CHP’lilerin seçim geçse de değiştirmeyecekleri bir açık hedefleri var: Muharrem İnce.
Tam tabiriyle İnce’ye ‘çakmak’ CHP’liler için adeta demokrat olmanın gerek şartı!...
Ellerinden gelse katrana bulayıp, kafasından aşağıya tüy dökecekler. Gelen geçen, her fırsatta ona bir laf atıyor.
Partisine, geçmişine, cumhuriyete ihanetle suçlamak, sıradan bir saldırı halini aldı. Kendilerini haklı çıkarmak için, daha çok demokrasiye ihanetle suçluyorlar. Onunla da yetinmiyorlar. Aydınlık bir geleceğe gölge yapmakla, tarihe kara bir leke olarak geçmekle itham ediyorlar.
Muharrem İnce’ye hitaben yayınlanan açık mektupların sayısını da bilen yok. Ben ikisini
hatırlıyorum. Birini bir tiyatrocu, diğerini bir gazeteci yazmıştı. İnce’ye üstten bakıyorlardı ve ona denk düşen bir dilleri vardı. ‘Değerli Kardeşim” diyerek sırtını sıvazlıyorlar, içtenliğini, samimiyetini ve dürüstlüğünü övüyorlar, “bilirsin seni severim”i sık sık tekrar ediyorlardı. Kaçın kurasıydılar!... Taleplerini, yumuşattıkları bu zemin üzerine bina etmişlerdi. Özetle; “sevgimizin kıymetini bil ve ona layık olmaya çalış” diyorlardı.
Öğretmenin Mektubu
Son olarak bir başka ‘açık mektup’ yayınlandı. Mektubu İnce’nin bir öğretmeni yazmıştı. “Şu anda tuttuğun yol, dönüşsüz ve tersinmez bir yoldur. Üzerinde emeği olan bir öğretmenin olarak “ama”sız, “fakat”sız, önkoşulsuz biçimde adaylıktan çekilip demokrasi safında yer almanı öneriyorum…”
İçe kapanmış bu sekter dili çözmeye ve ne dediğini anlamaya çalışalım: Emekli öğretmen, adeta yasadışı bir örgüt liderini taklit ediyor. Örgüte ihanet ederken yakaladığı elemanına ‘özeleştirini yap ve kendi cezanı kendin kes’ der gibi sesleniyor. Önermekten çok emrediyor.
Sanırsınız, o nereye giderse demokrasi onu takip ediyor. Sanırsınız, İnce’nin hayatta tek öğretmeni oldu ve o öğretmen İnce’ye demokrasi dersi verdi. Ve Sanki İnce, şimdi, o derste öğrendiklerinin tam tersini yapıyor. Sanırsınız İnce’nin bu öğretmene diyet borcu var. Sanırsınız ‘öğretmenlik’ sıfatı öğretmenlere, öğrencilerinin siyasal hayatlarına ipotek koyma hakkı veriyor!
İstenen Ne?
İnce’den Kılıçdaroğlu lehine Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi ve bunu hiçbir kafa karışıklığına yer vermeyecek biçimde açıklaması isteniyor. En basit soruyu soralım: Bu hakkı kendinizde nasıl buluyorsunuz ve gerekçeniz ne?
Muharrem İnce linç edilirken, susturulurken, kongrede itilip kakılırken ne yaptınız? İnce’den bir nezaket ve jest bekliyor olabilirsiniz. Ancak bunu da nezaketle yapmanız gerekmiyor mu?
İnce’nin partideki arkadaşları, aday olması için imza verenler ve seçimde oy verecekler ve onca emek asgariden bir saygıyı hak etmiyor mu?
İşin bir de öteki yüzüne bakalım. İnce’yi CHP’ye ihanet etmekle suçlayanlar, AK Parti’den kopan iki partiyi -deyim yerindeyse- başları üstünde taşıyorlar. Miting meydanlarında övgülerle, alkışlarla sahneye davet ediyorlar.
Sevimsiz ve Gereksiz
Oysa sakince dinleseler, İnce’nin çok sahici bir yerde durduğunu ve siyaseten değerli şeyler söylediğini anlayacaklar. İdeolojik ayrılıklar bir yana, pratik eleştirilerinden örnek vereyim. Diyor ki İnce: seçime gereğinden fazla renkli, birbiriyle hiç buluşmayan, armoni vaat etmeyen, hatta çatışmaya ayarlı milletvekili listesi ile giriyorsunuz. Ülkeyi yönetmek şöyle dursun, yan yana bile oturamazsınız. Altı ay sonra ne dediğimi anlayacaksınız!...
İnce’ye yapılan baskıların, seçim yaklaştıkça nasıl da sevimsizleştiği ortada. Oyunu düşürmüyor. Tam tersine; etrafındaki tepkisel kümelenmeleri kalıcı hale getiriyor.
Son sözüm şu olsun: Bugünlerde Muharrem İnce’ye hak vermek ile demokrasiyi içine sindirmek aynı anlama geliyor.
YORUMLAR