İki konuşandan biri Bülent Arınç. Arınç Habertürk televizyonundaki programda zaafını aslında baştan itiraf etmiş, “Ben böyleyim. Konuşmaya başladım mı duramıyorum” demişti. Gerçekten de duramadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan hukuk reformu yapmaktan söz ettikten sonra, herkes alt açılımının yapılmasını bekleyip susarken, o konuştu.
İki konuşandan diğeri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış politikadan sorumlu Başdanışmanı Ünal Çeviköz. Çeviköz Alman Marshall Vakfı’nın düzenlediği online panelde bir soru üzerine, yeni dönemde ABD’den Türkiye’ye dönük neler beklediklerini anlattı.
Arınç, halen tutuklu bulunan Osman Kavala’nın ve Selahattin Demirtaş’ın dosyalarına bakılarak ve tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tahliye edilmeleri gerektiğini söyledi.
Çeviköz, “Biden yönetiminden hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapmasını bekliyoruz.” dedi.
Arınç, TBMM Eski Başkanı sıfatı ile konuştuğunu söylese de üslubuna bakıldığında konuştuğu konularda Cumhurbaşkanı ile mutabık olduklarını düşündürtüyordu. Sanki Erdoğan’ın sözcüsü gibiydi. Herkes “acaba…?” diye sormaya başladı.
Ünal Çeviköz, zaten CHP adına konuşmuştu. Türkiye için başka bir ülkeden demokrasi dilenmek olarak nitelenen sözleri çok tartışıldı. Biden’in “Türkiye’de muhalefete destek vererek Erdoğan’ı devireceğiz.” sözleriyle birlikte değerlendirildiğinde vahim bir görüntü ortaya çıkıyordu. Kılıçdaroğlu’nun Türkiye henüz resmen tebrik etmemişken aceleyle Biden’ı kutlaması da buna eklendiğinde tablo iyice ağırlaştırıyordu.
Arınç’ın sözleri üzerine Erdoğan hızlı hareket etti ve Arınç’la arasına net bir çizgi çekti. Gereksiz yorumlara ve ortağı Bahçeli’nin tedirgin olmasına izin vermedi: “Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar ile yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Geçmişte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin şahsi açıklamaları hükümetimizle, partimizle ilişkili hale getirilemez” dedi.
Çeviköz’ün sözleri üzerine CHP’den bir tepki gelmedi. Sözlerinin bir bölümü cımbızlanarak alındığı için yanlış anlaşıldığına dair klasik açıklama yapıldı.
Arınç’ın kendi sözleri ile kendisini açığa düşürmesi ilk değil. Gezi olayları sırasında, dershanelerin kapatılması aşamasında, damadının da içinde olduğu KHK yargılamalarını eleştirirken söylediklerinden dolayı zorda kalmıştı. Dahası da var.
Çeviköz’ün gaf yapması ya da haddini aşması da ilk değil. Türkiye’nin Suriye’de meşru olmadığını, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’i gerdiğini, Türkiye’nin Libya’da çizgiyi aştığını hep ondan duyduk. “S -400’lerden vazgeçmeliyiz” diyen de o oldu. Son olarak “Maalesef Türkiye Azerbaycan’a askeri yardım yapıyor ve cihatçıları gönderiyor” dediğini de hatırlıyoruz.
Arınç sözleriyle her seferinde kendisini zor durumda bıraktı. Ve her defasında bozulan ilişkileri düzeltmek ve dağılanları toparlamak zorunda kaldı. Bunu da gocunmadan yaptı doğrusu.
Çeviköz’ün söyledikleri daha ağır, hatta skandal sözlerdi. Üstelik kendisini değil, Türkiye’yi uluslararası planda zorda bırakıyordu. Çeviköz buna rağmen hiç geri adım atmadı. Varsa yoksa diğer partileri, medyayı, kötü niyetli çevreleri vs. suçladı. Partisi CHP de hiç düzeltme yoluna gitmedi.
Arınç, “Derdimiz memleket derdidir. Memleketimizin huzura, refaha ve mutluluğa kavuşması için ne fedakârlık yapmamız gerekirse, tereddüt etmeden yaparız. Yeter ki vatan sağ olsun” diyerek istifa etti. Vuruşarak değil, konuşarak çekildi.
Çeviköz ve CHP cephesinde ise değişen bir şey yok. Çeviköz Kılıçdaroğlu’nun desteği ile görevini sürdürüyor.
Arınç artık sadece kendi adına ya da ‘eski siyasetçi’ sıfatıyla konuşacak.
Çeviköz CHP adına konuşmaya devam edecek ve anlaşılan o ki; bugüne kadar getirdiği dış politika yaklaşımını bundan sonra da sürdürecek.
YORUMLAR