• Reklam
İsmail SERT

İsmail SERT


AYNI TÜSİAD

20 Haziran 2022 - 17:12

TÜSİAD’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, görevi devraldıktan sonra ilk kez konuştu.
Başkanlık döneminin tavrını belirleyecek bir konuşma olması açısından önemliydi.
Cinsiyet eşitliğinden yargı bağımsızlığına, hayat pahalılığından NATO’nun genişleme çabalarına kadar, geniş bir çerçevede, gündemin neredeyse bütün konularına değindi.
TÜSİAD, kısaca ‘patronlar kulübü’ diye anılan Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği. Kıdemlerine diyeceğimiz bir şey yok. Ancak “patron” sıfatı sanki üzerlerine tam oturmuyor.
Yakından bakarsak; patrondan çok ağaya benzediklerini görüyoruz. Zira ortalık yerde klasik müzik dinleseler, pek kibar görünseler de işlerinin başındayken ‘feodal ağa’ gibi davranıyorlar.
Aslında tarihleri boyunca da öyleydiler.
Sanayicilikleriyle övünseler de paradan para kazandıkları dönemleri pek sevdiler. Sübvansiyonların kucağında büyümeye fena alıştılar. Uzun vadede de olsa memleket yararını şirketlerinin hesaplarına dahil edemediler. Ufukları her zaman servetlerinin ulaşabileceği yere kadar oldu.
Siyaseti, kendilerini yükseltecek bir mekanizma olarak tanımladılar. Risk almadan siyaset yapma konforu onların tekelindeydi. Hükümetlerin doğal ortağı idiler. Koalisyon yıllarında hükümetlerin kurulduğu odaya herkesten önce girdiler.
Darbelerde, koşar adım paşaların yanında yer almakta sakınca görmediler. ‘Bürokratik vesayet’in dokuz canlı olduğunu biliyorduk, ‘patronların vesayeti’nin sinsiliğini onlardan öğrendik.
‘Burjuva demokrat’ olamadıkları bir gerçek.
Üstüne üstlük darbe çağrısı yapmak gibi günahları bile var. 1979'da gazetelere ilan vererek Ecevit hükümeti ile açıktan kavgaya girişmişlerdi. Memleketi ‘yokluklar diyarı’ olarak gösterdiler ve sonunda hükümeti düşürdüler. Erbakan hükümetini düşüren ‘koro’ içinde de sesleri gayet gür çıkıyordu.
İşlerini bilseler de ‘bu ülke’yi anlama ve yanında durma dersinde hep sınıfta kaldılar.
Yeni Başkan Orhan Turan’ın söyledikleri bunun açık bir örneği. “Cımbızlandı” denmemesi için bir paragrafı olduğu gibi alayım.
“Terörden çok çekmiş, acılar yaşamış bir toplumun hassasiyetlerine dost ve müttefik ülkelerin daha fazla dikkat etmesini istemek elbette Türkiye’nin hakkıdır. Ancak en haklı olduğumuz konularda bile çıkarlarımızı korurken tercih edeceğimiz yöntem amaca varmamızı kolaylaştıracak şekilde formüle edilmelidir. Bu bağlamda İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri konusunda Türkiye’nin dile getirdiği sıkıntıların ve taleplerin müzakere yoluyla, karşılıklı anlayışı geliştirerek ve ittifak ruhuna uygun şekilde çözülebileceğini ümit ediyoruz.”
Bu sözlerin tevil edilecek, savunulacak bir yanı var mı? Olabilir mi? Anlıyoruz ki; TÜSİAD en haklı davasında dahi Türkiye’nin yanında duramıyor. Kırk yıldır canımızı yakan teröre her türlü desteği veren iki ülke (İsveç ve Finlandiya) ile Türkiye arasında tam ortada bir yerde konum alıyor.
“Türkiye’yi anlayın” demeye dili varmıyor da “karşılıklı anlayış”tan söz ediyor. İttifak ruhunu unutan ülkelerin çıkardığı sorunun “ittifak ruhuna uygun şekilde çözülebileceğini ümit ediyor!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında TÜSİAD Başkanı Turan'a “Ey TÜSİAD'ın başına gelen beyefendi, dış politikada sen bize ders veremezsin, sen daha çıraksın, dün bir bugün iki. Haddini bil! Bunlar akıllarını başlarını almadıkları sürece iktidarın kapısından giremezler, bunu bilmeleri lazım.” diye seslendi.
Ve devam etti:
“TÜSİAD bu gidişiyle devam ederse, bu iktidarın kapısını hiç çalmasın. Görüyorum ki sizler, aynı merkezden idare ediliyorsunuz. Aynı merkez belli, CHP... Oradan size neyi sufle diyorlarsa o ağızla konuşuyorsunuz.”

Bu son fotoğrafta TÜSİAD, CHP’nin bile gerisinde duruyor.
CHP, Genel Başkan düzeyinde kalsa da, eyleme geçiremese de, değişimden yana bir dil kullanıyor. “Helalleşme” diyor. “Geçmişte çok hatalar yaptık” diyor. “Ne biz eski biziz, ne siz eski sizsiniz” diyerek muhafazakarlara sesleniyor.
‘Tuzu kuru’ TÜSİAD’da bunlar da yok.
Birliğimize, dirliğimize, terör belasından kurtulma çabalarımıza katkı bekliyorsak, boşuna.

YORUMLAR

  • 0 Yorum