14 Mayıs’taki seçimin üzerinden iki hafta, 28 Mayıs’taki ikinci turun üzerinden bir hafta geçti. CHP yönetimi seçimi kaybettiğini henüz kabul etmiş değil. Bunu türlü çeşitli yollarla ispatlamaya çalışıyorlar. Her seçimin ardından tekrar etmekten yorulmadılar: “oylarımız çalındı”, “tutanaklar değiştirildi” vs.
Bu seçimde, akla ziyan yeni bir yaygara daha eklediler. Milyonlarca yabancının oy kullandığını iddia ediyorlar.
Bu seçimde, akla ziyan yeni bir yaygara daha eklediler. Milyonlarca yabancının oy kullandığını iddia ediyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun siyaseten gamsızlığı da ortada. Söylediklerinin ana fikri bence şu; “CHP zaten her seçimi kaybediyor. Bu seçimde de kaybetti. Kaybettiği sırada, hasbelkader başında ben vardım.”
CHP içinde “kazanmaya o kadar yaklaştık ki, bir dahaki seçimde kesinlikle işi bitiririz” pişkinliğine demir atanlar da var. Tuncay Özkan 2.5 milyon oy arayışına çıktıklarını, onu bulduklarında iktidarın tamam olduğunu anlatıyor!
Sanki bu seçimde kazandıkları oyları bir sandığa kilitlemişler, yeni buldukları oyları
getirip onların üstüne ekleyecekler ve iş bitecek. Her seçimin ikliminin, sosyolojisinin, stratejisinin, umudunun ve korkusunun farklı olduğunu bilmiyor olabilirler mi?
Seçim sürecini anlamaya giriş
Seçmenin gördüğünü görerek anlamaya başlangıç yapabilirler. Masayı kurmak,
dağıtmamak, genişletmek isterken siyasetsiz kaldılar. Tek başına bu tespit bile seçimi neden kaybettiklerini izah etmeye yetebilir.
- Bütün sahayı bir uçtan bir uca kuşatmaya çalışırken siyasi renklerini kaybettiler.
- Ortaklık yaptıkları tek hedef, Erdoğan’ı yenmek olarak kaldı.
- Buna bir de iki ellerini birleştirerek kalp işareti yapmayı ekleyebildiler.
- “Yüzde 60’la kazanıyorsunuz” diyen embedded anketçilerine fazla güvendiler.
- Kampanyaya odaklanmaları gerekirken, seçim zaferi sonrasının paylaşımına dikkat kesildiler. Kıymet verdikleri isimleri bakan yapmak üzere kenara ayırmakta bir sakınca görmediler. Oysa o sırada Erdoğan tam tersini yapıyor, bütün bakanlarını sahaya sürüyordu.
- Seçimin ikinci turunda Kılıçdaroğlu’nun siyasi portresi iyice bulanıklaştı. Kimdi?
Güneydoğu’ya özerklik vaat eden aday mı? Saadet Partisinin önünde bağırıldığı gibi
mücahit Kılıçdaroğlu mu? Mültecileri 2 yıl içinde mi gönderecekti? Yoksa hemen mi gi- de-cek-ler’di?
- Milliyetçiden daha milliyetçi, muhafazakardan daha muhafazakar olmak nasıl mümkün olacaktı? ‘Mış’ gibi yapmak nereye kadar götürecekti?
Yürüyelim arkadaşlar
Kılıçdaroğlu bu tabloyu okumaya niyetli değil. Yenilgiyi kabul etmeyince, “nerede hata yaptık?” sorusuna da sıra gelmiyor. Peki yenilgiyi kabullenmek neden bu kadar zor?
Öncelikle Kılıçdaroğlu, yenilgiyi kabul ederse, partinin karışacağından endişe ediyor.
Daha açıkçası; İmamoğlu’nun yolunu açmaktan korkuyor.
“Yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam ediyoruz” demesinin anlamı açık; “Yenilmiş görüntüsü vermez, sert adımlarla yürürsek, kulaklarımız adımlarımızın gürültüsü ile dolar, eleştirileri duymayız.”
Dahası da var: “10 ay sonraki yerel seçimi kazanmaya azimli olduğumuzu gösterelim.
Ancak bu yöntemle, içerdeki rakiplerimizi “partinin önünü kesmekle” itham edebilir,
koltuğumuzu koruyabiliriz!
Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisini kabul ederse, Altılı Masa’nın liderliği konumunu kaybetmekten de korkuyor. Ne yapıp edip, masalı ya da masasız, muhalefetin öncülüğünü sürdürmek istiyor.
Oysa İYİ Parti’li Uğur Poyraz artık ortada masa olmadığını açıkladı. Zaten ortaklığın bittiğine dair bir anonsun yapılmasına da gerek yoktu. İttifak’ın küçükleri ise bugünlerde, masa üzerinden vurgun yapmanın tadını çıkarıyorlar. Günün sonunda Kılıçdaroğlu, çevresini saran CHP’nin politbürosu tarafından çok sıkı korunsa da tek başına ortada ve hedefte.
Aşınmış yaygaralar
Bugünlerde ekibini yenileyerek oyalanmaya ve çevresini oyalamaya çalışıyor. Ancak yeni ekibi de öncekilerden farklı değil. Parti Meclisi üyesi Gökhan Günaydın “Seçimlerde sandıkların bir kısmına egemen olabildik. Egemen olamadığımız sandık sayısının seçim sonuçlarını değiştireceğinden haberdarız.” diyor.
Anlaşılan; aşınmış eşiklerde durmaya, aşınmış yaygaraları dillendirmeye devam edecekler.
Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisini kabul ederse, Altılı Masa’nın liderliği konumunu kaybetmekten de korkuyor. Ne yapıp edip, masalı ya da masasız, muhalefetin öncülüğünü sürdürmek istiyor.
Oysa İYİ Parti’li Uğur Poyraz artık ortada masa olmadığını açıkladı. Zaten ortaklığın bittiğine dair bir anonsun yapılmasına da gerek yoktu. İttifak’ın küçükleri ise bugünlerde, masa üzerinden vurgun yapmanın tadını çıkarıyorlar. Günün sonunda Kılıçdaroğlu, çevresini saran CHP’nin politbürosu tarafından çok sıkı korunsa da tek başına ortada ve hedefte.
Aşınmış yaygaralar
Bugünlerde ekibini yenileyerek oyalanmaya ve çevresini oyalamaya çalışıyor. Ancak yeni ekibi de öncekilerden farklı değil. Parti Meclisi üyesi Gökhan Günaydın “Seçimlerde sandıkların bir kısmına egemen olabildik. Egemen olamadığımız sandık sayısının seçim sonuçlarını değiştireceğinden haberdarız.” diyor.
Anlaşılan; aşınmış eşiklerde durmaya, aşınmış yaygaraları dillendirmeye devam edecekler.
YORUMLAR