• Reklam
Mehmet Asil YILMAZ

Mehmet Asil YILMAZ


KAHVALTIDA KÖMÜR MÜ YİYELİM?

23 Mart 2022 - 12:30

Ziraat fakültesinde öğretim üyeliği yaptığım yıllarda derse girince “günaydın” dedikten sonra öğrencilerime şunları söylerdim:
“Bir tarımcı olarak görevimiz gereği vatandaşlarımızı ve hayvanlarımızı besleyecek, doyuracak, mutlu edecek ve yaşantılarını sürdürecek yeterli düzeyde gıdayı üretmek mecburiyetindeyiz.
Maalesef ki ülkemizde nüfus kontrolü yapılmadığından, her geçen gün nüfusumuz artmaktadır. Bu yüzden işimiz ve görevimiz daha da zorlaşmaktadır. Bunun için yapılması gereken işler;
* Birim alandan daha çok ürün alınmalı, ekim-dikim alanları genişletilmelidir,
* Tarımda kalkınma olmadan, sanayide kalkınma olamayacağı için, tarım alanlarının tarım dışı amaçlar doğrultusunda kullanılması engellenmelidir,
* Daha verimli ve kaliteli ürün alınması için arazilerimize ekimlerinin ve dikimlerinin yapıldığı andan itibaren ürün hasat edilinceye kadar geçen süreçte, bu ürünlerin gübrelenmesinde, hastalıklarla ve zararlı böceklerle mücadelesinde ve hasadında yol göstermek üzere beldelerdeki, köylerdeki ve yörelerdeki üreticilere yardım etmek ve yol göstermek üzere ‘ziraat mühendisleri’ görevlendirilmelidir,
* Devletimiz üreticilere her yıl düzenli olarak yeterli para desteği sağlamalıdır. ‘Kendi yağımızla kavurulma’ ilkesine göre, devletimiz ovalarımızda, kamu arazilerinde kendi tohumlarımızı üretmeli ve fidanlarımızı yetiştirmelidir.
* Yabancı ülkelerde tarım arazileri kiralayarak ürün yetiştirme yoluna gidilmemelidir”


***
Üreticiler, devletin yanlarında olduğunu bilirse daha çok çalışır, yarınları için daha kârlı ürünleri ekmeye ve dikmeye özen gösterir. Üreticilerimiz, devletimizden aldığı güçle, “üretmeyen toplumlar ve ülkeler, er veya geç tüketilmeye mahkûm olurlar’’ uyarısını dikkate alarak, daha çok ürün elde etmeye, yeni tarım yöntemlerini işletmelerinde uygulamaya gayret eder.
Bilinmelidir ki, tanrı, insanoğlunu ve hayvanları, dünyaya ‘bitkilerin misafiri’ olarak göndermiştir. Eğer bitkiler olmasaydı insanlar da, hayvanlar da olmazdı. Bu yüzden varlığımızı bitkilere borçluyuz. Ne yazık ki bu rantçı, çıkarcı, termik santralcı, mucurcu, mermerci, madenci, kömürcü işletmelerin faaliyetleriyle dağımızın, taşımızın, toprağımızın altı oyularak, doğamız yok edilmektedir. Ovalarımız, suyumuz ve gıdamız kirletilmektedir.
Bu rantçı zihniyet, çıkarları için “tarımda kalkınma olmadan sanayide kalkınma olmaz” görüşüne de itibar etmez.

Eğer yetkililer yıllardır ülkemizde tarımda kalkınmamıza yeterli düzeyde öncelik vermiş olsaydı, dünyada kendi kendini besleyen ülkeler arasındaki yerimizi bugüne kadar korumuş olurduk. İhracatımız da, ithalatımızı geçer ve asla dış ülkelerden tarım ürünü satın alma durumuna düşmezdik; onlara bağımlı olmazdık. Ayçiçeği yağını ithal etmek için Ukrayna ve Rusya'ya kapılarında dolaşmazdık. Ülkemizde ayçiçeği yağı kuyrukları da olmazdı.

***
Dünya genelinde gıda krizinin yaşandığı bu günlerde, ülkemizde halkın çektiği ekonomik sorunlar yetmezmiş veya sorunlarımızın hepsi çözülmüş gibi şimdi bir de zeytin ağaçlarının kesilip, zeytinlik alanlarda maden arama faaliyetlerinin yürütülmesi için bir yönetmelik çıkarıldı.

Şuna yürekten inanın ki bu yönetmelikle barışın, bereketin, bolluğun, zaferin, başarının simgesi, fakirin - fukaranın geçim kaynağı olan zeytin ağaçları, zeytinlik alanlar, çıkarcı ve rantçı madenciler, mermerciler tarafından sökülecek ve yakılacaktır.
Böylece binlerce zeytin ve zeytinyağı üreticisinin ocağına yoksulluk ateşi bir kez daha düşecektir. 
Beni üzen diğer bir olay da, Paris iklim zirvesinde “antlaşmalara uyacağız” diyerek imza atıyoruz ama tarihi ve ekonomik değeri olan zeytin ağaçlarımızı katletmekten de vazgeçemiyoruz. Neden?
Ülkemizin sadece Akdeniz iklim kuşağında yetiştirilen zeytin ağaçlarının sayıları ve yetiştirildiği alanlar belli olduğu halde; ülke ekonomisine çok büyük katkısı olan ürünlerden biri olduğu bilindiği halde, bu değerli ürünümüz niçin bu yönetmelikle kömüre, taş ocaklarına, mermercilere kurban edilmek isteniyor?

Unutmayınız ki; zeytin ağaçları kesildikçe, zeytinlik alanları talan edildikçe, yörenin ekosistemi bozulacak, havası, su havzaları da tahrip edilecektir. Zeytinden, zeytinyağından onlarca yıldır geçimini sağlayan binlerce zeytin üreticisi de mağdur edilecektir.
Ve bir süre sonra bu üreticilerimiz işsizler ordusuna katılacaklardır. Yani zeytin ağaçları kesildikçe, zeytin ve zeytinyağı üreticileri de ayçiçeği ve ayçiçeği yağını üreten üreticilerinin kaderini paylaşacaklardır.
Vatandaşlarımız hicazdan dönen hacı yolu gözler gibi, Ukrayna’dan satın aldığımız ayçiçeği gemilerini gözler gibi, bu kez de Yunanistan’dan satın alacağımız zeytin ve zeytinyağları yüklü gemilerin yollarını bekleyecekler.
Üzülerek söylüyorum ki dünyada hiç bir ülkede insanlar bizler kadar bitkilere, doğaya, çevreye ve hayvanlara zarar vermiyor, sevimsiz davranmıyor ve nankörlük etmiyor.
Bu gidişle herhalde hepimiz kahvaltıda zeytin yerine, kömür yiyeceğiz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum