Karadeniz’in bizim olan bölgesinde doğal gaz olduğu uzun yıllardır konuşuluyordu. Nihayet geçtiğimiz cuma günü Cumhurbaşkanımız 150 kilometre açıkta, 2 bin metre derinlikte, 320 milyar metreküp rezerv bulunduğuna dair müjdeyi verdi.
Nereden nereye gelmiştik! Arıyor gibi sahada dolandığımız günlerden, yatırım yaptığımız, ileri teknolojiye sahip olduğumuz, ısrarla aradığımız, yılmadığımız ve nihayet bulduğumuz zamanlara ulaşmıştık.
Dünya ölçeğinde de önemli bir rezervdi. En son Trakya’da bulduğumuz kaynağın yüz katından fazlaydı. Doğal olarak sevinmeliydik. Ancak öyle olmadı. Memleket havası yine parçalı bulutlu hale geldi. Açıklanan rakamlara politize yaklaşıldı. Sevinç dalgaları şaşkınlıklara tosladı. Masum gibi görünen şüphelerden üretilen soruların ardı arkası kesilmedi. Sevinmeyenler, sevinemeyenler oldu. Onları dengelemek için “biz sevinmeyenlerin yerine de seviniriz” diyenler çıktı.
Bulunan rezervin 6 yıllık mı, yoksa 7 yıllık mı ihtiyacımızı karşılayacağı tartışmasına girişildi. Ekonomik değerinin olup olmadığı, ne zamana yetişeceği, kimin çıkaracağı konuşulurken de sözler konunun sınırları aştı.
Evet ‘eksen ülke’ olmak o kadar kolay değil. Enerji satarak cari açığı kapatmak da, cari fazla vermeye başlamak da öyle… Ancak sözünü etmeden, hedefe koymadan yapılamayacağını da biliyoruz.
Şimdilik ciddi bir eşiği aştık. Türkiye kendi kaynaklarının izini sürmeyi, haklarının peşine düşmeyi, aramayı, aramak için gerekenleri gerektiği gibi yapmayı öğrenmiştir. Özgüven, uzman personel ve moral kazanmıştır.
Son yıllarda enerji alanında yapılanların ve sonucun buraya gelmesinin, doğal gazın bulunması kadar değerli olan ve ilk sıralara yazılması gereken kazancı budur.
Türkiye enerji alanında var olmak, önüne çıkanlarla boy ölçüşmek üzere her anlamda enerji biriktirmiştir. Bu açıdan, gelinen aşama çok değerlidir.
Komşularımız, komşumuz olmayıp da enerji kaynakları söz konusu olduğunda burun buruna geldiklerimiz, Türkiye’nin gücüyle ve kararlılığıyla olarak ciddi olduğunu anlamışlardır. Türkiye’yi ilk zorlukta geriye çekilen değil, pay kapma yarışının üstüne üstüne giden bir ülke olarak yeniden tanımlamışlardır.
Karadeniz’deki bu sonuç, aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki denkleme bütün ağırlığıyla dahil edilmesi için gönderilmiş bir selamdır.
Biriktirdiğimiz, çok daha uzun vadede ihtiyacımızı karşılayacak bir güçtür. Artık elimiz kuvvetli, donanımlıyız ve kararlıyız.
“Artık doğalgaza para vermeyeceğiz”, “doğalgaz zengini olacağız.” havalarını pompalayarak konuyu magazinleştirmek doğru değildir. Öte yandan sorgulamaya çalışırken en sivri dili kullanmak ve o yoldan giderek işi düşmanlığa vardırmak da bir o kadar yanlıştır.
İsmet İnönü’nün Batman’da petrol bulunduğuna dair haberi alınca, ileri yaşına rağmen sevincinden takla attığı söylenir. Şimdi sevinçten takla atılmasa da üzüntüden ‘ters takla’ atma zamanı değildir.
2003 yılında aramızdan ayrılan şair Alaeddin Özdenören’in anlattığı bir hatıradır. 50’li yıllarda yeni dikilen elektrik direklerindeki lambaları taş atarak kıranlar, kendilerini uyaranlara “demokrasi var arkadaş” diyerek karşılık verirlermiş. Böylece, haklı çıkmanın ötesinde ‘hem suçlu, hem güçlü’ konuma geçer, üstünlük elde ederlermiş. Artık o günlerde ‘demokrasi’den ne anlaşılıyorsa ve “demokrasi var” denildiğinde karşı taraf ne kadar savunmasız kalıyorsa…!”
Karadeniz’de doğalgaz bulundu ve evet memlekette demokrasi var. Konuşulsun, tartışılsın, sorulsun, soruşturulsun. Ancak “keşke bulunmasaydı” demeye vardırmak, ‘taş atmak’ vahim bir ruh hali olsa gerek.
YORUMLAR