Hint felsefesinin en eski metni Upanişadlar “Karanlıkta yaşarken, kibirleri içinde kendilerini arif sanarak, boş bilgiyle şişinen ahmaklar”dan söz eder.
Ve devamında: “bir ileri, bir geri tökezleyerek dolanır dururlar” der.
Çevremizde böyleleri var.
‘Karanlıkta yaşamak’ onlarda. ‘Kibir’ dediğin fazlasıyla mevcut. ‘Kendini arif sanmak’ dersen, tam yerini bulmuş. ‘Boş bilgi’, zaten olmazsa olmazları. ‘Şişinmek’ dersen sıradan işleri. ‘Bir ileri, bir geri tökezlemek’ de sabah akşam yaptıkları tutarsızlıklar.
Kapıları aşındırıp kaptıkları belediye konserlerinde, ‘siyaseti en üst düzeyden kavramış dünyanın düzenini çözmüş biri’ pozunu vermeden sahneden inmek istemiyorlar.
Şarkılarına ara verip açtıkları parantezlerde, ‘kanaat önderi’ kesiliyor, halkı aydınlatmaya girişiyorlar. Filmlerini anlatırken, tiyatrolarını izah ederken de böyleler.
Komplekslerinden arınmak, “biz gördüğünüzden fazlasıyız” demek için yırtınıyorlar. “Dünyaya diyecek sözümüz var” havasındalar. Ancak sözlerinin tamamı, ödül törenlerinde yazılı metinden okuduklarından, ıkına sıkına yazdıkları tivitlerden ibaret.
Yankı odalarının ahalisi
‘Yankı odaları’nı dolduran bu ahali, seçim sürecinde fazla mesai yaptı. Pencereleri açıp içeriyi havalandırmayı hiç denemediler. Zaten öyle yapsalar, ezberlerinin konforu bozulurdu. Bozmadılar. İçerden, motivasyonları çok yükselmiş olarak çıktılar. Bu halleriyle konuşmadan, yazmadan duramazlardı. Duramadılar.
Biri bir tren koltuğuna yanlayıp video çekti, kusar gibi ‘değişsin be’ dedi. Biri yazlığından tivit atıp, filmlerinin uzağında bir yerde, kendisine itibarı yüksek bir karakter inşa etmeye çabaladı. Biri, deterjan reklamından çıkıp ellerini yıkadıktan sonra, bıkmadan usanmadan ‘işleri bitti, gidiyorlar’ mesajları yazdı. Birisi iyice arsızlaşıp “15 Mayıs sabahı hepiniz çöpsünüz” bile dedi. Ve başkaları…
Uzatmayayım. Öyleler işte.
Emek verip kurdukları, sancısını çektikleri bir cümleleri bile yokken “bizi kimse susturamaz” diye kostaklanıyorlar. Adım başı söylenenleri, kendilerine aitmiş gibi tekrarlamaktan sıkılmıyorlar. Sözlerini ağızları hizasında tutmak gibi bir dertleri de yok. Üstüne basarak yükselmeye, görünür olmaya çabalıyorlar.
Mosso onlardan sadece biri
Önceki laf yetiştirme çabalarını, güya kadın haklarını savunurken söylediklerini, tavrını, tarzını geçelim.
Ancak en rezilinden sokak röportajcısına kuyruk olmasını geçemeyiz. Çevresinde konuşulanlara kendini fazla kaptırmış, aklınca ‘yol haritası’ çizmiş, o yolun taşlarını döşemeye başlamıştı.
Seçim sonrası için doğru yere yatırım yaptığından çok emindi. Bir kadının başka bir kadına, üstelik sadece siyasi kimliği sebebiyle uluorta küfretmesinden pek hoşlanmıştı.
O aşağılık tavra itiraz edeceğine, ondan utanacağına, kendisine çok yakıştırmış, önden önden yürümeye başlamıştı.
Gözlüğünden gözlük bulmuş, eşarbını ona uydurmuş, kombin yapmıştı. Bir de iki parmağını, gözüne ışıyan seçim tahminine göre ayarlayıp zafer işareti çekmiş, “anlarsınız ya!” demeye getirmişti.
Anlamıştık: ‘Seçim kombinim’ notunu düştüğü o fotoğrafı “ben demiştim”, “ben bilmiştim” demek için kullanacaktı. “İktidara yürürken en öndeydim” diyecek, “korkmadım, saklanmadım.” diye ortalıkta salınacak, o fotoğraf sayesinde kasasını dolduracaktı.
Olmadı
14 Mayıs seçim planı tutmadı. Şaşkınlığını hızla üzerinden atmış olmalı ki; hemen durumu toparlamaya girişti. Yayınladığı ilk özür açıklamasından hiçbir şey anlaşılmadı. Yaptıklarıyla hiç orantılı değildi.
Hâttâ özür bile sayılmazdı. “Kötü bir şakaydı, kapatalım gitsin” demek istiyordu. Onun işlemediğini anlayınca, üstelik konseri de iptal edilmeyince, yeni şeyler söyleme fırsatı yakaladı.
Konserinde söylediklerinin hangi cümlesinden ne anlamamız gerektiğini çıkaramadım. “Biz asla ayrışan bir millet değiliz” diyordu. Evet senin gibilere rağmen öyleyiz.
Hele “Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, bundan sonra bununla ilgili en sert uygulamaları, en sert düzenlemelerini yapacağına inanıyorum” demesini hiç anlamlandıramadım.
Ve diğerlerini de…
Çıkardığım sadece şu: “Hızlıca helalleşip, her şeyi geride bırakıp, yoluma kaldığım yerden devam etmek istiyorum” diyor.
Mosso’ya ve Mossogillere
Önceki söylediklerinizin ağır kokusu henüz dağılmamışken, yeni ve samimi sözler bulmak için yorulmayın. En iyisi bir süre susmanız. Susmanız, kenara çekilmeniz ve “biz nerde hata yapıyoruz?” diye sormanız.
Hayır, düşüncelerinizi değiştirmek için değil.
Onlar sizde kalsın.
Ancak kabul edin ki; tarzınız çok hatalı, tavırlarınız çok zehirli.
Küstahlığınız hiç çekilmiyor.
“Biz neden bu kadar saldırganız?” sorusunun cevabını bulmak için biraz zamana ihtiyacınız var.
Çünkü epey geriye gitmeniz ve epey derine inmeniz gerekecek.
YORUMLAR