çakarlı arabasını doğum günü partisine yetişmesi için kızına tahsis etmesinden…
Devletin arazisine çöküp kaçak binalar yapmasından, bunu haberleştiren muhabire dayak attırmasından…
Son vukuatını anlatmaya gerek var mı? Korumalar tarafından olay mahallinden uzaklaştırılan öfkeli vatandaşı babacan ve samimi bir tavırla kafakola alıyor, görüntüyü kurtardığına çevredekileri ikna ettiğinde ve yeterince tenhaya götürdüğünde, dehşet bir oyun sergiliyor ve kulağına diyeceğini diyor. Kusuyor yani.
Oyunun ikinci perdesi inkar, provokasyon feryadı ve üste çıkma gayreti. Sil(e)mediği tiviti hesabında duruyor: “Provokasyon için gönderdiğiniz adamların oyunu bitmedi bir türlü. Bu kez de Akşener'e sosyal medyada küfür ettiği için ceza alan bir provokatöre bırakın herhangi bir kötü ifadeyi, aksine kendisine sarılarak birlikte yürüdüğüm halde bu kez “ağır küfür etti” diye yayınlamışsınız.”

Üçüncü perde de tam bir rezalet. Türkkan muhatabının dışındaki herkesten özür diliyor. “Milletime arzımdır” sunuşu bile bir kahraman edasında. İlk sözü “yaşanan talihsiz hadiseyle ilgili olarak bu videoyu çekmeye karar verdiğine” dair. Arkasını mişli geçmiş zaman kipiyle getiriyor:
Hakaret etmişim… kötü sözler söylemişim!
Ve finalde ‘bütün milletinden, bir kadın olması hasebiyle sayın Genel Başkanı başta olmak üzere bütün kadınlardan, partililerinden, arkadaşlarından özür diliyor.

Geldiğimiz aşamada, olan bitene partisinin ve ittifakının mensupları, “bize ne kadar oy kaybettirir?” sorusuyla mı yaklaşacaklar? Öteki partililer ve karşı ittifakın taraftarları “bize ne kadar oy getirir?” diyerek mi bakacaklar?
Vekilin dili daha ne kadar pervasızlaşacak, rezilleşecek ve arsızlaşacak?
Bahçeli’nin “İP” deyişini ödünç kullanarak sormak gerek: Bu İP, bu ağırlığı çeker mi? Çekmeli mi? Çekerse mi çürük sayılacak, çekmezse mi?
Türkkan’ın İYİ Parti Grup Başkanvekilliğinden istifa etmesi ve Akşener’in bunu kabul etmesi, “biraz öteme git, bir müddet fotoğraf karelerine girme!” demek olmuyor mu?
Partisinin finansörlerinden olarak bilinen, yakın ekibinden bir vekil, vatandaşın bacısına küfretmişken, Akşener kürsüye çıkıp kendisini “bu bacınız!” diye takdim edebilecek mi? Asım Safitürk’ün o gün karşılık bulmayan sözünü bugün tekrar edelim: “Meral hanımın ne düşündüğünü gerçekten merak ediyoruz”.

YORUMLAR

  • 0 Yorum