• Reklam
İsmail SERT

İsmail SERT


BEN YAPTIM OLMADI

12 Temmuz 2024 - 16:11

CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel’de ‘eylemsiz kalma endişesi’nin yüksek olduğu anlaşıldı. Özel hareketsiz kalmak istemiyor. Atak siyaset yapmak, sürekli gündemde kalmak, rüzgar estirmek istiyor.

Salı günü öğle üzeri, partisinin grup toplantısında, akşama yapılmasını istediği eylemi anlattı. Milletvekilleri de dahil olmak üzere partililer, saat 21.00’de tüm Türkiye’de ışıkların açılıp kapatılması eylemini, o konuşmayla öğrendiler.

Özel planını kurmuştu: Akşam eylem gerçekleşir. Halkın, CHP’den gelecek önerilere ne kadar hazır olduğunu herkes görür. Çoğunluk eyleme katılır. Tüm Türkiye eylemi konuşur. CHP’ye ‘artı’ yazar. Pek güzel olur.

Kestirmeden söylersek; hiçbiri olmadı. Öylesine ayaküstü karar verilmişti ki; saat 21.00 örneğin İstanbul’da havanın henüz tam kararmadığı bir zaman dilimiydi. Işıklar tam açılmamıştı ki kapatılsın! Akşamın karanlığı henüz basmamıştı ki ışıkların açılıp kapandığı ‘görünür’ olsun. Hepsinden önemlisi; eylemle, eylemin konusu arasında bağ kurulmamıştı.

28 yıl önce
3 Kasım 1996’da, Susurluk’ta, dönemin siyasi tartışmalarına damga vuran bir kaza yaşanmış, polis, mafya, siyasetçi ilişkisinin karanlığı ortalığa saçılmıştı. Araçtaki siyasetçinin partisi DYP, Necmettin Erbakan’ın başbakanlığındaki Refahyol hükümetinin iktidar ortağıydı.

Faili meçhullerin yaşandığı, derin devletin sorgulandığı bir dönemdi. Kamuoyunda kazanın derinlemesine araştırılmayacağına dair bir kanaat oluştu. Toplum bu karanlığın kalıcı olmasından endişe ediyordu. ‘Sürekli aydınlık için yurttaş girişimi’ başlatıldı.

Eylemi hazırlayan platformun basın bildirisini özetleyen cümle şöyleydi: “Suç örgütlerini kuranların ve onlara görev verenlerin, bir an önce yargı önüne çıkartılmasını istiyoruz”.
Eylem, bir reklamcının zekasından çıkmıştı. Tam adı “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” idi. Eylem için evden çıkmanız gerekmiyordu. İstenen saatte elektrik düğmesine uzanmanız yeterliydi. Olaya karışma riskiniz de yoktu. Kısacası; konforlu bir eylemdi. Mesaj, yapılan basit eylemin içine incelikle yerleştirilmişti. Kısa sürede eylem benimsendi.

Başbakan Erbakan eylem için “glu glu dansı yapıyorlar” diyerek eylemcileri küçümsedi. Şevket Kazan daha da ileri gitti: “Mum söndü oynuyorlar”. Refah Partisi koalisyon ortağını korumaya çalışıyordu. Eylemin karşısına, kendi seçmeninin hassasiyetlerini çıkarıyor, barajı oraya kuruyordu.

Postmodern darbenin yolu
Bu aşamadan sonra kampanya, Refah Partisine yöneldi. Oysa Refah Partisinin karanlık odaklarla bağlantısı yoktu. Mafyatik ilişkiler içinde de değildi. Kemalistler, kendi duygu dünyalarından çıkardıklarıyla, eylemin çağrışımlarını buluşturup Refah Partisi’ne yüklenmeyi heyecanla benimsemişlerdi.

Hiçbir dönem eksik olmayan darbe heveslileri, uygun bir ortam oluştuğunun farkına varmakta gecikmediler. Eylem muhit değiştirmişti. Medyada, askeri lojmanların ışıklarının da açılıp kapatıldığı haberleri yapılıyordu. Sonra Genelkurmayın ışıklarının geç saatlere kadar yandığına dair manşetler atılmaya başladı. Anlatılmak istenen açıktı:  Genelkurmay, ülkenin gidişatından rahatsızdı ve sabahlara kadar çözüm bulmak, demokrasiyi kurtarmak için çalışıyordu!

Eylem asıl hedefinden şaşmış, Susurluk sorumlularının ceza almasını sağlamamış, buna karşılık, darbeye giden yolun taşlarını döşemişti.

Dünün eylemiyle bugünün siyaseti
Özgür Özel kıpır kıpır siyaset yapıyor. Hız tutkunu. Mitingleri, eylemleri birbirine ekliyor. Bu olaydan da anlaşıldığı üzere, sözünü yolda düzüyor. Sabah aklına geleni, akşam görmek istiyor. Doğal olarak; denk düşüremiyor, zikzak yapıyor.

Peş peşe tematik mitingler düzenledi. Emeklilerle başlamıştı, çay üreticileriyle, buğday üreticileriyle devam etti.

Şimdi de, siyasal tarihimizde yerini alan bu eylemi diriltmeye çalışıyor. Maaşına zam isteyenlere “kendinizi gösterin” diyerek sesleniyor. “Geçim olmazsa seçim olur”. “O seçim de bizim olur!” diye hevesleniyor.

Sonuç ortada. Dünün eylemini bugüne çağırarak yolunu açmaya çalışsa da olmadı. ‘Eylem’ tutmadı. “Ben yaptım, oldu” diyecekti, olmadı. İtiraf edecekse “ben yaptım, olmadı” diyebilir.
Bu haliyle; partisini ve siyaseti normalleşmeyi, genel başkanlığını sağlamlaştırmayı, bir açıp bir kapatıyor olabilir.


 

YORUMLAR

  • 0 Yorum